Putin'in aşkı St.Petersburg

Putin'in aşkı St.Petersburg

petersburg.jpg

Fotoğraf sanatçısı Diana Kalkanoğlu ve elektrik mühendisi eşi Semih Kalkanoğlu 9 aylık bir çalışma sonrasında Rusya'nın gözde kültür şehri St. Petersburg'u sokak sokak, müze müze tanıtan bir prestij kitaba imza attı. Diana Kalkanoğlu, Türkçe ve Rusça olarak yayınlanan St. Petersburg Kent Rehber Albümü'nü Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Devlet Başkanı Putin'in kurduğu dostluk köprüsü sonrası Türk-Rus ilişkilerine katkı sağlamak amacıyla hazırladıklarını söyledi. Daha önce de Moskova için benzer bir çalışma yaptıklarını belirten Diana Kalkanoğlu, "Bu kez St.Petersburg'u tercih etmemizin sebebi bu kentin Rusya Devlet Başkanı Putin'in en çok sevdiği şehir olmasıydı. Aşk derecesinde bu şehri sevdiği bilinen Putin, geçmişte St. Petersburg'da vali ve belediye başkan yardımcılığı da yapmıştı" dedi.

6400 fotoğrafın arasından seçilmiş 640 görselin bulunduğu, metinlerini eşi Semih Kalkanoğlu'nun yazdığı 324 sayfalık büyük boy albüm hakkında Diana Kalkanoğlu şu bilgiyi verdi:

Kent rehber albümümüz "Dünden Bugüne St. Petersburg" başlıklı kent tarihi ile başlamakta. Kent 1703 yılında inşa edilmeye başlanmış, 1712'de Rusya Çarlığı'nın başkenti ilan edilmiştir.1914'te kentin adı Petrograd olarak değiştirilmiş, Lenin'in ölümünden sonra da adı bu kez Leningrad olarak değiştirilmiş olup, 1991 yılında yeniden St. Petersburg adını almıştır. Kentin tarihinin anlatıldığı ilk bölüm, kentin ilk kuruluş çalışmalarının başladığı "Tavşan Adası"ndaki, 1703 yılına tarihlenen "Peter & Paul Kalesi" ile devam eder. Bundan sonraki bölümde Kent Merkezi anlatılır.Albümde bundan sonraki bölüm dünyaca ünlü Hermitage Müzesi'ne ayrılmıştır. Daha sonraki bölüm Moyka ve Fontanka Kanalları arasındaki kent bölümünü anlattığımız kesim. Bu bölümde Kazan Katedrali ve 1881'de arabasına bomba atılarak öldürülen Çar II. Aleksandr anısına oğlu Çar III. Aleksandr tarafından 1883-1907 yılları arasında yaptırılan (Moskova'daki Aziz Vasiliy Katedrali'ne benzer) "İsa'nın Yeniden Doğuş Kilisesi" veya halk arasındaki adıyla "Kanlı Kilise" ve kentteki bir diğer federal müze olan, Rus Resim ve Heykel Sanatı örneklerinin sergilendiği Rus Millî Müzesi görülmeye değer tarihsel yapılardır. Albümün bundan sonraki bölümünü Vasiliy Adası'na ayırdık.Daha sonraki bölüm Kışlık Saray'ın tam karşı tarafında, Tavşan Adası'nın arka tarafına düşen Petrograd Bölgesi'ni anlattığımız bölüm. Burada Neva Irmağı'na bakan Finlandiya Garı önünde ayakta betimlenen Lenin Anıtı, yine ırmak kenarında günümüzde müze olarak gezilen Aurora Kruvazörü ve daha pek çok tarihsel yapı karşınıza çıkar. Sonraki bölümde Fontanka Kanalı'ndan Smolni'ye kadar kent bölgesi anlatılıyor. Pek çok tarihsel yapı, katedral, saray bu bölgenin dikkat çeken yapıları arasındadır. Albümün son bölümü "St. Petersburg Çevresi" adını taşımakta, bu bölümde kentteki 4 federal müzeden diğer ikisi olan Tsarskoye Selo (Çar'ın Köyü)'daki Yekaterina Sarayı-Müzesi ve Peterhof Sarayı-Müzesi, Yekaterina Sarayı yakınındaki Pavlovsk Sarayı-Müzesi, Peterhof Sarayı-Müzesi'nden biraz daha ilerdeki Orenianbaum (Lomonosov) Sarayı-Müzesi ve kentin 40 km kadar güneyinde bulunan Gatçina Kentindeki Gatçina Sarayı-Müzesi anlatılmaktadır"

İletişim: semihkalkanoglu@gmail.com

Balkanlarda Türk-İslam güneşi

İdil boyları, Türk İslâm tarihi için bir dönüm noktası olmuştur. Türkler bu tarihlerde toplu şekilde İslamiyet'i benimserken, beraberinde yeni bir kültür dairesine de girmişlerdi. İdil bölgesi hayli ehemmiyetliydi ve bu ehemmiyet, jeopolitik olarak Kafkas ardında tıpkı Anadolu ve Trakya gibi Türklerin Batı'yla iç içe olmasından ileri geliyordu. İdil (Volga) Bulgarları tarihinin en önemli kaynağı, (921-922) yıllarında İbn Fazlân'ın Bulgar ülkesine yaptığı yolculuğu daha sonra kaleme alıp telif etmesiyle ortaya çıkmıştır. Yine İslâm coğrafyacılarından İbn Rüste'nin el-Âlâku'n-Nefîse adlı eseri, verdiği bilgilerin doğruluğu yanında, en eski ve çağdaş kaynağımızdır. Eserde, Bulgar ülkesi coğrafî olarak tasvir edildiği gibi, ülkenin ticareti hakkında da önemli bilgiler bulunmaktadır. Hicri 300 (913) yılından sonra öldüğü tahmin edilen İbn Rüste'nin verdiği bilgilerden, o yıllarda Bulgarların Müslüman olduklarını ve ülkelerinde çeşitli İslam müesseseleri kurduklarını öğrenmek mümkün olmaktadır. "İdil Bulgarları ve İslâmiyet" adlı bu çalışmada kullanılan temel kaynaklardan üçüncüsü olan Murûcü'z-Zeheb'in müellifi el-Mes'ûdî de hayatı boyunca birçok ülke gezmiştir. Mes'udî hicri 332 tarihi itibariyle Bulgarların Müslüman olduğunu söz konusu eserinde kesin bir dille ifade etmekte ve onların Müslüman oluşlarının tarihi olarak da hicri 310 yılını göstermektedir. Özetle, çalışmanın temelini teşkil eden İdil Bulgarları tarihine ışık tutan ana kaynaklar Müslüman coğrafyacılarının eserlerinde bulunmaktadır. Çalışmanın yazarı Prof.Dr. İlyas Topsakal da, X-XII. yüzyılda bölgeyi gezmiş Müslüman Doğu coğrafyacılarının ve çağdaş araştırmacıların ortaya koydukları bilgileri, konunun sınırları ve metodunu esas alarak değerlendirmeye özen göstermiş ve okuyucuya konuyla alâkalı hayli derli toplu bir eser sunmuştur.

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

HAFTANIN KİTABI

Özgürlük ve adalet

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde 40 yılı aşkın uluslararası ilişkiler dersleri vermiş olan Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, kimi yabancı gözlemcilere göre, dünyada Filistin konusu üstüne en fazla yayın yapmış kişidir. Bu konuda yazdığı kitaplar Amerika'da ve Avrupa'da, ayrıca Birleşmiş Milletler'e bağlı örgütlerce basılmış, bazıları başka dillere de çevrilmiştir. Yazarın bilimsel araştırmacılığına ek olarak, bu konuda kendine uluslararası ödüller kazandıran eylemciliği de vardır. Bu ödüllerden biri olan ve üzerinde, "Özgürlük ve adalet, özellikle Filistin hakları savaşımındaki yapıcı söylemlerinden ötürü Prof. Dr. Türkkaya Ataöv'e..." yazılı Filistin Şeref Madalyası'nı bizzat Yaser Arafat'ın elinden almıştır. Prof. Ataöv, bu yeni kitabında "Filistin, Siyonizm ve Kudüs Sorunu"yla ilgili sorulara kısa ama doyurucu yanıtlar veriyor:

*Filistin nasıl Yahudileştirildi? *Emperyalizmin ileri karakolu İsrail: Kuruluşu ve Filistin'i sömürgeleştirmesi *Kudüs'ün tarihsel mirası, İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik için önemi ve uluslararası hukuktaki konumu *Filistin sorununun tarihi ve geleceği

İleri Yayınları

Tel:(0212) 481 92 57

 

Yarının büyükleri

Yeni bir kardeş gelince neler hissedilir? Dersler neden zor, nasıl kolaylaşır? İlk aşklar sessizce kağıtların üzerinde kaldığında, çocukluğun bittiği yıllarda; ergenlikle ilk tanışmada neler duyumsanır? Bir köpeğiniz olsun istediğinizde, anne baba ayrılıklarında neler yaşanır? Yetenekleriniz doğrultusunda mı gelişiyorsunuz? "Sakın Kızma Anne"de 20 öykü var. Kim bilir kaçında kendinizi bulacaksınız. Kendimizden içeri doğru bir yolculuğa var mısınız? Evin Okçuoğlu akıcı anlatımıyla sürüklüyor bizi. Sevgiyle anlayışla örüyoruz ilişkileri...Yanlışlarımızı korkusuzca kabullenip, doğrunun ışığını görüyoruz. Hepsi insanlık hali.Çocuklar önemli diyor bu kitap. Yarının büyükleri oldukları için değil sadece... Bu gün de önemliler. Sakın kızmayın onlara.

 

Kora Yayınları Tel:(0212) 513 79 00

KÜTÜPHANEMDEN

Her dönem çok okuru olan bir kitap

Türkiye'de de baskı üstüne baskı yapan, korsan baskılarıyla birlikte baskı sayısı belki de 100'leri çoktan geçen bir kitap var bugün köşemizde. Özdemir İnce tarafından Türkçe'ye çevrilmiş olan Simyacı (özgün adı O Alquilmista), Brezilya'lı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir 'fenomen' olarak değerlendirilen üçüncü romanı. 'Simyacı', altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir 'klasik' kimliği kazanan 'Simyacı'yı Saint-Exupery'nin 'Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın 'Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var.

Mevlâna'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline gelmiştir. Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsüdür.

Sanki bir 'nasihatname': 'Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? ' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı bulmak kendini bulmaktır... Simyacı'nın dünya çapında bu kadar satmasının sebebi belkide kılavuzculuk niteliğinin ön planda olmasıdır.

'Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.

(Türkçe İlk baskı Yıl:1996 Can Yayınları)