On maddede Partili Cumhurbaşkanlığı

Mühürsüz oyları geçerli saymasıyla gerçekleşen referandum sonrası Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi kuruldu. YSK'nın "mühürsüz oylar geçerli olmaz" hükmüne rağmen, bunu yok sayarak verdiği karar o dönemlerde çok tartışıldı.

Tartışılmaya tarihi süreç içinde devam edecek.

Çünkü YSK'nın bu kararı daha öncekilerle taban tabana zıttı.

Gelelim bugüne...

Sistem tartışmaları sona ermedi. İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinden sonra yeniden başladı.

Niye başladı?

Birincisi, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi referandumla yapılsa bile, yapılan seçim adil değildi. Dolayısı ile bir toplumsal mutabakata göre değil, bir iktidar üstünlüğüne dayalı olarak kuruldu.

İkincisi, büyük toplum kesimleri tarafından YSK kararları inandırıcı, eş değer olarak da tatmin edici bulunmadı. Böylece en başında sisteme güven azaldı.

Üçüncüsü, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, uygulamalarıyla sistemin kurucularını bile mutlu edemedi.

Dördüncüsü, Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin temel sorunları çözemediği ve ülkeyi batırma noktasına getirdiği açıkça görülüyor. İçinde yaşadığımız ekonomik çözümsüzlük bunun en canlı örneğidir.

Beşincisi, tek kişi tüm devleti çekip çevireceği bir yetkiyle donatıldı. Bu da devleti yönetilemez hale getirdi. Kimi haberlere göre Partili Cumhurbaşkanının bir günde sadece devlet işlerinin yürütülmesi için atacağı imza süresi mesaiyi doldurmaya yetiyor. Önemli kararlar için yapacağı toplantılara zaman kalmıyor.

Altıncısı, Partililikle Cumhurbaşkanlığı birlikte yürüdüğünde, devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamı, günlük politikanın çıkarcılığına kurban ediliyor. Saygın devlet imajı anlam kaybına uğruyor.

Yedincisi, devlet bürokrasisi Cumhurbaşkanlığı sarayında toplandığı için halkla devlet arasındaki ilişki gittikçe soğuyor.

Sekizincisi, hukuk devletine yakışır hesap verebilirlik olmadığı için hem demokrasiden ve hem de mali kaynakların dağıtımının nasıl yapıldığı gözden uzaklaştırılmış oluyor. Bu durum, kontrolün halkın elinden kaçırılması sonucunu doğuruyor. Bu da rejimin otoriterleşmesi sonucunu ortaya çıkarıyor.

Dokuzuncusu, Saray bürokrasisi, beraberinde toplumsal yabancılaşma ve eş zamanlı olarak çevreden siyasi uzaklaşmayı, paralel olarak da devletin kendi merkezinde içe kapanması sonucunu yaratıyor.

Onuncusu, Sistem gittikçe parti devletine doğru evriliyor. Devlet, tüm halkın devleti olmaktan çıkarılıyor. İktidar elitinin devleti haline geliyor. Bunun böyle olduğunu, iktidar bürokrasisinin, patronaj (partililerin devlet bürokrasisini ele geçirmesi) yaptığından, devlet organlarını parti organlarına dönüştüğünden anlıyoruz.

Sonuç olarak, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi önce kendine, sonra kuranlara ve daha sonra da tüm topluma zarar veriyor.

Öyle ise?

Yeniden demokratik hukuk devletinin inşası kaçınılmazdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları