Kimler bayram ediyor!..

Buruk ve acılı bir bayram yaşıyorum sevgili okuyucularım. Türk Ordusuna Genelkurmay Başkanlığı yapmış, seçkin bir asker ve diğer değerli komutanlar, bilim insanları, meslektaşlarım terörist yaftası yapıştırılarak, adi bir terör suçlusu gibi ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi. Eğer idam cezası kalkmamış olsaydı, İmralı’da yatan gibi idama mahkum edileceklerdi. Hoş onu da idam edilmemek üzere bize vermişlerdi. Ve zamanın Başbakanı Ecevit de niye verildiğini anlamadığını söylemişti. Rahmetli sağ olsaydı da niye verildiğini bir görseydi!..

 


***

 


Bugün Ramazan Bayramı’nın üçüncü günü sizlere çocukluk günlerimizin ramazanlarından bahisle devamında yaşadığımız bayram heyecanını keyifli nostaljisini yazmayı düşünüyordum. Çünkü o eski ramazanları ve bayramları yaşayan hatırlayan ve işin doğrusu bizim nesilden o kadar az kişi kaldı ki. Gerçi bizler de o günleri fırsat buldukça yazdık. Meraklısı arşivde bulacak. Yine de bir iki anekdot vermek istiyorum:
Bu bayram bildiğiniz gibi halk arasında “Şeker Bayramı” olarak da anılır. Rivayet o dur ki; 30 günlük oruçtan çıktıktan sonra bayrama eriştiklerine şükretmek için önce “Şükür Bayramı” denmiş. Eski harflerde “şükür” kelimesi de “şeker” kelimesi de aynı harflerle yazılırmış. Sadece okunurken sözün gelişinden ayrılırmış. O arada yapılan bir hata “şükür”ü “şeker”e dönüştürmüş “Şükür Bayramı” olmuş sana “Şeker Bayramı” ...
Bayramlarda misafirlere şeker ve eğer hâlâ yapan varsa ev tatlısı, olmadı çarşıdan alınan tatlılar ikram edilir. Çocukluğumuzda en sevdiğimiz Bayram! Hacıbekir’den (İstanbul’un namı yurt dışına taşmış ünlü şekercisi) akide şekerleri, lokumlar stok edilir, maşallah bol olan ziyaretçilere ikram edilirdi... Gedikli bayram ziyaretçileri vardı; eski hizmetkarlar, eski şoförler, babamın eski silah arkadaşları... Bayram diye ziyaretçilerden kaçılmaz, kaçmak için tatile çıkılmazdı. Bayramlar toplumu, aileleri birleştiren olaylardı. Bayram sabahı bazı büyükler bayram namazına giderken biz aile büyüklerinin ellerini öpmeye hazırlanırdık... Yeni diktirilmiş, kılıç gibi ütülenmiş giysilerimizi giyer, pırıl pırıl cilalı fotinlerimizi ayağımıza geçirir alacağımız bahşişin hayalini kurardık... Çok cömert büyüklerimiz olduğu gibi, şekerli bir mendil vermekle geçiştirenler de vardı el öpme faslını... Eve döndüğümüzde ziyaretlerin aksatasını sayardık ve doğru köşedeki aktara eski borçları ödemeye ve Nat Pinkerton Nik Karter fasikülleri almaya! Tabii bayramda çocuklar topluca sinemaya da giderdik... Özellikle 16 kısım tekmili birden kovboy-macera filmleri gösteren Beyoğlu’ndaki Alkazar sineması en büyük favorimizdi... Üç günün sonunda her güzel şey gibi bayram da sona erer, okulun yolu gözükürdü..

 


***

 


Ben bugün Silivri’de, Hasdal’da kurbanlıklar gibi aylarca, yıllarca bekledikten sonra tam da bayram arifesinde müjde verir gibi müebbet hapse mahkum edilen komutanların, bilim insanlarının, meslektaşlarımın bayramlarını nasıl kutlayacağımı bilemiyorum. Açıkçası hiç de içimden gelmiyor. Bu arada sormak istiyorum, kıymetli insanlar, yazarlar, kuvvet komutanları hatta Türk Ordusu’nu “terör örgütü” yapmakla suçlanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, bir bayramı daha müebbet hapse mahkum olarak idrak ederken bazılarının vicdanları rahat mı? Onlar bayramı keyifli yapabiliyorlar mı?..
Yine de yapabilenlere iyi bayramlar!..

Yazarın Diğer Yazıları