Kutuplaşma raporu

Geçen hafta, Bilgi Üniversitesi'nden bir ekibin hazırladığı "Türkiye'de Kutuplaşma Raporu" açıklandı. Okuduk, ilginç tespitler var tabii... Kutuplaşmanın tehlikeleri üzerine birçok yazı yazmış birisi olarak daha önce bu konuda ben ne söylemişim acaba diye yazdıklarıma şöyle bir baktım. 15 Nisan 2015 tarihli "Kutuplaşma" başlıklı yazımdan işte size bir pasaj:

Ülkemizde maalesef büyük bir kutuplaşma var. Kahvehanelere gidin, oralardaki konuşmalara kulak verin yahut açık oturumlardaki siyasi atışmalara bakın; kutuplaşmanın ulaştığı boyutları göreceksiniz. Siyasetçiler ve onların medyadaki uzantıları şiddet dilini ve nefret söylemini sürdürdükçe bu kutuplaşma -hiç şüpheniz olmasın- daha da artacaktır.

Büyüklerinizden 1960 öncesinde de böyle bir kutuplaşma olduğuna dair anekdotlar dinlemişsinizdir muhakkak... 1980 öncesindeki kutuplaşmayı bizim nesil bizzat gördü ve yaşadı. Her iki kutuplaşma da askerî darbe ile sonuçlanmış ve milletimiz çok ağır bedeller ödemişti. Şimdi askerî darbe kapısı kapandığına göre bu kutuplaşmanın sonu nereye varır sizce? Demokratik kanallarla selamete erebilir miyiz, yoksa bu gidişle -Allah korusun- iç çatışma/kardeş kavgası mukadder midir?.. (bk. Yeniçağ, 15 Nisan 2015/Sosyal Meseleler, Konya 2016, s. 107-109)

Yaklaşmakta olan tehlikeyi o gün başka nasıl anlatabilirdik?.. İyi ki ufukta darbe görünüyor dememişiz. Nereden biliyordun diye bugün bizi çoktan içeri atmış olurlardı. Allah akıl, fikir vermiş. Feraset diye bir şey var. "Allah bilir ama kul da sezer" demiş atalar. Olup bitenlere parti taassubuyla değil de objektif gözle bakabilirseniz, ileride yaşanacakları üç aşağı beş yukarı tahmin edebilirsiniz.

Yukarıda iktibas ettiğimiz uyarımızdan bir yıl sonra ülkemiz büyük bir tehlike atlattı. FETÖ darbe teşebbüsüyle iç çatışmadan/kardeş kavgasından kıl payı kurtulduk. Tabir caizse halk, devleti sokaktan topladı. Yöneticilerin de akılları başlarına gelmiş gibiydi. Yenikapı'da sağcılığı solculuğu, particiliği pırtıcılığı bir kenara bırakarak milyonlar bir araya geldi. Ülke tek yürek olmuştu. Bu, büyük bir fırsattı. Hemen adını da koyduk: Yenikapı ruhu... Bu büyük fırsatın heba edilmemesi için biz gerekli uyarıyı o gün de yapmıştık. Gazete arşivleri ortada... Dediğimiz şuydu: Hemen millî mutabakat hükümeti kurulmalı. Düşün peşime, derseniz bu ruhu ayakta tutamazsınız.

Maalesef enaniyet yine galip geldi, iktidar 15 Temmuz darbe teşebbüsünü fırsata çevirme yolunu tercih etti. Ve kısa süre sonra "Yenikapı ruhu"ndan eser kalmadı ortada. Her geçen gün, geçmişi mumla arar hale geldik. Dimyat'a pirince gitmeyi hayal ederken eldeki bulgurdan da olduk. 15 Temmuz'dan bu yana yaşadıklarımızı hatırlatmama bilmem gerek var mı?

Gelinen noktada, izlenen yanlış dış politikanın doğal bir sonucu olarak ordumuz sınır ötesine harekât başlatmak zorunda kaldı. Bekamız için elzem olan bu harekât karşısında Türk milleti yine tek yürek oldu. Fakat yazık ki iktidar bu harekâtı da iç politika malzemesi yapma eğiliminde...

Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmem, bakın, siyasi parti liderleri şehit cenazelerinde bir araya geliyorlar ama şehit vermemek için ne yapılması gerekir diye görüş alışverişinde bulunmak için bir araya gelmiyorlar.

Bu gidişatın sonu nereye varır diye soracak olursanız derim ki kutuplaşma bu hızla devam eder ve önümüzdeki seçimde tek adamlık da resmiyet kazanırsa Irak, Libya ve Suriye'nin başına gelenlere hazırlıklı olmalıyız.

 

ACZİMİN GİRYESİ:

 

              TEFRİKA TUZAĞI

Tefrika tuzağına düşürüp halkı bölme, topla!

Tek yürek olan milletler yıkılmaz tüfekle, topla.

                                                   (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları