Parti devleti bütün kötülüklerin anasıdır

Parti devleti bütün kötülüklerin anasıdır

AKP kurucularından ve hükümette Başbakan Yardımcılığı yapmış olan Abdüllatif Şener, 2021 Aralık ayı ortasında "AKP''nin yaptığı yolsuzluk, Cumhuriyet tarihinde yapılan toplam yolsuzluklardan daha fazladır" demişti.

Kim, nasıl yolsuzluk yaptığı bizim konumuz değil… Konu yolsuzluğun Türkiye''de sosyal, siyasi ve iktisadi istikrarı bozan nedenlerin başında geldiğidir. İddia edildiği kadar yolsuzluk varsa, Türkiye''nin kalkınması mümkün değildir. Zira yolsuzluk varsa ekonomide  kaynak kullanımı yetersiz kalır… Kamu hizmetlerinin maliyeti artar. Piyasada haksız rekabet oluşur.

Türkiye''nin bugün her zamankinden daha fazla yeni bir kalkınma modeline ihtiyaç var. Ancak parti devletinin olduğu ekonomilerde hiçbir model çivi tutmaz.

Dünyada hangi ekonomide olursa olsun, hangi ülkede olursa olsun fiilen yolsuzluk var. Yolsuzluk siyasi liderlerle de bağlantılı değil. Türkiye''de kimse, Cumhurbaşkanı Sezer veya Başbakan Ecevit için yolsuzluk yaptı diyemez. Ama o dönemde de devlette yolsuzluk haberleri vardı. Bu nedenle önemli olan yolsuzluğu önleyecek kurumsal yapıyı oluşturmaktır.

Yolsuzlukların kaynağı devlette başlar. Bu nedenle kurumsal devlet yapısını oluşturmak önemlidir.

Kurumsal devlet, siyasi iktidarlara göre değişmeyen yapılara ve kurallara sahip olan ve siyasi iktidarlar tarafından emaneten yönetilen kurumdur.

Rahmetli Demirel, "Ben 6 defa gittim… Yedi defa geldim. Devlet halkın devletidir. Halk takdir ederse yeniden gelirim" diyordu

Bu anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan: "TÜSİAD, bu gidişiyle devam ederse iktidarın kapısını hiç çalmasın" diyor. Böyle bir anlayış kurumsal devlet anlayışına aykırıdır. Zira TÜSİAD, AKP''nin kapısını değil, devletin kapısını  çalar. Devlet de, TÜSİAD, işçi-memur, çiftçi, siyasiler ve yöneticiler kim olursa olsun herkesin ortak devletidir ve yönetimi bugünkü iktidara emaneten verilmiştir.

Devletin iyi yönetilmesi için kurumsal devlet olarak kalması gerekir. Bunun için tek başına iktidar olmak yetmez, devlet yönetiminde muhalefetin ve halkın da katılımı ve denetimi olmalıdır. Siyasi iktidarların hesap verme sorumluluğu olmalıdır. Halk adına Meclis denetimi olmalıdır. Yolsuzluğun önlenmesi için denetin yanında şeffaflığın olması gereklidir.

Türkiye''de kurumsal devlet adım adım yok edildi;

1. Paralel devlet, devletin kurumsal şifrelerini bozdu.

AKP iktidarı önce, Fetullah Gülen cemaatinin vesayeti kaldırmak bahanesi ile orduyu kontol altına almak amacına, bilerek veya bilmeyerek destek oldu. Ergenekon gibi sahte davalar açılmasına, askerî ve sivil okullarda soruların çalınmasına, devlette paralel devlet kurulmasına izin verdi. Devletin kurumsal şifrelerinin bozulmasına seyirci kaldı veya ses çıkarmadı.

2. Hukuk ve demokrasinin askıya alınması devleti zayıflattı.

İnsanların toplum haline geçmeleri ile devlet gereksinimi de ortaya çıkmıştır. İbn Haldun devleti "Kabilelerden başlayarak, millete kadar varan her insan grubu aynı zamanda toplumdur. Fakat her toplum bir devlet değildir. Çünkü devlet, idari, hukuki ve siyasi kurumların meydana getirdiği bir siyasi bütünden oluşmaktadır'''' diye tarif etmiştir. (Musa Ağgül, İnb Haldun Toplum Devlet ve Medeniyet Tasarımı, İstanbul, 2019)

Hukuki ve demokratik alt yapı olmadan devlet olmuyor. Hristiyan filozof ve tanrıbilimci Aurelius Augustinus, (Aziz Augustinus; 354-430 ); ''''Adalet olmayınca devlet büyük bir çeteden başka nedir ki?'''' diyor.

Bana göre devlet ve demokrasi birlikte gelişirse, halk devleti oluşur. Zira devlet gücü ile demokratik haklar teminat altına alınır.

3. Devlet parti devleti oldu.

Siyasi iktidar baştan itibaren devlet imkânlarını siyasi alanda kullandı. Sonra da yetmedi devleti parti devleti yaptı. Kurumsal devlet ortadan kalktı. Bunun içindir ki daha önce devletle ortak iş yapanlar çıkar çatışmasına düşünce şimdi devlette çeteleşmenin nereye kadar tırmandığını anlatıyor.

Parti devleti devlet imkânlarının popülizm yolunda kullanılmasını kolaylaştırdı. Dikkat edersek, Ohal ve Başkanlık sisteminden sonra, seçimlerde devlet imkânları, kamu bankaları, Varlık Fonu ve MB rezervleri denetimsiz ve daha kolay kullanıldı.

Son 20 yılda Türkiye''nin en büyük kaybı, devletin kurumsal devletten parti devletine dönüşmüş olmasıdır. Bugün yaşamakta olduğumuz siyasi, sosyal ve ekonomik sorunların temelinde bu sorun vardır.

Yazarın Diğer Yazıları