Kendi ayağına kurşun sıkan siyaset!..

Medyaya yansıyan çalışmalara bakılırsa AKP cephesi 24 Haziran'dan sonra yine teyakkuzda...

İktidar partisi mart ayında yapılacak yerel seçimleri bir kez daha kazanmak için "ittifak" dahil her yolu deniyor...

Muhalefet kendi iç tartışmaları içinde boğulurken, Erdoğan'ın adamlarının aylar öncesinden örgütü yerel seçimlere hazırlamak için kapsamlı çalışma yaptığı medyaya yansıyan haberlerden biliniyor... İşte "ittifak" planları da bu çalışmaları MHP ve başka partilerle iş birliği yaparak doruğa çıkartmayı amaçlıyor...

Diğer muhalefete gelince... İYİ Parti barajı zorlayan oy potansiyelini yerel seçimde daha da yükseltmek için çalışırken, HDP kendi içindeki sorunları 24 Haziran'da da el altından yürütülen bir "gizli ittifak"la aşma planları yapıyor!!!

Peki ya en büyük muhalefet partisi CHP'de neler oluyor?..

Unutulmasın ki, muhalif siyasetin en çok ders çıkartması gereken seçimler 24 Haziran'da yapılmıştı...

AKP'ye karşı umutların en çok yükseldiği o seçimlerde yaşanan "hezimet" muhalefetle ilgili "umut"ları da ne yazık ki biraz daha geriletmişti...

Seçimlerin ardından kitlelerde yaşanan yılgınlığın nasıl aşılacağı tartışılırken, yapılan anketler seçmenlerin bir bölümünün önümüzdeki seçimlerde sandığa gitmeyeceğine ilişkin sonuçlar da ortaya çıkarmıştı...

Özellikle 2010'dan sonra 8 seçim kaybeden ana muhalefet partisine yönelik tepkiler ise 24 Haziran'da doruğa çıkmıştı...

Şüphesiz bu tepkiler seçim akşamı tüm muhalefetin içine düştüğü tuhaf "sessizlik"le birlikte büyümüş, özellikle CHP'yi destekleyen kitlelerdeki yılgınlığı artırmaktan öteye gitmemişti...

CHP liderinin "küskün seçmen sandığa gitmezse bu AKP'ye yarar" şeklindeki çıkışı da tabandaki kırgınlığı giderememiş, tam aksine tepkileri artırmış, parti ve taban arasındaki gerginliği büyütmüştü...

***

CHP'de enerji düşüren kriz...

En büyük muhalefet partisi olduğu için, 24 Haziran hezimetine CHP üzerinden bakınca, seçmendeki umutsuzluğu artıran, tabandaki kaygıları büyüten ve parti örgütünde enerji kaybına yol açan "kurultay" tartışmaları da unutulmamalı...

Muharrem İnce çevresinin 600'ü aşkın kurultay talepli imzalarına rağmen, CHP yönetiminin kurultaydan kaçması ana muhalefette yaşanan umutsuzluğu büyütürken, hatalar ne tuhaf ki bitmiyor...

Parti örgütüne yönelik olumlu adımlar atmak ve seçmeni kucaklamak yerine, tabandan gelen "ön seçim" çağrılarına kulak tıkamak da

CHP'de erozyon yaşatan yeni bir kriz olarak ortada duruyor...

***

Ön seçim bekleyen muhalefet...

24 Haziran'ın sonuçları açısından yaşanan yılgınlığa CHP penceresinden bakınca, ne yazık ki tabandaki şaşkınlığı, umutsuzluğu, kırgınlığı ve enerji kaybını tetikleyen yeni bir kaos daha kapıda...

Ne kadar ilginç değil mi, anketler özellikle CHP'ye oy veren bir kitlenin önümüzdeki seçimde sandığa gitmeyeceği yolunda çok düşündürücü sonuçlar verirken, ana muhalefette bu kez "ihraç" tartışmaları tabandaki yılgınlığı körüklemekten ileri gitmiyor...

24 Haziran'daki hezimetin yanısıra, hem kurultay talebine karşı çıkılması hem de "ön seçim" isteğiyle ilgili tepkilerini dile getiren çok sayıda CHP üyesinin disiplin soruşturması ile karşı karşıya bırakılması ana muhalefet tabanında yeni bir kırılma noktası yarattı...

CHP Genel Merkezi ile parti tabanı, örgütler ve partiye oy veren seçmen arasında 24 Haziran'la birlikte yaşanan gerilim yetmezmiş gibi parti üyelerine yönelik adeta "sindirme operasyonu" olarak da tanımlanan tepkiler gösterilmesi anlaşılır gibi değil... Konu aslında Türkiye'nin geleceği olunca sormak lazım;

"Ne yapmaya çalışıyor acaba CHP?.. "

Parti yönetimi, örgütler ve tabandaki enerjiyi tamamen kırmaya mı çalışıyor, yoksa eleştiriden uzak, herkesin istediğini yapabildiği, tabanın-örgütlerin ve seçmenlerin uyarılarının dikkate alınmadığı bir siyaset anlayışını egemen kılmaya mı uğraşıyor?..

Öyleyse ne farkı kalır CHP'nin AKP gibi, liderin iki dudağı arasında şekillenen kısıtlayıcı-baskıcı siyasetinden?..

CHP'ye ve liderine yönelik eleştirilerde, aşağılama ya da hakaret gibi tepkiler tabii ki kabul edilemez ama tabandan gelen uyarıların neden ısrarla dikkate alınmadığı ve tepkilerin niçin sertleştiği üzerinde düşünülmesi daha doğru olmaz mı?..

***

Sarıgül, İlgezdi, Kerimoğlu...

En şaşırtıcı olan konu da, seçime aylar kalmışken CHP'deki gerginliği azaltmak yerine disiplin gibi enstrümanları öne sürmek... Hiç kuşkunuz olmasın böyle bir müdahale enerji kaybından öteye gidemeyecek... İşte bu tür girişimler yalnızca ve yalnızca AKP'ye yarayacak...

Toplumun AKP'den kurtulmak için umutlarını yükselttiği 24 Haziran öncesindeki enerjiye dönmek, kitleleri kucaklamak, "ön seçim" yaparak güven kazanmak yerine, disiplin soruşturmalarıyla enerji kırmak ve erozyonu tetiklemek CHP için tek kelimeyle şu algıyı ortaya çıkartır;

"Kendi ayağına kurşun sıkmak siyaseti!.."

CHP'de kimler disipline gönderiliyor acaba?.. Cumhuriyetin kurucularından İsmet İnönü'nün torununu "tehdit" etmekle suçlanan Mustafa Sarıgül mü, "yolsuzluk" nedeniyle görevden alınan Battal İlgezdi mi yoksa Bulgaristan'da "kumar" masasında yakalanan Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu mu?.. Ne yazık onlar değil, parti yönetimini eleştiren üyeler ihraç sınırındaymış!..

Evet; hep söyleriz, "CHP Türkiye'ye lazım" ama örgütü, tabanı ve seçmenini kucaklayarak, tüm enerjisini büyümeye odaklayan bir CHP olmalı bu...

Üstelik 24 Haziran seçimlerinden çok daha önemli sayılan, belki de cumhuriyet tarihinin en stratejik yerel seçimleri öncesinde toparlayıcı bir yaklaşımın öne çıkarılması, ana muhalefetten çok Türkiye'nin geleceği açısından kaçınılmazdır...

CHP'nin önündeki yol, disiplin soruşturmalarıyla örgütlerdeki yılgınlığı artırmak yerine, İstanbul'dan İzmir'e, Trakya'dan Çukurova'ya kadar yolsuzluk, kumar, "kurşunlama" vakalarıyla manşetlere çıkarak tepki çeken belediye başkanlarını eleyecek bir "ön seçim"le tabana ve ülkeye güven vermektir...

Aksine 24 Haziran benzeri bir hezimeti ne CHP yönetimi kaldırabilir ne de ülke...

Yazarın Diğer Yazıları