Laiklik ve İslâm (3)

Laiklik ve İslâm (3)

Laiklik ile İslâmı bir birbirine zıt görür ve gösterirsek, cemiyet içinde çatışma mütemadiyen yürür gider.

Şimdi ortaya çıkan, Taliban, IŞİD ve benzeri örgütler, bunların din anlayışları, geriye doğru baktığımızda, bizde, bir kesimin büyük hayranlık duyduğu, özlemle andığı, o günlere keşke dönebilsek diyecek kadar kendinden geçtiği Osmanlı şer''î yönetimi -eğer şer''î yönetimse- saydığım örgütlerin getirmek istedikleri "İslâmî" sistemle örtüştürebilir miyiz?

Osman oğulları, "devletin birliği" adına kardeş katline kadar gitmiştir. Öyle ki, III. Mehmet 19 kardeşini bir gecede boğdurmuştur. Ayaklandıkları için öldürülenler bir tarafa, ileride başıma belâ olur diye katledilenler için ne diyeceğiz? "Büyük Fatih"ten bahsediyoruz, değil mi? İki yaşlarında iki kardeşini boğdurmuş, bir de kanunname çıkartarak sonrakilerin kardeş katlini "meşrû''"laştırmıştır. Aile katliamı 1389''dan 1603''e kadar sürüyor. "Asrın idraki" burada öne çıkıyor. Sonra çok şey değişiyor ve Osmanlı, çağın gelişmelerini gördükçe, köklü değişikliğe gidiyor. Şunu bilin: Cumhuriyet Osmanlı''nın hızlı değişme dönemidir. Değişmenin ucu "Osmanlı Halifeliği"ne varır!

Prof. Dr. Yümni Sezen Hocamıza kulak vereceğiz yine:

"Medine şehir devleti kurulduğu ilk andan itibaren, Yahudi, Hristiyan, Sâbiî ve diğer din mensupları, hatta rahat durdukları sürece müşrikler ve Tanrı tanımazlar, tebaa ve yurttaş olarak kabul edilmişlerdir. ''… aleyhinizde olmayan müşriklerle yaptığınız anlaşmaya sonuna kadar uyun.'' (Tevbe 113/4) neyin nesidir? "Müşriklerden biri sana sığınırsa kabul et, … onu güven içinde olacağı yere ulaştır." (Tevbe 113/6) ne demektir?

Müşrikler Yahudi ve Hristiyanlarla birlikte Medine Şehir Devleti''nin hukukuna dâhil olmuştur. (Bkz.: 47 maddelik Medine Beyannamesi)

Siyaset, başkanlık gibi işler, dinde iman esaslarından ve dinin temel ilkelerinden değildir. Büyük İslâm âlimi İbn Haldun pek güzel anlatır: Siyaset halkın düşüncesinde olan ve kamu yararına olan işlerdir. Bunun için Kur''ân genel ilkeler vermiştir. Yetkinin kaynağı toplum (ümmet)tir.

İnsan, din, toplum, devlet konularında ve bunların ilişkilerinde Kur''ân eşsiz bilgiler vermiştir. Taassuba yer vermemiş, gerçek din ile din zannedileni ya da istismarı önleme yolunda ikazlar yapmışlar. ''Dininizi Allah''a mı öğretiyorsunuz'' (Hucurât 49/16) diyecek kadar.

Kur''ân''da eşsiz örneklerden biri Hz. Yusuf ile ilgili olandır. Bilindiği gibi Hz. Yusuf, geçirdiği maceradan sonra Mısır''a melik yardımcısı olmuştur. Henüz cemaati yoktu, ama vahiy almış peygamber olmuştu. Öbür taraftan görev aldığı devlet, tevhîd dininin dışında bir devletti. Fakat âdil bir devlet olduğu anlaşılıyor. Malûm firavunlardan önceki dönemde… Hz. Yusuf küçük kardeşini yanında alıkoymak için bir hileye başvurmuştu. Kur''ân buna hile değil, tedbir diyor. "… Sonra da onu kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte Yusuf''a böyle bir tedbir öğrettik. Yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı…" (Yusuf 12/76) Burada dikkatimizi çeken Mısır kralının kanununu ortadan kaldırmaksızın, onda bir çıkış yolu aramasıdır. Bir tarafta peygamber, diğer tarafta tevhîd dininden olmayan ama âdil bir kral. Buradan bir laiklik ilkesi çıkmaz ama, İslâmın zorunlu şartlarda bile kendi varlığını devam ettirme azmi çıkar. Hele kendini yaşamaya sonuna kadar müsaade eden bir devlet olursa. Hele hele bu devlet, kendinden kendi kültüründen olursa."

Yarın Hocamızdan "Din olmazsa laiklik olur mu?" sorusunun cevabını alacağız.

Yazarın Diğer Yazıları