Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

 "Patrikhane Megali İdea'nın yaşayan simgesi mi"? (*)

Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla 15 bağımsız devlet kuruldu. Kısa zaman içinde Rusya ile Ukrayna arasında silahlı çatışmaya varan gerginlikler yaşanmaya başlandı. Rusya, Ukrayna toprağı Kırım'ı işgal etti. Bundan en büyük zararı görenlerden biri de Kırım Tatar Türkleri oldu. Batı'yla birlikte biz de bu işgali kabul etmedik, ama herhangi gelişme olmadı.

Bu iki ülke arasındaki siyasi mücadele dinî alana da yansıdı. 11 Ekim 2018'de Ukrayna Ortodoks Kilisesi, Moskova Rus Ortodoks Kilisesinden ayrılıp bağımsızlığını ilan etti. Fener Patrikhanesi bu kararı onayladı. Fener Başpiskoposu Bartholomeos, Ukrayna Metropoliti seçilen Epifaniy ile Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko'yu bağımsızlık kararnamesi (Tomos)'nin teslim törenine davet etti. Aya Yorgi Kilisesi'nde yapılan ayinde konuşan Cumhurbaşkanı teşekkür ettikten sonra, "Bugün, tarihe kutsal bir gün olarak geçecek. Bugün, Rusya'dan nihai bağımsızlığın elde edildiği gün. Bugün, Putin'siz ve Kirill'siz (Moskova Patriği) bir kilise" ifadelerinden sonra, "Ukrayna Ortodoks Kilisesinin bağımsızlık kazanması, siyasi ve dinî bir karar" vurgusunu yapmıştır. Poroşenko, çok açık bir şekilde patrikhanenin nasıl bir siyasi kurum olduğunu ortaya koyuyor.

Lozan ne diyor?

Patrikhane'nin İstanbul'da kalması Lozan Konferansı'nın en tartışmalı konularından biriydi. Bugün de aynı durum devam ediyor. İki temel görüş var. Birincisi: Patrikhane dinî bir kurumdur, siyasetle ilgisi yoktur. Osmanlı'da da böyleydi. Endişeye gerek yok. İkincisi: Patrikhane de Papalık gibi, hem dinî, hem de siyasi bir kurumdur. Tarih, ihanetler ve akan kanlar bunun şahididir. İyi niyetli olup da tarihi unutanlara seslenelim. Sözlüklerde patrik "baba, yönetici, bir kavmin ya da ailenin reisi. ... her patriğin kendine bağlı olan bölgeyi, kilise kanunlarına göre idare etmesi, patrik sıfatının kendilerini havari geleneğine dayandıran kiliselerin liderleri için kullanılan resmî bir unvan olduğunu ortaya koymaktadır. (TDV İslâm Ansiklopedisi, C.34, S.188, patrik md.) Buradaki izah devletin tarifinden başka bir şey değildir. Bir topluluğu veya inancı temsil ve yönetmek devlet demektir. Lozan Konferansı'nda, Atatürk'ün Ankara'dan "bu hıyanet yuvasını daha fazla bağrımızda bulunduramayız, Yunanistan'a gönderilmelidir" ısrarı üzerine, Fransa ve İngiltere'nin İstanbul'da kalması için ileri sürdüğü şartlar kabul edilmiştir. Buna göre; "... Osmanlılar döneminde tanınan bütün imtiyazları kaldırılan patrikhane, Rum Ortodoks Patrikhanesi adını almakta ve ekümenik vasfını kaybetmektedir. İstanbul sınırları içinde oturan Rum asıllı Ortodoks Türk vatandaşlarının dinî hizmetlerini görmekle [Anadolu'daki kiliselerle idari ilişki kurmamakla. s.s.] yükümlü bir kilise durumunda bulunan patrikhane, diğer Türk vatandaşlarına ait kiliselerle ve Yahudi Hahambaşılığıyla aynı statüye tabidir. Patrikhane bir devlet kurumu ve başındaki patrik de bir devlet memuru sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti kanunlarına tabidir ve patrikle birlikte öteki ruhbanlar da Türk vatandaşı olmak zorundadırlar." (a.g.e. C. 12, s.347,patrikhane md.)

Evet patrikhane günümüzde artık böyle bir kurum mu? Bir maliye uzmanı hesaplarını inceleyebilir mi? Asla. Patrikhane fiilen ekümenik (evrensel)'dir, dokunulmazlığı vardır. Türkiye içinde kurduğu sahte (cemaati olmayan) metropolitlikler gibi Türkiye dışındaki patriklikleri de (Bunlara Ukrayna da dahil oldu) temsil etmekte ve yönetmektedir. Bartholomeos, bir devlet başkanıymış gibi Ukrayna Cumhurbaşkanını ayine davet etmiştir. Yani, patrikhane, Türkiye Cumhuriyetinin kanunlarına ve siyasetine göre değil, kendi siyasetine göre, sınırlarımız içinde ve dışında birçok kiliseyi yöneten dinî ve siyasi devlettir. Egemenlik içinde egemendir.

Tarihten birkaç örnek verelim: Padişah 4. Mehmet (1651), çıkan isyanın başı olduğu için Patrik 3. Parthenios'u idam ettirdi. (a.g.e. C. 12, s.345) Padişah 2. Mahmut (1821) Etniki Eterya cemiyetinin Eflak, Boğdan ve Mora Yarımadası'nda çıkardığı ayaklanmayla irtibatı olan ve suçunu itiraf eden patrik Gregorios'u orta kapı (Rumların kin kapısı dediği)'da idam ettirdi. Aynı olayla ilgisi görülen Kayseri, Edremit ve Tarabya metropolitlerini de idamla cezalandırdı. 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu İzmir'e çıktığında bölgedeki metropolitler Yunan bayrağı ile karşılamış ve işgalcilere rehberlik yapmıştır. Bu ihaneti işleyenler idam edilmiştir. Ama cezalarla ihanetin önlenemeyeceğini ne zaman öğreneceğiz?

İşte, Batı Trakya Müslüman Türklerinin yürekler acısı hali ortada. Selanik'ten feryat ediyorlar. Ölülerimizi koyacak mezarlık, Cuma namazı kılacak cami kalmadı. Tapulu mallarımıza el kondu. Vakıf mütevellileri azledildi, yerine kendi memurları atandı. Türk'üz demek suç sayıldı. Bu ne hâldir?

Fener Patrikhanesinin Türkiye Cumhuriyeti yokmuş gibi pervasızca hareket etmesine karşı sesini yükselten Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol'a teşekkürler. Soruyor, hem de kurşun gibi bir cümle ile: "Türkiye Cumhuriyeti Egemenlik hakkını Fener Rum Kilisesi ile paylaşacak mı" İnancın cesaretin ve bilginin mücadelesi böyle olur diye ders veriyor. Bir avuç insanın dışında herkes susarken sen konuşuyorsun, sağ ol, var ol...

(*) Başlıktaki sorunun cevabı; "İstanbul'da Yeni Roma İmparatorluğu" kitabımızdadır

 

Yazarın Diğer Yazıları