Kriz, delip geçerken… / E. Alb. Ömer Erbıyık

Kriz, delip geçerken… / E. Alb. Ömer Erbıyık

2019 yılı öyle veya böyle geçti işte.

Tabiki ekonominin çarkları;

 “gacır gucur” sesler çıkararak.

2019 yılında da önceki yıllarda olduğu gibi milletten kemer sıkması istenmişti.

Devleti sorarsanız, orada ise kemer sıkan olmadı.

Millet ne yapsın ki.

Kemer sıkıla sıkıla son deliğe dayandı.

*

 

Ekonomi bıçak sırtında.

Her seferinde;

 “Tünelde ışık göründü.“

dediler.

Efendim tünelde görünen bu ışığın;

“Tünel çıkışının ışığı değil,

üzerimize gelen trenin ışığı”

olduğunu halen fark  edemediler.

Yandaş, besleme takımı medya ile birlikte pembe tablolar çizile çizile,

ekonomide radikal önlemler alınmaya alınmaya,

toplum yalanlarla uyutula uyutula bugünlere gelindi.

*

 

Aralık 2019’un sonları.

“Ekonomik kriz yok. Şahlanıyoruz.”

 diye  sık sık manşet atan yandaş “Star ve Güneş” gazeteleri ekonomik kriz nedeniyle kapandı.

Hani şahlanıyorduk?

Demek ki fazla şahlandıkları  için çok yorgun düştüler!

*

 

06 Ocak 2020.

Yukardakiler yaşanırken bir gazeteci CNNTÜRK’de çıkıyor ,karşısında ise Cumhurbaşkanı  oturuyor,

iktidara yaranmak için ekonomiyi öve öve bitiremiyordu.

Bu kişinin sarfetti ifadelere bakar mısınız;

 “felaket senaryoları yazdılar... hakikaten faiz indi, enflasyon da iniyor. Ekonomide de herhangi bir olumsuz tablo yok. Hatta tam tersine.” diyordu.

*

 

Demek ki hayat böyle şakşakçı gazetecilere güzelmiş. Bunların tuzu kuru.

Evet tuzu kuru  bunların efendim.

*

 

Yukardaki ifadeleri sarfederken aynı yayında ekranın altında Dolar: 5.9748’i gösteriyordu.

Yani bir Dolar yaklaşık=6TL.

Doğru bu şahısların kendi ekonomileri çok iyi.

Halkın değil ki.

Gazetecilik bu kadar çirkinleşemez.

Bu gazetecilik olamaz.

Gazeteci onurlu olmalı.

Bir gazeteci halkı böyle sırf kendi ve patronlarının çıkarları için nasıl yanlış bilgilendirebilir ki?

*

 

Besleme takımı basın;

İstanbul Üniversitesi’nde 2020 yılı için öğrencilerinin yemekleri ücretlerine  yüzde 500 zam yapılmasından,

kahvaltılarının kaldırılmasından, fukara öğrencilerin İstanbul’da üniversiteleri önünde 31 Aralık 2019 tarihinde toplanıp basın açıklaması yapmak istemesinin  polis tarafından engellenip,  polis tarafından coplamasından bahsetmezler.

*

 

Devletin piyasaya ödediği faizin son  3 yılda 57 Milyar’dan 139 Milyar TL’ye ulaştığından ,yani son 3 yılda devletin faize ödediği paradaki artış  oranının  %144 olduğundan bahsetmez bunlar.

*

 

Sadece 2019 yılında yüzbinlerce esnafın kepenk kapattığından bahsetmez bunlar.

*

 

Memuruna 2020 Ocak ayı başında %4 zammı uygun görenlerin,

2020  Ocak ayının başında

vergi ve harçlara,

pasaport, ehliyet ve trafik cezalarına %22,58

köprülere %14

zam yaptıklarında bahsetmez bunlar.

*

 

Memura, işçiye, emekliye yani vatandaşa gelince cimri davrananların,

saraya gelince kesenin ağızını açıldığından bahsetmez bunlar.

*

 

Ekmeğe 2019 yılının son sekiz ayda yapılan zammın %50 olduğundan,

yoksulların, muhtaçların feryadından bahsetmez bunlar.

*

 

Konutlarda kullanılan elektriğe  son 2 yılda yapılan zam oranının  %72,4 olduğundan bahsetmez bunlar.

*

 

2019 yılında Avrupa’da doğal gaz fiyatları  düşerken aynı yılda ülkemizde Doğalgaza  yapılan zammın %53.8 olduğundan bahsetmez bunlar.

*

 

Memurun, emeklinin aldığı zammın daha cebine girmeden eridiğinden bahsetmez bunlar.

*

 

Kilo ile alınan meyve ve sebzelerin tane tene alınmaya başladığından bahsetmez bunlar.

*

 

Teknoloji ihraç eden bir ülke değiliz.

Açlık ve YOKSULLUĞUN kol gezdiği,

yardımlarla yaşamını sürdüren bir halkımız var.

“Şu kadar kişiye yardım yaptık.”

 diye de övünen bir de iktidar var.

 

Ülkeyi yönetenlerin yedikleri, içtikleri yiyeceklerin  bile adını telafuz etmekte bizler güçlük çekiyoruz.

Ama parasını milletçe hepimiz ödüyoruz.

*

 

İktidara geldiklerinde 3Y’yi bitirmekten bahsetiyorlardı.(Yoksulluk-Yolsuzluk-Yasaklar)

3Y’den birisi yoksulluğu bitirmekti değil mi?

Son 31 Mart 2019 seçimleri

3Y ile gelenlerin 3Y ile gidecekleri göstermiştir.

*

 

TÜİK‘in enflasyon, işsizlik, Türkiye’nin büyümesi vs. konusunda toplumun aleyhine rakamlar üzerinde kalem oynatması yapmasından,

gerçek enflasyonun, çarşı pazar fiyatlarının TÜİK rakamlarıyla,

gerçek işsizliğin yine TÜİK’in  açıkladığı rakamlarla aynı olmadığından bahsetmez bunlar.

 

Sahi TÜİK ,enflasyonun miktarını belirlemekte kullandıkları “ o fiyatları çok düşük!”  ürünleri nereden alıyorsa biz vatandaşlara söylese de bizler de  oradan alsak derim.

*

 

Devamlı ve durmaksızın iğneden ipliğe varana kadar zamlar geldikçe

 “TÜİK’e göre enflasyonu düşen”

dünyada tek ülkeyizdir herhalde.

*

 

İşsizlik oranının %14,

gerçekte %17-18‘lerde,

Genç işsizlik oranının %26,7 olduğundan bahsetmez bunlar. (15-24 yaş arası)

*

 

2019 yılının enflasyonu  %11.84 diye açıklandı.

Tabiki yerseniz.

%12 değil haa.

Böyle küsuratlı olunca enflasyonda ince hesaplar yapılıyor ,titiz davranılıyor zannedersiniz.

2019 yılında mutfağın enflasyonu %20’leri geçti haberiniz var mı hiç?

*

 

Ekonomik kriz nedeniyle  2020’nin ilk iş gününde de iflas ve konkordato (iflas anlaşması) ilanları kaldığı yerden devam etti.

 

Evet 2012’nin daha ilk haftasına

12 şirketin “İflas ve Konkordato” ilanıyla girildiğinden bahsetmez bunlar.

*

 

Ülkemizin 2002-2019 döneminde toplam brüt dış borcunun %349,9’luk bir artışla 130 milyar dolardan 453 milyar dolara yükseldiğinden bahsetmez bunlar.

*

 

Yukarıda izah ettiğimiz  gazeteci ne diyordu;

“Ekonomide herhangi bir olumsuz tablo yok. Hatta tam tersine.”

Ben sadece şunu söyleyeyim;

“Bir devrin adamı olmak. “var.

“Bir de özde adam gibi adam,

özde gazeteci olmak.” var.

*

 

Ülkenin onca sıkıntıları varken  ülkeyi yönetenler tutturmuşlar;

“İsteselerde istemeselerde Kanal İstanbul’u yapacağızzz,

isteselerde istemeselerde Kanal İstanbul’u yapacağızzz.” deyip dururlar.

Ne diyelim artık;

Ayranımız yok içmeye tahtırevan’la gidiyoruz bilmem nereye.

Ekonomide bir kural vardır;

“Kıt imkanlarla çok işler yapılamaz.”

*

 

“Katar Emiri’nin annesi Kanal İstanbul’da 44 dönüm arazi aldı.”

haberinin hemen ardından Ocak 2020’nin hemen başında çıkan;

“belediyelerin tapu bilgilerine erişimin engellenmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün genelge yayınladığı “

haberlerine hepinizin dikkatini çekmek istiyorum.

 

Buna göre, Tapu ve Kadastro Paylaşım Sistemi (TAKPAS) ile belediyelerin kayıtlarda sorgulama yapmasını sağlayan protokolde kısıtlamaya gidiliyordu.

Hayli ilginç değil mi sizce de?

 

Kısacası Kanal İstanbul’un geçeceği yerlerdeki tapu bilgilerini öğrenmek yasaklanıyordu.

Arsaların kimlere verildiğinin, satıldığının duyulmasını istemiyorlardı.

 

“Efendim yapılan iş yasal ,hile hurda, rant yok ise  neden duyulması istenmez ki.”

sorusu aklınıza gelmez mi?

Çünkü öğrenilirse rantın boyutu ortaya çıkacaktır.

 

Bilim insanları uyarıyor;

“Kanal İstanbul uygun değil.

Kanal İstanbul İstanbul’a zarar verir.”

 

Bütün bu uyarılara rağmen,

Bilimle zıtlaşma ,halkla inatlaşma devam ediyor.

Ne diyeyim size ki.

Bir ifade aklıma geldi;

“Götü ile inatlaşan donuna edermiş.”

 

Çünkü bu projenin İstanbul’a asla yararının olmadığı ,

hatta gelecekte çok büyük sıkıntılara yol açacağı, İstanbul’a  büyük zararlar vereceği bir çok uzman ekip tarafından belgelerle anlatıldı ve de anlatılmakta.

Peki bütün bunlara rağmen halen ısrarcı olunması kafalarda çok büyük soru işaretleri yaratmaktadır.

*

Sonuç olarak;

Akıl ve mantığını kullananlardan olacaksın.

Akıl tutulması yaşayanlardan değil.

 

İstanbul’a ihanet etmeyenlerden olacaksın.

Liderine secde edenlerden değil?

 

Ekonomik sıkıntıları görenlerden olacaksın.

“Uçacağız,uçtuk,uçuyoruz.” gibi yalan söylemlere inananlardan değil.

 

Kendi düşüncesini özgürce söyleme cesaretini gösteren  gazetecilerden olacaksın.

Patronuna biat edenlerden değil.

 

Her dönem adam olacaksın.

Her dönemin adamı değil.

 

Ülkesini, vatanını sevenlerden olacaksın.

Rütbe ve makamı sevenlerden değil.

 

Nihayetinde; İnsan olacaksın. KOYUN değil.