Şablon, Irak şablonu

Türkiye hakkında, son günlerde, içeride anlatılanlar başka, dışarıda başka hikâyeler anlatılıyor. Geçen gün durumu değerlendireyim derken birden aklıma, son günlerde yaşadıklarımız, Orta Doğu'da uygulanan bir plan geldi. Başka ülkeleri parçalama ve yıkma şablonuna aynen uyulduğunu fark ettim. Olaylar, açıklamalar, suçlamalar aynı 1990 yılında Irak lideri Saddam Hüseyin'in Kuveyt işgalini öncesini andırıyor. Dikkatinizi çekerim bunlar benim tecrübelerim ve dış politika üzerindeki kendi görüşlerim. Sanki şablon aynı şablon, plan aynı plan.  

                Şimdi balık hafızasına sahip ulusumuz Irak'ı parçalayıp rejimi yıkan müttefiklerimizin saldırı öncesi geçmişini hatırlamaz, hatırlatayım. Olaylar sırasında, Washington'da gazetecilik yaptığım için her yüzünü görme şansına varabilmiştim. 1990 yılı Temmuz ayında Bağdat'taki ABD Büyükelçisi April Glaspie ile Saddam Hüseyin arasındaki bir görüşmenin, Irak diktatörüne Kuveyt'e girmesine ABD'nin ses çıkarmayacağı izlenimi verdiği ileri sürülmüştü. Bu arada ABD Merkezi Haber Alma Örgütü CIA, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgale hazırlandığı konusunda Washington'u uyarmış, ancak ABD'li liderler bu gelişmeler karşısında sessiz kalmayı tercih etmiş Bağdat'ı uyarmamışlardı.

Her ne kadar İngiltere Başbakanı, Irak'ın kimyasal silahlar kullanacağı istihbaratının yanlış olduğunu kabul etse de Ağustos ayında Irak orduları Kuveyt'e girdi. Sonrası Glaspie, görüşmede Saddam'a böyle bir ümit ima etmediğini ileri sürse de, sonuç Irak için bir felaket oldu. İran ile savaştan yeni çıkmış olan Saddam, Amerika'nın bu işgale karşı olduğunu, bile bile böyle bir saldırıya girişemezdi. Ya ABD tuzağı ya da şark kurnazlığı. Irak bir milyondan fazla vatandaşını kaybederken, ülke Kürtler, Şiiler ve Sünniler diye üçe bölünmüştü. Bugün hâlâ Irak'ta istikrar yok şiddet var.

***

                Diplomatik temaslarda, taraflar, karşı tarafın verdiği mesajı doğru değerlendirmeli. Türkiye'nin son 10 yılda izlediği diplomasinin ne kadar başarılı olduğu ortada. ABD ile ilişkilerimize gelince, son günlerde açıklamalarda birbiri ile çelişen ve Saddam'ın Kuveyt'i işgali öncesini hatırlatan gelişmeler var. Mesela ABD Başkan Yardımcısı Biden'ın sivil iktidarla, ABD ortak kurmay heyeti başkanı Dunford'un askeri kanatla temasları, doğru değerlendirilmedi mi sorusunu akla getiriyor. Ama bizim Suriye operasyonu sonrası yapılan açıklamalar, aynı Irak'ın Kuveyt'i işgal sonrası Batı'nın yaptığı açıklamalara çok benziyor.

                Hak veren de var ama daha çok eleştiren ve Suriye'den çık diyenler ortada. Komşumuz İran bile Suriye'den çık diyor. Amerika ve Batı, Irak diktatörü Saddam'a karşı, bir başka diktatör aile Kuveyt'i kendi çıkarları için korudu. Bugün Iraklı ve Suriyeli Kürtleri de kendi çıkarları için koruyorlar ve koruyacaklar. Ordusu yıpranmış, karizması çizilmiş ve hâlâ düzen tutturamamış haldeyken sağa sola kükreyip tehdit edenlerin müttefikleri ve kalan dostları arasında da itibarı yok.

***

                G-20 zirvesi sırasında Erdoğan, ABD Başkanı Obama, Rusya lideri Putin ve öteki Batılılarla görüşecek. Kim bunlar, hepsi Suriye ve Irak'ta asker ve özel kuvvet bulunduran ülkeler. Hepsinin o topraklarda özel çıkarı var. Doğal olarak en fazla çıkarı olan ülke de biziz. Ancak tüm bu ülkeler arasında dış politikası olmayan, ordusundaki düzeni kaybetmiş, iç huzuru bulunmayan tek ülke de biziz.

                İyi de şu anda ne yapıyoruz? İçeride düzeni sağlamadan birden bire şimdi de kendimizi sınırlar ötesine attık. İçeride iktidar kavgası, bir tarikat temizlenirken yerine başka tarikat veya tarikatların getirilmesi. Ama halkın umurunda mı? Yaklaşan kurban bayramında kaç gün tatil yapılacak bunun hesapları yapılıyor...

                İşte bir çuval kömür veya pirinç uğruna satılan Atatürk devrimleri sonunda elinize geçen. Cumhuriyet, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk, 19 Mayıs Gençlik ve Spor, 30 Ağustos Zafer bayramları, iktidar tarafından yok edilmeye çalışılan Cumhuriyet'in anma törenleri. Sonuç ortada, kaos ve karmaşa. ABD ve dünya ülkeleri Türkiye'ye seyahat uyarıları yayınlarken, umudunu bu iktidara bağlayan turizmcinin boş hayalleri. Özetle, ben birileri gibi ufukta parlak bir gün ve gelecek göremiyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları