Neyzen Tevfik kendisini Vali ilan edip bana beyanat verdi

Kültür hayatımızın renkli simalarından Neyzen Tevfik ile ilgili o kadar çok söylenip anlatılan vardır ki... Ama bu ney ve hiciv üstadının ‘İstanbul Valisi’de olduğunu hemen hemen kimse bilmez. Hatta ’İstanbul Valisi’sıfatıyla ekmeklerin ucuzlatılması için talimat verdiğinden de kimsenin haberi yoktur. Dilerseniz bu hafta bizzat şahit olduğum bu olayı aktarayım.
Mahzar Osman’a
‘Sen delisin..’ dedi
Bakırköy Akıl Hastanesi’nin kurucusu ve ‘Deli Doktoru’ diye tanınan Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Hoca’yı bile çıldırtmıştı Nezyen Tevfik... Sevk edildiği hastanede kendisini muayene etmek isteyen Hoca’ya;
“-Evellâ sen kendini tedavi et, senin gözlerine bakan uzman Deli Doktorları, hemen teşhis koyar ve seni buraya hücreye atardı...” deyip çileden çıkarmıştı.
Ord. Prof. Mazhar Osman, o dönemlerde kendisinin asistanı olan ve sonradan yerine başhekim ve daha sonra da İstanbul Vali ve Belediye Başkanı ile Bakan olan Fahrettin Kerim Gökay’a şöyle dert yanmıştı:
“-Bu adam, senden, benden daha akıllı, bunu kim buraya sevk etti. Karşı karşıya gelmemek için gayret sarf ediyorum ama hep karşıma çıkıp bir söz atıyor, sonra ortadan kayboluyor, kesinlikle söylüyorum, bu adam şizofreni veya deli değil, hemen bunu taburcu et, yoksa ben deli olacağım!...
Fahrettin Kerim Gökay, Başhekim Mazhar Osman’ın tedavisine yanaşmadığı kendisinin ise hiç dalaşmadığı Neyzen Tevfik’i daima kollamış, alkol düşmanı olmasına rağmen ona gizliden alkol alması için her zaman harçlık adı altında para vermiş, aralarındaki dostluk bu suretle perçinlenmişti. Bir gün Neyzen Tevfik,  İstanbul Valisi Fahrettin Kerim’i makamında ziyarete geldiğinde Özel Kalem Müdürü Nabi Up, “Bak bakalım iki deli ne yapacaklar!...” deyip beni içeri gönderdi.
Sessizce kapıdan girmeme Başkomiser İbrahim Altan da, “Ben seni görmedim ama bakalım içeriden ne ses gelecek?”diyerek gözyumdu. Makamın yanından süzülürken Neyzen Tevfik beni gördü ve, “Yaz bakalım gazeteci yaz.., ekmek fiyatı 18 kuruştan 10 kuruşa indirildi!..” diye seslendi. Benim yazmadığımı görünce, “Vali de kimmiş...  Burada Vali benim!..” diye ‘valiliğini’ ilan etmesi üzerine geldiğim gibi sessizce kapıdan dışarı çıktım. Dışarıda merak içinde bekleyen Özel Kalem Müdürü Nabi Up’a takıldım:
 “-Vali Neyzen Tevfik’den ilk hususi beyanatı kopardım... Ekmek fiyatını 10 kuruşa indirdi!...”


Tef çalıp ayı da oynatmıştı

Belediyenin Tepebaşı bahçesini ilk önce Çay Bahçesi, sonra da Gazino olarak işleten Hasan Şeremet; toplumsal kuralları hiçe sayan, yaşam tarzı snır tanımayan, hiciv üstadı Neyzen Tevfik Kalaylı ile ilgili bir hatırasını da bana şöyle nakletmişti:
-Neyzen bir gün sokakta dolaştırdığı ayısını bir türlü oynatmayı beceremeyen çingene şoparını “Gel sana bol para kazandırayım!” diyerek kolundan tuttuğu gibi benim yanıma getirdi. Bana, “Senin çayhane müşterilerini neşelendirelim. Bu şopar ayının nasıl oynayacağım bilmiyor. Ben oynatayım da öğrensin, para kazansın!” diyerek çocuğun elindeki sopa ve tefi alarak, çalmaya başladı.
Neyzen Tevfik’i tanıyan ve görenler masaları doldurup da üstelik de masalara ellerini vurup alkış tutunca ortalık bayram yerine döndü. Ortaya çıkan Neyzen Tevfik, tef çalarken ayıya da şöyle sesleniyordu:
 “-Evvelce genç kızlar sevgililerini görünce nasıl utanırlardı?”
Ayı koca bir pençesini yüzüne tutarken, diğer pençesi ile de gözlerini kapatarak utanmış gibi yapıyordu.
Sonra elindeki tefi ayıya uzatıp zinciri çekiyor, sopa ile ayının göbeğine dokunuyordu:
 “-Şimdi ne yapıyorum?.”  
Ayı da pençesini uzatınca seslendi:
 “-Aferin, bak tokalaştık!..”
Ortalık alkıştan yıkılıyordu. Kolunun altındaki sopa ile ayının karnını bir fiske dürtüp sordu:
 “Kocakarılar hamamda nasıl
bayılırlar?.”
Ayı sopanın sivri tarafının karnına dokunmasıyla yere yatıverdi.. Gene alkış, kıyamet.. Seyirciler çay içmeyi unutmuşlar adeta nefes alamıyor ama gülmekten de bazıları masaların üzerine ayı gibi kıvrılıyordu.
Sonra gene değneği ile dürtüp  ayının sahibi şoparı işaretle;
 “-Çopar evlenmek ister mi?..”
Ayı bu defa da baldırına sivri sopayı yiyip, zıplamaya başlayınca şopara elindeki tefi verdi;
 “-Git bakalım yengelerden enişte ve amcalar ile kardeşlerden düğün parası, parsa topla bakalım, ayımız da görsün ne kadar para topladığını...”
Bu sözler üzerine seyredenler tefin içini tepeleme para ile doldurunca, şopar ağzı bir karış açık Neyzen’in yanına geldi. Neyzen bu defa ayının zincirini, uzatılan tefe doğru çekince, ayı tefin içine başını soktu. Çay bahçesindekiler keyiften kendilerinden geçmişlerdi. Çingene şoparı kazandığı parayı nereye koyacağını şaşırıp neşeyle ayrılırken ayıyı da peşinden koşturuyordu.
Böylelikle orada bulunanlar üstadın neyzenlik dışında ayı oynatıcılığında da ustalığına şahit olmuştu.

Yazarın Diğer Yazıları