MİT, konsolosluğa sızdı mı?..

Bizim sazan medya Suudi Başsavcı Muceb'in uçağı kalkar kalkmaz zokayı yutmuştu. Herif, İstanbul'dan ülkesine koli koli lokum ve kuru yemiş götürmüş!.. Televizyonlarda akşam boyu (Çarşamba) dönen, ertesi gün de gazetelerde geniş yer bulan fotoğraf ve haberi görünce kafayı yememek için ya sabır çekip durdum. Vay ne büyük iş yapmışız. Adamın Türkiye hayranlığı sonucu olsa gerek... Törkiş lokum kompleksimiz yine hortlamıştı!..

Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından Kral'ın emriyle Türkiye'ye gönderilen ilk Suudi heyetinin pazarlık heyeti olduğunu atlayarak veya bilinçli bir şekilde ıskalayarak Muceb'in kayığına bindik. Başsavcı Muceb'in verdiği görüntü ile uğraşıp durduk. Vay efendim!.. Savcıya sormuşuz; Kaşıkçı'nın cesedi neredeymiş?.. Cinayette bir yerli iş birlikçiden söz etmiş miş. Yerli iş birlikçi kim miş?.. Planlı bir cinayet olduğunu söylemiş. Kaşıkçı cinayetini kim planlamış mış?.. Herifin uçağı havalimanından teker keser kesmez de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açıklaması patladı; "parçalayıp yok ettiler." Dün de bir ABD gazetesi vasıtasıyla duyduk ki -hem de Türk yetkiliye dayandırılarak- Kaşıkçının cesedi asitle yok edilmiş... Ne oldu şimdi onca sorulan sorulara!?..

Aslında, Suudi savcı, Türkiye'ye, soruşturma ile ilgili ne var onu öğrenmeye geldi. Yani Türkiye'nin elinde ne var?.. Ses kaydı, görüntü kaydı, gizli tanık ya da buna benzer ne gibi bilgiler onu öğrenmeye geldi. Muceb'in çok önemli bir derdi daha vardı. Türk istihbaratının elinde ne gibi bilgiler varın yanı sıra İstanbul Başkonsolosluklarına sızdığından şüphelendikleri MİT elemanını öğrenmek.  Bunun için kalkıp Türkiye'ye geldi. Böyle bir dertleri olmasa Türkiye'ye gelmezdi. Her iki savcı da görüşmede bu anlamda el ense çektiler birbirlerine. Sonuçta görüşmeyi yapıp gitti. Burada bu manada karşılıklı bir bilek güreşi yapıldı. O belli.

Suud'un maksadı Türkiye'ye yardımcı olmak değildi. Şu hususu da tam yerine gelmişken not etmek isterim, Suudi savcının MİT ile görüştürülmesi ne diplomatik teamüllere ne de devlet geleneğimize uygundu. Edindiğim bilgilere göre, Suudilerin aradığı önemli bilgilerden bir tanesi Türk istihbaratının içeride adamı olup olmadığı, varsa kimdi? Çünkü, olay gerçekleştiği andan itibaren uluslararası haber ajansları Türk yetkililere dayandırarak haberi geçiyordu. Kaşıkçı'nın parçalandığı bilgileri geliyordu. Onlar da bu bilgilerin nasıl bulunduğunu merak ediyordu. Öte yandan fındık, fıstık, lokum alarak gitmeleri, Türk kamuoyuna olaya verdikleri değeri gösterir açık bir mesajdı. Yani, "bizim için bu işler çerez işlerdir. Lokum gibi oldu" dediler. Bizim sazanlar da adamların propagandasına alet oldu!..

***

Gerçekçi olarak yanıt alınması gereken sorulara gelelim;

Ceset parçalandı gitti, İstanbul Başsavcılığının söylediği bu. Madem öyleyse bu adamları neden bıraktınız, en azından Başkonsolosu? VIP'ten yolcu ettiniz. Bu deliller baştan beri sende vardı. Sen, konsoloslukta, arabalarda, rezidansta yaptığın aramada delil elde etmedin ki!.. Savcılığın yaptığı açıklamadaki hususlar, aramalarla Suudilerin verdiği izin sonucu yapılan soruşturma delilleri değil. Bir İslam ülkesine sıkıntı olur diye başından beri dinlediler ama söyleyemediler mi?.. Türkiye, diplomatik misyonları dinliyor görüntüsünden mi korkuldu?.. Bir daha soralım; en baş sorumlu olan Başkonsolosu neden VIP'ten yolcu ettiniz?.. Muceb'den daha önce bir heyet geldi. Güya, bu heyet ortak çalışma heyetiydi. Ama öyle değil, bu heyet pazarlık heyetiydi, "bu işi nasıl kapatırız" diye... Türkiye ne istedi, ne aldı? Dolayısıyla şu ana kadar bilgiler taksit taksit kamuoyuna neden sunuldu?

Şimdi, size aktaracağım şu iddia, ABD basınına bilgi veren "Türk yetkili"den değil ama İstanbul Başsavcılığına yakın kaynaklardan:

"Sonuçta Cemal Kaşıkçı'nın kafasını kesip götürdüler, bu emri veren kişiye. Bu emri veren kişi Muhammed bin Selman, başkası olamaz."

Madalyonun diğer yüzü;

Deliller elimizde kaldığı sürece güçlüydük. Eğer, ABD ile paylaştıysak, Suud bakmaz sana. Lokum, çerez fotoğrafı verir!.. Kafa bulur... CIA Başkanı geldiğinde delilleri verdiysek bütün kozlarımızı da kaptırmış olduk. Suudi bizimle pazarlık yapacağına ABD ile pazarlık yapacak.

Bu işteki tek tesellim, Suudi savcının uçağının İstanbul Havalimanı'ndan, "muhteşem havalimanına Suud'dan büyük destek... Muceb, Atatürk Havalimanı yerine, yeni havaalanını tercih etti" naraları ile uçurulmamış olması!..

"Win Win"ciler (kazan kazan) bir işi daha layıkıyla ellerine yüzlerine bulaştırdılar!.. Türkiye'yi tüm dünyaya rezil ettiler. Hem de lokum, çerez kolileri desteğiyle...

Yazarın Diğer Yazıları