Muhalifler tutuklanacak mı?

Yöntem belli. Baktınız ki seçim istediğiniz gibi gitmiyor. Adayınız kazanamıyor durum şimdiden belli oldu. Ne yapacaksın?

Rakip adayı tutuklatırsın olur biter.

Türkiye'de seçimler, olağan halden olağan dışı hale doğru kayma eğilimi gösteriyor.

Bunun birinci örneği Meral Akşener.

Rakibi sert eleştirince, hassas noktayı yakalayıp oraya yüklenince bu defa "tutuklama" imasıyla karşılaştı.

Ardından Mansur Yavaş.

Ankara'yı sürüklemiş götürüyorken, birileri boş durmadı ve hemen hakkında soruşturma açıldı.

Bu durumda iktidar olmanın büyük avantajı ne oluyor?

Demokrasiyi rafa kaldırıp, kendilerini geride bırakacak muhalif adayları tek tek tutuklatıp, ahan da seçimi kazandık diyerek yürümek.

Şakası bir tarafa şu an olup bitenler, demokrasimiz açısından oldukça endişe verici.

Öteden beri söylüyoruz. Seçim eşit şartlarda eşit yarışla yapılmıyor. Bu durum başlı başına bir demokrasi ve hukuk ayıbı iken şimdi bir de buna rakip adayları ya da partileri tehdit etme başladı. Bu durum, siyaset alanının iktidara olabildiğince açılırken rakiplere gittikçe daraltıldığının göstergesidir.

Böyle bir yarış, bırakın eşitliği, tam tersine baskının ta kendisidir. Siyasi yarışın yerini, rakibi tutuklamaya dönüştürmektedir.

Böyle bir girişim dil kavasındaki çirkinliğe benzemez. Rejim meselesine döner. Ve siyasi otoritenin kaybettikçe hırçınlaşmasının önünü açar. Ve en sonunda herkesin meselesi olur.

AKP'lilerin de meselesi olur.

Bu sebeple ateş sadece muhalifleri yakmaz. Rejimin sertleşmesi, taraftarlarını da baskılar.

 

Ezanı mı yuhaladılar?

İslam'ın en büyük talihsizliği, Hz. Peygamber'den sonra, "dine bağlıyız" diyen iktidar sahiplerince esir alındıktan sonra alıkonulmasıdır. O günden bugüne iktidar sahipleri, dini/İslam'ı iktidarın çıkarı adına kullanmış ve kullanmaya devam etmiştir.

Türkiye laik bir hukuk devleti olduğunu söylese de durum değişmedi.

En son örneği hepimizin gözü önünde oldu.

Bir grup kadın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile yürümek istedi. Polis, valiliğin izin vermediği gerekçesiyle önlerini kesti. Tam ezan okunurken polislerin bu hareketini yuhaladılar ve sonunda bu olay siyaset malzemesi yapıldı ve meydanlarda dindar seçmenin oyunu almanın aracı olarak kullanıldı.

Peki, yüce dinimiz tam olarak bunun böyle olmasını mı istiyor?

Hakikatin peşinde olan mümin davranışı böyle mi olmalıdır?

Değilse ortada bir çelişki vardır. Eğer "evet tam olarak da böyle olmalıdır" diyorsanız o halde sizin için Din (İslam), dünyevi çıkarlarınızın aracı olmuş, dünyalık için onu paspasa çevirmişsiniz demektir.

Bir soru daha?

Böyle zamanlarda dinin ulu kişileri, has insanları, gönül adamları, sözüm ona Allah dostları ne yapmalıdır?

Müminleri uyarmalıdır değil mi?

Kırmadan dökmeden ve incitmeden hakikate çağırmalıdır ki, İslam hayatı yönetsin.

Var mı böyle bir Allah dostu ?

Yok!

Peki, neden yok? Niye her konuda ahkâm eksen bu sözde din uluları etkisiz eleman gibi bekliyor?

Onlar hakkında şüphemiz var: Eğer sahiden Allah dostları olsalardı Türkiye toplumunu ve siyasetini öncelikle birbirleri hakkında seviyeli konuşmaya, dini propaganda adacı olarak kullanmamaya çağırır ve bunun Allah'a sadakatin bir göstergesi olduğunu söylerlerdi.

Yazarın Diğer Yazıları