​​​​​​​Kitle psikolojisine yerli ve milli bakış

​​​​​​​Kitle psikolojisine yerli ve milli bakış

Araştırmacı gazeteci yazar Dr. Hulki Cevizoğlu, toplumsal dinamiğin temel öğelerinden "kitle psikolojisi" konusunu tamamen yerli ve milli bir bakış açısıyla mercek altına alıyor. Konuyla ilgili diğer eserlerin hepsinin çeviri olduğu dikkate alındığında Dr. Cevizoğlu'nun, "Kitle Psikolojisi" adlı eserinin  bir özelliği de Türkçe'de bir ilk olması. Kitleleri anlamaya rehberlik edecek nitelikteki, "Benlik, İntihar ve Kolektif Narsizm Çözümlemeleri" üst başlıklı çalışması hakkında Dr. Cevizoğlu şu bilgilendirmeyi yapıyor:

Benlik insanın varoluşu ile ilgili olarak psikolojinin ve sosyolojinin en temel ortak kavramlardan biridir. İntihar ise, benliğin tümden yokoluşudur. Narsisizm de, benliğin yıkıcı biçimini oluşturur ve toplumsal boyutta kolektiflik kazanarak kolektif narsisizme dönüşür.

Bu çalışmada benlik/kimlik inşası, benliğin sunumu; bireysel ve kolektif narsisizm; intihar ve bu bağlamlarda kitle psikolojisi ku-ramsal ve pratik düzeyde ele alınmaktadır.

Kitle psikoloji alanında Le Bon, Freud, Fromm, Jung ve Mc-Dougall gibi psikiyatristlerin önemli çalışmaları vardır. Ancak, kitabın bütününde göreceğiniz gibi bu uzmanların görüşleri (tezleri), bütüncüllükten uzak ve her kitleyi kapsamamakta; her grubun, her kolektif yapının durumunu yansıtmamakta ve sonuç olarak büyük ve kapsayıcı bir teori oluşturmamaktadır.

Elinizdeki eserin en önemli özelliği, bu alandaki çalışmaları dogmatik biçimde kabul etmemesi ve tartışarak kendisinin yeni ve kapsayıcı bir tanım ile 35 civarında yeni kavram üretmesidir.

Eser bu bakımdan bilimsel literatüre önemli katkılarda bulunma iddiası taşımaktadır.

Bilim ve Sanat Yayınları Tel:(0312) 372 79 38

***

Türk milliyetçiliğinin teorisyeni

Mehmet İzzet'in "Milliyet Nazariyeleri ve Millî Hayat" temel eseri, Ziya Gökalp'ın "Türkçülüğün Esasları" adlı eserinden bir yıl önce kaleme alınmıştır. Bununla birlikte Mehmet İzzet, çoğunlukla Ziya Gökalp ekolünün bir devam ettiricisi olarak kabul edilmiştir. Oysa iki düşünürümüzün ilmî ve felsefî tavırları birbirinden farklıdır. Hilmi Ziya Ülken, ilim ve fikir adamlarını iki temel gruba ayırıp biri için Gökalp'ı, diğeri için de İzzet'i örnek gösterir. Ona göre Gökalp, fikirleri süratle fiil ve hareket haline geçmeye müsait, onları inşa ile asla yetinmeyen, eserlerini bizzat telkin ve tatbik etmek isteyen, hatta aksiyon mecburiyetiyle fikirlerini teferruatlı olarak işlemekten bile vazgeçen, kanaatinin iman halinde yayılması için her ifade şekli ve aracına başvuran, telkininin kuvvetini temin için az çok dogmatik olmak zorunda kalan bir düşünürümüzdür. Mehmet İzzet ise, bilakis tam bir teorisyendir. Onun nazarında bütün kıymet aksiyonda değil fikirdedir. Ve bir ressam itinasıyla, vehmiyle onun üzerinde uzun müddet çalışmak lazımdır. Kamu yararını düşünmeye vakti yoktur. Ürettiği eserin ikinci elden fiile indirilmesini bekler. Tefekkürün temel özelliği olan tenkit fikrini kaybetmemek için süratle fiile inen dogmalardan kaçınır. Türk milliyetçiliği tarihinde son derece özgün bir konuma oturan "Milliyet Nazariyeleri ve Millî Hayat"ın politikleşen Türk milliyetçileri nezdinde hak ettiği ilgiyi görmemesinin temel sebebi de budur. İşin aslına bakılırsa ciddi bir Gökalp eleştirisi olarak da okunabilecek eser, ilimden ödün vermeyişi, felsefî sorgulamaları ve vardığı netice itibariyle unutulmuş gibidir. Oysa felsefî idealizmden aldığı temelle milliyet fikrine yeni bir ufuk açan İzzet, milliyeti sığ bir politika aracı veya gündelik hayat görüşü olmaktan çıkararak ona geniş bir idealizm mânâsı kazandırmıştır. 1923'te eski harfli ilk yayımından sonra 1969'da ve 1981'de Ötüken Neşriyat tarafından iki defa yeni harflerle basılan "Milliyet Nazariyeleri ve Millî Hayat"ın bu 4. neşrinde, Mehmet İzzet ve eseri hakkında eksiksiz bir derleme sunulmaya çalışılmış, böylece Mehmet İzzet'i daha iyi ve şümullü anlamanın yolu açılmıştır. Bu bağlamda, Mustafa Şekip'ten, Hilmi Ziya'ya, Sadreddin Celal'den Z.F. Fındıkoğlu'na, Nurettin Hazar'dan Levent Bayraktar'a pek çok kalem sahibinin Mehmet İzzet hakkındaki makaleleri kitaba "ek"lenmiş, ayrıca Yahya Kemal Taştan tarafından bir Mehmet İzzet Bibliyografyası da hazırlanmıştır.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

HAFTANIN KİTABI:

Türkler başardı

Milli Mücadele'nin 100. yılı dolayısıyla yazdığı yeni kitabı, "19 Mayıs: Savaş Kararı"nı mantık oyunlarına ve komplo teorilerine bir cevap olarak kaleme alan Gökçe Fırat şu tespitte bulunuyor:

"100 yıl önce Mustafa Kemal'i çılgın-deli görenlere akılları, mantıkları fena bir oyun oynamıştı. Bu kitap, insan aklının ve mantığının insana oynadığı bu oyunları tanımak için yazıldı.

Çünkü o aynı akıl ve mantık, hala tüm basını, tüm etkili mevkileri etkisi altında tutuyor. Bilinçaltımıza yerleştirmek istedikleri şey şu;

Türk milleti tek başına Kurtuluş Savaşı veremez! Eğer verdiyse ya Rusların yardımı sayesinde vermiştir ya da aslında ortada bir Kurtuluş Savaşı bile yoktur, hepsi İngiliz oyunudur!.. İngilizler, Türk Ordusu'nun ve Kuvayı milliye'nin savaşmaya hazır olduğunu biliyorlardı, bunu test etmeye kalktıkları her yerde de çatışma çıktı. kaybeden İngilizler oldu. İngilezler, karşılarında güçlü ve savaşmaktan çekinmeyen bir milli irade buldular..."

İleri Yayınları Tel:(0212) 481 92 57

***

Bir aşkın peşinde...

Emil Robbins, "Aşk İçin bir Kelime" romanında okurlarını Amerikalı öğrenci Bea'nın aşkı peşinde bir Ortadoğu yolculuğuna çıkarıyor. Bea aşkın 99 adını bilir. Ancak bilmek yetmez.

O, gerçek aşkı tatmak, Leyla ile Mecnun'un büyüleyici aşkına şahit olmak ve kalbini onların hikâyesiyle büyütmek ister.

Derin bir his arayışında, okuyan herkesi gözyaşlarına boğan ünlü aşk hikâyesi Leyla ile Mecnun'un izini sürüp, zor zamanlardan geçen bir Ortadoğu şehrine gider. Zamanla yanında kaldığı ailenin parçası haline gelir.

Kendini evin çalışanı Nisrine'le sokağın karşısındaki karakolda görevli polis Adel'in imkânsız aşkı içinde bulur. Belki de aradığını her gün tanık olduğu bu aşk hikâyesinde bulacaktır.

Belki de onu büyüleyecek derin hislere, onlar sayesinde, bir ailenin parçası olduğu bu karışık ülkede kavuşacaktır.

Altın Kitaplar Tel:(0212) 446 38 88

***

KÜTÜPHANEMDEN:

Çağ atlanan(!) Özal'lı yılların çocukları...

Barış Balcıoğlu, Türkiye, 80'li yıllardaki o meşhur değişimi yaşarken, dünyaya 70'lerin ilk yarısında gözünü açmış bir kuşak yavaş yavaş "hayat"a gözünü açıyordu. 1972 doğumlu Barış Balcıoğlu'nun ilk romanı "Çayınızı Türkçe mi Alırsınız?", bu dönemin ve -bu kuşağın değil- bu kuşaktan bir grup çocuğun romanı. Romanın başlıca kahramanları; kendini bir yerlere oturtamayan burjuva, solcu, duyarlı Su; İmroz-İstanbul-İzmir-Ankara istikametinin "ters yön" çocuğu Yorgos; sıradışı güçlü şahsiyet Sıla ve diğerleri...

1996 yılında İletişim Yayınları'ndan çıkan ve Özal'lı yıllarda büyüyen bir kuşağı anlatan "Çayınızı Türkçe mi Alırsınız?"ın yazarı Barış Balcıoğlu kitabının basılış öyküsünü şöyle anlatıyor:

"İlk romanımı yazınca dört yayınevine gittim. 23 yaşındaydım, hırslıydım. Örneğin Can Yayınları bana genç yazarların Türkçesi çok bozuk, kitaplarının sadece ilk 10 sayfasını okuyoruz demişti. Benim romanımı sonuna kadar okumuşlardı... Ama benim tek şansım İletişim Yayınları'nda o sıralar Can Kozanoğlu'nun editörlük yapmasıydı. Benim romanımı okuyunca çok beğendi. Kitap, basıldı ve belli bir derecede başarılı oldu."

70'lerin ilk yarısında doğanlar... "Çayınızı Türkçe mi Alırsınız?", bu kuşağın değil, bu kuşaktan bir grup çocuğun romanı. Anadolu Lisesi, Bilkent, Boğaziçi, Hacettepe Tıp; arkadaşlarla çıkılan tatiller, aşklar, ev muhabbetleri, bar geceleri, entellektüel ve yarı-entellektüel tartışmalar... O kuşaktan çocukların romanını yazmak için henüz erken miydi?... Belki, ama her şeyin son sürat yaşandığı bir dönemin çocukları daha fazla bekleyemezlerdi herhalde.

(Çayınızı Türkçe mi Alırsınız? / Barış Balcıoğlu / İletişim Yayınları - 1996)