Müsaadenizle azıcık meydan okuyacağım!

Müsaadenizle azıcık meydan okuyacağım!

Yapı itibarıyla söylediklerinin, yazdıklarının çarpıtılmasına da, anlaşılmamaya da, yanlış anlaşmaya da, yanlış anlatılmaya da, lince de dayanıklıyım;

Atış serbest yani!

Vurun Selcan''a.

Vurun da, eğer becerebilirseniz, bunu şahsi hırslarınıza, kraldan çok kralcılığınıza, dalkavukluk hırsınıza yenik düşmeden, asgari akıl ve mantık çerçevesinde yapın ki ciddiye alınır yanınız olsun. Güldürmeyin kendinize!

***

"Fazla mütevazı olma öyle sanırlar" derler.

Mesleki anlamda, nasıl bir pespayeliğin ortasında olduğumuzu bile bile, nezaket belasına dilime ilkesel sınırlar çizdikçe; kimilerinin tepeme çıkabilecekleri cüretine kapılmalarına yol açtıysam, çok pardon.

Yok öyle bir dünya.

İslam tarihi mi tartışmak istiyorsunuz; ilahiyatçı değilim ama okuduğunu anlama kabiliyetinden bile yoksun olanlara pabuç bırakacak kadar cahili de değilim.

Hodri meydan!

***

Ben bilmiyor muyum, din ve tarih kitaplarındaki Ömer''in kim olduğunu? Ne olduğunu? Müslümanlığı kabulünden önceki ve sonraki hayatına dair "rivayetleri"?

Sanırsın topu bir tur da Cahiliye Devri''nde yaşadı; her şeyin şahidi; reenkarnasyon mübadili mübareklerin her biri!

Kim, ne biliyorsa, çoğunun kaynağı "rivayetler" değilmiş gibi!

Sevsinler allameliğinizi!

***

Ömer şakşakçılığı mı yaptım ben?

Bilge Kağan''dan Atatürk''e uzanan ve bengileşmiş bir kültür varlığı içinde kendime önder, lider, yolbaşçı, ilham kaynağı bulamadım, olmadığını iddia edip de, bu manada herkesi "Ömer''in yoluna" mı davet ettim?

Bu ne bayat çarpıtma!

Ne yazdıysam arkasındayım;

Seçmenin, bu alandaki bütün tahribata, güven kaybına rağmen, kendini hâlâ büyük oranda "muhafazakar" yahut "dindar" olarak tanımladığı bir ülkede, ne kadar öyle olduğu tartışmalı olsa da kendini "dindar" ve "muhafazakar" olarak tanımlayan 20 yıllık bir iktidar partisine "alternatif" olarak beliren bir partinin, nicelik olarak gözden çıkarmasının mümkün olmadığı o "muhafazakar" ve "dindar" seçmenin de anladığı dilden konuşması, doğal ve de doğrudur.

Özellikle "hazine" merkezli bir ekonomik krizden geçtiğimiz bir dönemde,"beytülmal"la da bağı bulunan "Hz. Ömer adaleti" bu manada karşılığı olan bir "klişe", "metafordur". Ve o seçmene ulaşmak için tercihinde şaşırılacak bir şey yoktur.

Yazdığım bu.

***

Ne yapacaktı İYİ Parti; son yirmi yılda zihniyeti büyük oranda iktidar politikalarına paralel hutbe ve fetvalarla yoğurulmuş ve yok saymakla yok olmayacak bir kitlenin var olduğunu bile bile "Magna Carta"yı mı kullanacaktı "adalet" vaadine metafor olarak?

Jeanne D''arc''la mı sembolize edecekti mağduriyetleri?

Dediğim bu.

***

Şüphe, sorgulama hepsi iyi ve elzemdir ama yağmurdan da nem kapmamak gerekir!

Dinin siyasete alet edilmesinin kronik yorgunluğu ve yılgınlığına veriyorum; "Son Celali"yi yazmış birine yapışması mümkün olmayan haksız ithamların her birini!

***

Kaldı ki…

"Hz.Ömer adaleti"ne gönderme yapmak için ille de ekrandan develer geçirmeye, Arap coğrafyasına gitmeye gerek var mıydı derseniz?

Bence de yoktu.

Katarlaşma sendromuna karşı biriken alerji malumken lüzumsuzdu.

Deveye hendek atlatmaya çalışmadan, pekala, bir "Deniz Feneri"nden de başlatılabilirdi "Ömer''in yolu"?

Mevzu yolsuzluktan, hırsızlıktan, arsızlıktan, din maskesiyle fakir-fukaranın alın terine el uzatmacılıktan arınmış bir iktidar vaadiyse, bam telinden vururdu.

Bütün bunlar başka bir tartışmanın konusu…

***

Son tahlilde…

Madem ki, AK Parti''nin seçmen coğrafyasından kitlesel bir göç başlamış durumda…

Madem ki İYİ Parti de, gidecekleri yönü bulmaya çalışan bu "göçmenler" için açıyor asında "Ömer''in yolu"nu…

Soru şu:

AK Parti''yi iktidara taşımış olan bu insanlar, şimdi ondan neden kaçıyorlar?

İlla bir tartışma başlatmak isteyenler buradan başlatsınlar da, muhalefetin ve de memleketin hayrına bir katkıda bulunsunlar:

İlk seçimde AK Parti sandıklarını çoraklaştıracağı tahmin edilen bu toplu göçün sebebi ne? "Ömer''in adaletini kaybetmesi" yahut zaten hiç sahip olamaması mı sadece?

Eğer öyleyse, İYİ Parti için bu slogan kafi.

Ama değilse, misal asıl belirleyici "ekonomik kriz" ise, fakileşme ise, ki çok büyük ihtimalle öyle …

O zaman yetmez ama evet seçim sürecinde.

***

O seçmen kitlesini, AK Parti''den koparan, göçe sürükleyen temel sorun her ne ise, onun çözümüne dair ve "ülke gerçeklerinden kopuk olmayan", somut bir çözüm üretmek durumunda İYİ Parti.

Dahası, seçmeni bu çözüme ikna etmeli.

Bir de…

Belki de en önemlisi…

Oluşturduğu "iktidar inancı"nı doğru yönetmeli.

Geçtiğimiz hafta sonu Haliç Kongre Merkezi''nden yayılan enerji bu inancın oluştuğunu gösterdi. Şimdi iş, oluşmuş bu inancın, "Bu iş bitti, biz aldık bu seçimi" rehavetine dönüşmesinin engellenmesi.

Meral Akşener de bunun farkında olmalı ki, "durmamaya" ayarlamış görünüyor bütün saatleri…

Yazarın Diğer Yazıları