Önünden geçmeye korktuğu karakola amir olan gazeteci


Küçüklüğünden beri şakacı olan Orhan Peksayar, yaşıtlarıyla Eyüp Cami’sinin büyük ağaçlarla süslü bahçesine gidip güzel sesli ilahi okuyan hocaları dinlerken minik parmaklı avuçlarını açar, şöyle dua edermiş:
 “-Ben bu amcalar gibi olmak istiyorum.”
6 Mayıs 1931 yılında Eyüp’de dünyaya gelen Orhan Peksayar, o semtte ticaret yapan babası Şakir Bey’in, polis ile arasının iyi olmadığını, bir tartışma sonunda hastalanarak vefat ettiğini söyleyen annesi Nevcivan Hanım’ın etkisinde kalarak,  daha 4 yaşında iken, Ana Cadde de bulunan Polis Merkezi önünden koşar geçip uzaklaşırmış.
Eyüp’de tanınmış bir doktor olan dedesi, Orhan’ı çok sevdiğinden himayesine almış, 96. İlkokula kaydettirmiş, dersleri çok iyi olunca ve  güzel sesiyle günün şarkılarını söyleyince, çok kez dedesi radyonun düğmesine el atıp kapatır ve onu dinlerken; “-Benim torunumun sesi, radyoda okuyanlardan hatta ünlü erkek ses sanatçıları ve muganniyelerden daha güzel” dermiş.
Ortaokulda müsamerelerde de şarkılar okuduğu gibi yeni çıkan “Onuncu Yıl Marşı” nı da çabuk ezberlediğinden, musiki hocası Orhan’ı kürsüye çıkartır okuturmuş.
 Torununa çok düşkün olan doktor dedesi, ortaokuldan mezun olduktan sonra onu Özel Yeni Kolej’e verdiğinde delikanlı olmuştu ama Türk Sanat Musikisi sanatçılarından Münir Nurettin Selçuk, sonra Zeki Müren, Dr. Alaaddin Yavaşça’yı, dedesinin arkadaşı diye severmiş  Hanım ses sanatçılarından Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses ve Perihan Sözeri için de; “Bu isimlerin okuduğu her şarkı, benim belleğimi süsler” sözünü dedesi çok kullandığından, Orhan Peksayar da onun yolunda gidermiş.
Liseyi bitirip, dedesinin isteğiyle İstanbul Hukuk Fakültesi’nde eğitimine başlayan Orhan Peksayar, hâkim olmayı tasarlar. 2. sınıfta ikin dedesini kaybedince, eğitimini yarım bırakmış, fakültede bir arkadaşını tavsiyesiyle Dünya Gazetesi’ne başvurarak Vilayet Belediye Muhabirliğine başlamış. Sonra da ayni görevi Milliyet’te sürdürmüş.
Orhan Peksayar ile Belediye Neşriyat Müdür Muavini ayni zamanda Son Posta Muhabiri olan Muzaffer Kayar’ın odasında tanıştım. Geçmişini bizlere anlatırken, hep dedesinin kendisine olan ilgisinden söz etti defalarca. Tüm arkadaşlar ile kısa sürede kaynaştı. Fakat bana daha çok yakındı.



Orhan’ın bu anlattıklarını, gazetesinde yazmasını söyledim, Muzaffer de destek verdi ama o, bizden habersiz, Yılmaz Tunçkol’un redaktörlük yaptığı, daha geniş kapsamlı tanıtıcının okuyacağı, teknik düzenlemesini Etem Çalışkan’ın hazırladığı 1977 yılı yapımlı “Türkiye’de Kim Kimdir” kitabında yayına vermiş.
Sonra kendisini arkadaşlarının “Kaymakam Bey!.” diye takılmasını şöyle dile getirdi;
“-Daha Lisede iken, genellikle Çocukların sosyal konuları ile meşgul oluyor, bilhassa Çocuk Esirgeme Kurumu ile Fakirleri Koruma Derneği’nde görev alıyordum. Halkevi benim ikinci evim gibiydi. Kısa sürede tanındım. Yedek Subay olunca, 27 Mayıs darbesi oldu. Sıkı Yönetim Komutanlığı beni Eyüp Emniyet Amiri olarak görevlendirdi. Çocukluğumda, binanın önünden koşarak kaçan ben burada Emniyet Amiri olarak göreve başladım. İyi yönetimim ardından Kaymakamlığa atandım.”
Orhan Peksayar’ın çevresi çok olunca ziyaretler mesai bitiminden sonra  bile devam ediyormuş. O günleri hatırlayınca bana şöyle anlatmıştı:
-Tam 10 Ay Emniyet Amiri ve Kaymakam olarak görev yaptım. Sıkı Yönetim kalkınca Sivil Kaymakam görevi aldı ve beni kutlayıp, “-Tebrik ederim, bir gazetecinin, hem asayiş, hem de idari görevin başında olarak hiçbir şikâyeti olmadan bu makamı yönetmesi bizim mesleğimiz bakımından  ’Üstün Hizmet’demektir.”
Orhan Peksayar, Milliyet Gazetesi’ne dönünce, kendisini patron Ercüment Karacan makamın kapısında, “-Buyurun Kaymakam Bey!.” diyerek karşılamış, sarılıp öpüştükten sonra, kendisini tebrik etmiş ve devamla şöyle konuşmuş:
 “-Sizin gurur verici bir görevi vatani hizmetinizi yaparken 10 ay sürdürmeniz büyük başarıdır. Bu günden itibaren, Milliyet Gazetesi’nin İlan-Reklam ve Propaganda Müdürlüğü sizin uhdenize verilmiştir. Yönetim Kurulumuz sizi bu göreve lâyık görmüştür, başarılarınıza inanıyoruz.”
Milliyet Gazetesinde çalışırken, Fatih Yavuz Selim Gülistan Sokak’ta oturduğundan semtten de komşum olan Orhan sonra buradan konforlu bir apartmana taşındı. Orhan Peksayar, basın tarihine “Gazetecilikten Kaymakam ve Emniyet Amirliğine atanan” meslektaşımız olarak kayda geçmiştir. Eski gazeteci arkadaşları yıllar boyu kendisine “Kaymakam Orhan Bey!” diye hitap etmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları