Kayra'nın kitapları dile getiren odası...

Kayra'nın kitapları dile getiren odası...
Asırlık çınar Cahit Kayra 103 yıllık ömrüne ne hizmetler sığdırmamış ki?. 1939 tarihinde Maliye Teftiş Kurulu'nda muavin olarak başlayan devlet hizmetine Maliye Tetkik Kurulu Başkanlığı'ndan 1972'de emekli olduktan sonra siyaset alanında da devam etmiş bir isim Cahit Kayra.

1973 yılında Ankara Milletvekili seçilen Kayra, 1974 yılında Ecevit''in Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oldu. Aktif siyaseti bıraktıktan sonra Yakın Cumhuriyet Tarihi üzerine gerçek verilere, gözlemlere dayanan ve çarpıcı tezler öne süren araştırma kitapları yayımladı. İlk akla gelen kitaplarından bazıları şunlar:

Savaş Türkiye Varlık Vergisi, Sevr Dosyası, Masal, Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü, Marjinal Ekonomi Teorileri, Marjinal Siyaset Teorileri, Marjinal Savaş ve Başkaldırı Teorileri, Marjinal Şiir Teorileri, Marjinal Teoriler Ansiklopedisi.

Cahit Kayra, son olarak birbirinden değerli eserlerini yazarken 30 yılını geçirdiği odasını, "Bir Çalışma Odası" adıyla kitaplaştırdı. Kayra, çalışma odasıyla ilgili duygularını şöyle dile getiriyor:

Günlük hayatımın büyük bir bölümünü bu odada geçiriyorum. Eşim on yıl önce yaşamaktan vazgeçti. O ayrıldıktan sonra odanın yaşamımdaki yeri arttı. O hayattayken çalışmam sırasında bana çay getirirdi. Şimdi yalnızım, odamla baş başa ve iç içe…

Bu kış günü, aydınlıklar erken tükeniyor. Havada donuk renkler var. Hiçbir şey olduğu gibi görünmüyor. Akşamın yarı karanlığı içinde bir şeyler arıyorum. Bulduklarımı toplayarak… Toplayabildiklerimi okumaya çalışıyorum. Biraz nedensiz. Raflarda kitaplar, kitaplar… Sepetlerde, kutularda defterler... Kâğıtlar, kâğıtlar... Çalışma odasının dört bir yanına dağılmış çocuklar bunlar. Benim çocuklarım, tanıdıklarım… Başka dünyaların insanları ve olayları…

Büyük bir pencere, arka bahçelere bakıyor, ıtır dallarıyla sarılmış. İki büyük koltuk, Şiraz halısıyla örtülü bir kanepe... Küçük, yarımay biçiminde bir sehpa, üzerinde birkaç eski zaman silahı... Masa... Bir su bardağı... Mülkiye madalyonu, anı sayfaları, sararmış fotoğraflar, küçük heykelcikler -Buda ve Beethoven-, tozlanmış bir ödül... Durmuş ve yeniden kurulmamış bir saat, bir eski zaman abajuru, bir eski zaman terazisi, müzik seti, hep eski şeyler; artık kullanılmayan kasetler, bir bilgisayar ve bir yazıcı, telefonlar, küçük bir hasır sepet ve kalemler, büyüteç, bir ilaç kutusu, resimler, haritalar, katlanmış bir bayrak…

Duvarlarda raflar, düzenli düzensiz dizili kitaplar, dağılmış ciltler... Bir köşede üst üste yığılmış başka kitaplar, unutulmuş belgeler, bir Burası bir çalışma odası. Ben burada yaşıyorum ve bu dağınıklıkla iç içe... Bazen en dalgın anda elimdeki kitap kucağıma düşerken bir köşeden bir başka kitabın bana seslendiğini duyuyorum. Belki duymak istiyorum. Her gün, ne zaman masamın ardındaki koltuğa otursam, beni, benim gelmemi bekliyorlarmış gibi konuşmaya başlıyorlar. Şikâyet edenler var. Beni suçlayanlar, azarlayanlar var. Yerlerini beğenmeyenler; düşmekten, yuvarlanmaktan, dağılmaktan korkanlar var. Belki gizlenenler bile vardır, benim kendilerini görmemi istemeyenler... Sakin ve huzurlu uykularıyla mutlu olanlar... Yanındaki tozlu kitaptan yakınanlar ya da yanındaki canlı, çekici kitapla birlikte olmanın heyecanını yaşayanlar...

Tarihçi Kitabevi Tel:(0216) 418 68 86

***

Türkiye ve Türk dünyası tehdit altında

Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, "Çokkültürlülük Virüsü ve Milliyetçilik" adlı yeni kitabıyla küreselleşmenin ulus devletlere, dolayısıyla da Türkiye''ye dayatmaya çalıştığı önemli bir tehdit ve tehlikeye dikkat çekiyor:

Korona milyonlarca insanı öldüren çok tehlikeli bir virüstür. Her yüz senede bir bu gibi virüslerle karşılaşılmaktadır. Günümüzde bu virüs Dünya için süren bir tehlikedir. Çokkültürlülük telkin ve dayatmaları ise; önü açılmış milli devletlerin anayasalarına musallat edilen bir virüstür. Küreselleştirmenin ideolojisi çokkültürlülüktür. Küreselleştirme ise çokuluslu şirketlerin ideolojisidir. Bu virüs milli devletlerin altını oyucu, sosyal yapıyı bozucu, ufalayıcı, milli kimliği dışlayıcı, kurucu unsuru reddedici, dış tehditlere karşı milli gücü direnemez hale getiren bir virüstür. Hedef alınan her bir ülkeye bulaştırılabilir. Neticede ülkeler bağımlı-bağımsız hale sokulup egemenlik haklarına, toprak bütünlüklerine el konabilmektedir. Önü açılan milli devletlere "ufalan da gel" mesajı ve dayatmasıdır. Demokrasi ve birlikte yaşama adına kurulan bu tuzak bir dönem aşırı eritme peşindeki batılı ülkelerce uygulanmıştır. Ancak beklenen eritme olmadığı için bugün birçok ülke buna karşıdır.

Çokkültürlülük yasal yoldan bir devletin vatandaşlarını birbirine yabancılaştırması ve hukuki, siyasi anlamda ötekileştirmesidir. Bir bakıma siyasi tanımasıdır. Bazı sağ kesimlerin ve aşırı sol ideolojiden artık ümidini kesenlerin sığındığı etnikçi bir yaklaşımdır. Hedef sadece Türkiye değil ama aynı zamanda Türk dünyasıdır.

Aydınlar Ocağı Yayınları Tel:(0212) 531 92 64

***

HAFTANIN KİTABI:

"Öyleyse yürüyelim"

Günümüzde araştırmacı gazeteciliğin bir markası haline gelen ve bunun bedelini de çok ağır ödeyen Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan yeni kitapları "Metastaz 2: CENDERE" ile yine karanlıkta kalmış gerçekleri gün ışığına çıkarıyor. İşte, devlette yaratılan çürümeyi gözler önüne seren kitapta cevabını bulacağınız sorulardan bazıları:

*CHP''li Belediye Başkanları İmamoğlu ve Çerçioğlu için yapılan ahlaksız teklifin arkasında hangi AKP''li Bakan vardı?

*Pelikancılar AKP içinde hangi operasyonları yaptı ve kimleri fişledi?

*Yargının arka odalarında hangi ses kayıtları dolaşıyor?

*Holding patronu cinayetinin üstü hangi yollarla kapatılmak istendi?

*Hakimler ve savcılar gizlenen skandalları ilk kez nasıl anlattı?

*Adliyeye getirilen ve içinde 260 bin dolar olan çantanın sırrı neydi?

*Nurcular devlet içinde nasıl bir ağ kurdu?

*Yargıdaki Pelikan-Hakyol mücadelesinin perde arkasında ne vardı?

*FETÖ borsasının belgesinde neler yazıyordu?

*AKP''li bakanlar arasındaki kavganın bilinmeyen nedeni ne?

*Diyanet''in gizli tarikatlar raporu nasıl sızdı?

*Öldürülen AKP yöneticisinin eşi sessizliğini bozup neler anlattı?

*15 Temmuz raporu aslında neden basılmadı?

*Kartal İmam Hatip mezunu olmak devlette hangi kapıları açıyor? *Erdoğan''ın yakınını hayata döndüren ismin başına neler geldi?

Kırmızı Kedi Yayınevi Tel:(0212) 244 89 82

***

Hayat akıp geçerken...

 

Adanalı genç şair Serkan Cengiz ikinci şiir kitabı "Irmağımız Çağlarken"i şiir severlerle buluşturdu.

İnsanın ruhunu gün gibi akıp geçen bir ırmağa benzeden Cengiz kitabını, "Yüreğimden söküp sayfalara damlattığım her mısrada, ırmağımız çağlarken, şiirce yüzmeniz dileğiyle..." diye sunuyor

 

 

 

Kitap At Yayınevi Tel:(0555) 311 73 85

**

KÜTÜPHANEMDEN:

Diplomat gözüyle "Dışişleri" dünyası

İlk baskısı 2000 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yapılan "Diplomaturka" Ergun Sav''ın mesleki otobiyografisidir.  Ergun Sav, "Diplo-dra-matik Anlatılar"da diplomatik hayatla ilgili anılarını mizah üslubuyla yazmıştı. "Diplomaturka"da kariyerini, görev yaptığı ülkeleri, insanlarını fıkralarla, şiirlerle süsleyerek, özgün diliyle anlatıyor. Diplomat-yazar Ergun Sav, Fransa, Nijerya, Finlandiya, Almanya, Katar, Brezilya ve Portekiz''i; ülkeleri, tarihleri, halkları, ilginç olayları, ilginç kişileriyle tanıtıyor. "Diplomaturka"da okur; Dışişleri Bakanlığımızı, diplomatlarımızı, elçiliklerimizi, konsolosluklarımızı biraz daha yakından tanıma imkanına kavuşuyor.

Ergun Sav, önsözünde kitabı hakkında şu bilgiliri veriyor:

"Ben bir diplomatım. Diplomat gurbetçidir, diplomatlık gurbetçiliktir. Bu kitapta mesleğimi, meslektaşlarımı, görev yaptığım ülkeleri anlattım. Adını ''Diplomaturka'' koydum: ''Türk Diplomatı! '' (alla Turca: Türk tarzı)''

Dediler ki: (Alaturca''nın başka anlamı var; Çağdaş olmayan, ilkel gibi. Alınan olabilir) Kimse alınmasın! ''Diplomaturka'' benim!

İlk bölümde diplomasiyi, diplomatlığı anlattım. İkinci bölümde görev yaptığım ülkeleri ve insanlarını. Üçüncü bölümde merkezi, yani Ankara''yı.

Görev yaptığım ülkelerden Hisar dergisine mektuplar yazmıştım, onlardan bölümler aldım Latinlerin bir atasözü vardır: Sözler uçar, yazılar kalır. Diplomaturka meslek hayatımın hikayesidir.  Anılarım-anlatılarım kitabımda, kitabım elinizde, yargı dilinizde..."  

                                                                                                                    (Ahmet Yabuloğlu)