SEÇİM İPTALİ… / Av. Saffet Can

SEÇİM İPTALİ… / Av. Saffet Can

Contra legem facit qui id facit quod lex prohibet, in fraudem vero qui salvis verbis legis,  sententiam eius circumvenit.” (Türk Hukuk Lûgatı, s. 557)

 (Il transgresse la loi, celui qui fait ce que la loi défend; et qui transgresse l’esprit de la loi en obéissant à la lettre de la loi, fraude à la loi.)

“Kanunun yasakladığı şeyi yapan kimse,  kanuna aykırı davranmış olur; (kanunun) sözüne uyarak hükmünü çiğneyen kimse, kanuna karşı hile yapmış olur.”

Yüksek Seçim Kurulu’nun yedi hâkimi; “Bazı sandık kurullarının kanuna aykırı oluşturulduğu, bu hususun da seçim sonuçlarına müessir olması nedeniyle seçimin iptal edildiği, kanuna aykırı görevlendirme yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacağı,”  diyerek 31 Mart 2019 günü yapılan İBBB seçimini iptal etmiştir.

Seçimin iptali istemine ilişkin bu kısa karar, 11 hâkimin katılımıyla dört ret oyuna karşılık yedi oyla kabul edilmiştir.

ÖNCE TÜRKÇE

T.C. Anayasası Madde 79/4 – “Yüksek Seçim Kurulu yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tam sayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir. Bu üyeler, salt çoğunluk ve gizli oyla aralarından bir başkan ve bir başkanvekili seçerler.

 Anayasanın bu hükmünde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 11 üyeden oluşur, diye bir ifade yoktur. YSK’nin adı açıklanmayan bir hâkimi 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 113/3. fıkrasına gönderme yaparak bu kısa kararın YSK’nin 11 üyesinin katılımıyla alındığını medyaya açıklamıştır.

298 s. Kanunun 113/3. – “Yüksek Seçim Kurulu, seçimin sonunda verilecek tutanaklara karşı yapılan itirazların incelenmesinde, tam sayısı ile toplanır.” YSK’nin karar tam sayısı, asıl üyelerin sayısına göre belirlenir ve 7 asıl üyeden oluşur. Yedek üyeler karar tam sayısına katılmaz. Çünkü anayasamız YSK 11 üyeden oluşur dememiş, asıl üye yedek üye ayrımını getirmiş. Asıl üye YSK’nin üyesidir, ama yedek üyeler, üyesi değil, yedek üyedir. Asıl üye bir toplantıya katılamaz ise o zaman yedek üye onun yerini, o toplantı için kurul üyesi olarak alır.

Bu durumu bir otomobile benzetelim: Bagajında yedek tekerleği olan bir otomobil, beş tekerlekli olmaz. Dört yedek üyesi olan YSK de 11 asıl üyeli olmaz.

T.C. Anayasası Madde 79/5 – “Yüksek Seçim Kuruluna Yargıtay ve Danıştaydan seçilmiş üyeler arasından ad çekme ile ikişer yedek üye ayrılır.” diyen bu ifadeye göre YSK’ye üye olarak seçilen hâkimlerin dördü sonradan yedek üye olarak ayrılıyor. Bu ad çekme işleminden önce 11 üyeden oluşan YSK, dört üye hâkimin yedek üye olmasıyla karar tam sayısı da artık yedi asıl üyeden oluşmalıdır. Başka bir anlatımla YSK’nin üyesi dört hâkim ad çekme ile asıl üye olmaktan çıkıyor, yedek üye olarak ayrılıyor.

298 sayılı yasa 26.04.1961 tarihinden itibaren yürürlüktedir ve 31.12.2008 tarihine gelinceye kadar YSK’nin tüm kararları, en çok 7 asıl üyenin katılımıyla alınmakta iken her nedense 47 yıl sonra asıl üye yedek üye ayrımına son verilerek, 11 üye ile alınmaya başlanmış. Anayasa Mahkemesinin 20.07.2007 gün ve 2007/84 esas, 2007/74 sayılı kararına göre: “Yedek üyeliğe asıl üyenin hak ve yetkileri verilemez.”

298 sayılı yasanın 113/4. Fıkrası; “Diğer hususlarda kurulun mürettep adedinin çoğunluğu ile toplanabilir. Her iki halde de salt çoğunlukla karar verir.” diyerek YSK’nın tüm asıl üye adedinin çoğunluğu ile toplanabileceğini belirtmektedir. Başka bir anlatımla yedi asıl üyesi olan YSK, en az dört asıl üyesi ile toplanabilecek, yedek üyelerine haber bile vermeden karar alabilecektir. Bu hüküm, kararları çabuk alabilmeyi sağlamak için konulmuş olmalıdır. YSK son kararları incelediğinde tüm kararların 11 hâkimin imzasıyla yedek üye, asıl üye ayrımı yapılmaksızın alınmış olduğu görülmektedir.

YSK; asıl üye, yedek üye seçimine ilişkin tutanağı kamuoyu ile paylaşmalıdır. İBBB seçimine ilişkin iptal kararının üyeler ve yedek üyelere göre nasıl alındığını da bilmek hakkımızdır. Yedek üyeyi de asıl üye yaparak, YSK asıl üye sayısını 11’e çıkarmak; anayasanın açık ihlali olarak 79/4 ve 5. fıkralarını değiştirmek, 298 sayılı yasanın 113/3. fıkrası hükmünü ise anlamamış olmaktır.

7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Madde 2/1-ç) “Üye: Yüksek Seçim Kurulu üyesini, ifade eder” hükmünün anayasaya aykırılığının ileri sürülmemiş olunmasının bir önemi yoktur. Yedek üye kavramının, asıl üye veya üye kavramlarının dışında kaldığını bilmek yeterlidir. 

Türk hukuk sisteminde, asıl üyeler var iken yedek üyelerin de asıl üyelerle birlikte asıl üye sıfatıyla karar oylamasına katılacağını öngören hiçbir hüküm yoktur… Böyle bir hüküm olsaydı asıl üye, yedek üye ayrımına gerek kalmazdı.

Şunu da belirteyim: YSK’de asıl üye, yedek üye seçimi yapıldıktan sonra yedek üyeler görev yerlerine dönmeli, ancak asıl üyenin bulunamadığı toplantılar için davet üzerine yerini alabilmelidir.

“Horozun çok olduğu yerde sabah geç olur.” (Türk atasözü)

İBBB SEÇİMİNİN İPTALİ ÜZERİNE

Alıntısını yaptığım kısa gerekçeye göre; “Bazı sandık kurullarının kanuna aykırı oluşturulduğu, bu hususun da seçim sonuçlarına müessir olması nedeniyle seçimin iptal edildiği, …” anlaşılmaktadır.

Sandık kurulları; bir başkan ile altı asıl ve altı yedek üye olmak üzere,  ilçe seçim kurulu başkanının belirlediği başkan ve bir asıl ve bir yedek üye kamu görevlisi, diğer beş asıl ve beş yedek üye, o yörede en çok oy almış ilk beş partinin görevlendirdiği kişilerden oluşur.  Üyelikler bu şekilde doldurulamazsa eksiklikler, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimselerden doldurulur (298 sayılı yasa madde 23/son).

Medyada yazılanlara göre; İstanbul genelinde 31186 adet sandık ve kurulu vardır. Bu kurulların çok azında ilçe seçim kurulu başkanları; kamu görevlisi yerine özel okul öğretmenlerini ve özel banka çalışanlarını, daha önceki seçimlerde de görev aldıkları, hiçbir itiraza uğramadıkları ve bu işi bilen kişiler oldukları için sandık kurullarında görevlendirmişlerdir.

298 sayılı yasanın 22/son fıkrası: “Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üye, bu üyenin de bulunmaması durumunda en yaşlı üye kurula başkanlık eder.”

23/son fıkrası: “Üyeliklerin bu şekilde doldurulması mümkün olmazsa eksiklikler, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimselerden doldurulur.” diyen bu hükümler de dikkate alındığında sandık kurullarında kamu görevlisi yerine gerektiğinde bu işi yapabilecek kişilere de görev verilebilecektir. Bu durumda sandık kurullarında kamu görevlisinin bulunmasını kabul eden hüküm, amir hüküm olmaktan çıkıyor.

 Kamu görevlisi ile özel okul öğretmeni ve özel banka çalışanı arasında sandık kurullarında görev yapma bakımından ne fark olabilir? Kamu görevlisi olmayan sandık kurullarında seçimin sonuçlarını etkileyecek ne yapılmış? Sandıktaki oyların tümü çalınıp evlerine mi götürülmüş? Seçmenlere şu partiye veya bu partiye oy ver diye baskı mı yapılmış? Kamu görevlisi olmayan sandık kurullarında seçimin iptalini isteyen partilerin üyeleri de var. Bugüne kadar bu konuda medyaya yansıyan hiçbir olay yok. Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu üyeleri ne yapmış da seçimin sonucunu etkilemişler? Gerekçeli kararda, kısa karar ile çelişkiye düşmeden bu husus açıkça belirtilmelidir.

Buraya kadar yazılanlar, gerekçeli karar yayımlanmadan önce kısa karara ilişkin görüşlerdir.

 

 GEREKÇELİ KARAR ÜZERİNE

Özet olarak:

a) “ 18 adet sandıkta sayım döküm cetvelinin hiç bulunmadığı, 90 adet sandıkta sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu imzalarının bulunmadığı görülmüştür. Sayım döküm cetveli olmayan veya imzasız olmakla esasen yok hükmünde olan 108 adet sandıktaki oy kullanan seçmen sayısı 30.281’dir.”

b) “Seçim sonucunun belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan sayım döküm cetvellerinin 108 sandıkta düzenlenmemiş olması, bu sandıklardaki seçim sonucunun güvenilirliğini ciddi biçimde zedelemektedir. Sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik, tek başına seçimin sonucuna müessir olmamakla birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilmiştir.”

c) “Oy kullanma hakkı olmamasına karşın oy kullandığı tespit edilen kişi sayısının 706 olduğu görülmüştür.”

ç) 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlenmesi ve bu şekilde oluşan sandık kurullarının yaptıkları seçim iş ve işlemlerine itibar edilemeyecek olması.

d) “Tüm bu nedenlerle sonuca etkili sayıdaki sandıkta, sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirilmesi ve kanuna aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesinin mümkün bulunmaması hususu ile bir bütün olarak değerlendirilen yukarıda izah edilen kanuna aykırılık ve usulsüzlükler, seçimin güvenilirliğini ortadan kaldıran ve seçim sonucuna müessir olay ve haller kapsamında görülmüş, bu nedenle seçimin iptali ve yenilenmesine karar verilmiştir.” denilerek 31 Mart 2019 günü yapılan İBBB seçiminin iptali ve yenilenmesi kabul edilmiştir.

Değerlendirme: 

25 yıl devlet kamu görevlisi olduğum süreçte yapılan tüm genel seçimlerde sandık kurulu başkanı olarak görevlendirildim. Bu makaleyi de en çok bu nedenle yazdım.

31 Mart 2019 günü yapılan İBBB seçimi sonucuna göre kazanan aday ile seçimin sonucuna itiraz edenlerin adayı arasındaki oy farkı 13.729’dur.

298 sayılı Kanun Madde 100/f.22; “Sayım döküm cetvelindeki sonuçlar, sandık sonuç tutanağına işlenir. Bu bilgilerin doğruluğu, sandık kurulu başkanı tarafından sayım ve döküm cetveli sonuçları ile karşılaştırıldıktan sonra, sandık sonuç tutanağı, başkan ve üyeler tarafından imzalanır ve mühürlenir.

f.23; “Bütün bu işlemler, tutanak defterine geçirilerek, sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından imzalanır ve mühürlenir.”

Gerekçeli kararda, az yukarıda ‘a’ ve ‘b’ fıkralarında verdiğim ve kısa kararda olmayan gerekçelerin seçim sonucuna etkili olmadığı belirtilmiş ise de sonradan iptal gerekçesine alınarak çelişkiye düşülmüştür. 18 sandıkta sayım döküm cetvellerinin olmaması seçimin sonucuna etkili değildir. Bu sandıklardaki mülki amirin listesinden seçildiği anlaşılan kamu görevlisi sandık kurulu başkanlarının acemiliğinden ya da “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” atasözüne uygun olsa gerek; sayım döküm cetvelleri tutmak çok zaman kaybını gerektirmektedir. Bu cetvellerin işlenmesi genellikle partili üyelere veriliyor, kurul başkanı sayım döküm cetvellerine işlenen çeteleleri her oy pusulasını okuduğunda oyların cetvellere doğru işlenip işlenmediğini denetlemesi gerekir, yoksa anında çetele başka bir partiye yazılır, çetele tutan üyeler oyları daha çok kendi partilerine yazıyor. Kimi partili üyeler ise çetele tutmak istemiyor, belki de bu nedenle olsa gerek; isteksiz kişilerle uğraşmamak, zamandan tasarruf etmek için çetele tutulmamıştır.

Sayım döküm cetveli olmayan sandık kurullarında, çetele tutmak yerine önce her partinin aldığı oyları gösteren oy pusulaları ayrı ayrı istiflenmiş, sonra da bu oy pusulaları partilere göre sayılarak sandık sonuç tutanağına yazılmıştır. Sandık kurullarında görevli partili üyeler, kendi partilerinin oylarının çetelesini elindeki kâğıda yazıyorlar, sandık sonuç tutanağını imzalarken partisinin kaç oy aldığını bilerek imzalıyor. Yasa hükmüne göre; sayım döküm cetvellerinin imzalanması zorunlu değildir, sandık sonuç tutanağının ve tutanak defterinin imzalanıp mühürlenmesi yeterlidir (298 sayılı Yasa, Madde 100/f. 20,21,22)

Gerekli görülürse bu imzalar sonradan tamamlattırılır. İşin ilginç yanı bu 108 sandıktaki işlemlere partili hiçbir üye, oy dağılımında bir yanlışlık görmediği için itiraz da etmemiş. YSK’nin yedi hâkimi bu hususu iptal gerekçesine almış. Hem de bu 108 sandıktaki kurul başkanları mülki amirinin listesinden seçilmiş kamu görevlisidir. Çok gerekli görülürse bu 108 sandıktaki oylar yeniden sayılabilirdi.

706 kısıtlının oy kullanması, 13.729 oy farkı karşısında seçimin sonucuna bir etkisi olamaz. Kısa kararda olmayan bu hususun gerekçeli kararda yer almaması gerekirdi.

“754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlenmesi ve bu şekilde oluşan sandık kurullarının yaptıkları seçim iş ve işlemlerine itibar edilemeyecek olması.” seçimin iptalinin odak noktasını oluşturmaktadır. Peki, bu sandık kurulu başkanları ne yapmış da seçimin sonucunu etkilemiş? Gerekçede, bu sandık kurulu başkanlarının yaptığı işlemlerde hiçbir kusur yok. Tek kusurları, mülki idare amirinin listesinde bulunmamış olmaları olarak gösterilmiş. Bu husus nasıl oluyor da seçimin sonucunu etkiliyor, gerekçede bu da açıklanmamış. Bu kişilerin yaptığı iş ve işlemlere itibar edilemez denmiş ise de sandık kurullarında görevli hiçbir partili kurul üyesi yapılan işlemlere itiraz etmemiş, ilgili tutanakları imzalamış. Niçin bu tutanaklar geçersiz sayılmış?

Niçin bu 754 sandıktaki oy dağılımı gerekçede verilmemiş, en azından en çok oy alan iki adayın aldığı oy sayısı ayrı ayrı verilebilirdi. En çok oy alan iki adayın arasındaki bu sandıklara göre oy farkını bilmek hakkımızdır. İstanbul geneline göre bu sandıklardaki oy dağılımında seçimin sonucuna itiraz edenlerin aleyhine itibarı zedeleyici nitelikte bir oy dağılımı var mı? Bu husus niçin açıklanmadı?

Seçimin sonucunu etkilemeyen bir hususta, özellikle usule ilişkin işlemler nedeniyle 298 sayılı yasanın 130/4. fıkrası gereği, YSK tam kanunsuzluk kararı veremez. Yoksa iptal kararının kendisi tam kanunsuzluk olur.

Bu 754 sandıktaki oy pusulaları, çalınmadı, duruyor; seçimin iptaline gerek kalmadan bu sandıklardaki oylar yeniden sayılabilirdi. 

Kamu hizmeti – Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetimi ve denetimi altında diğer kişilerce, kamunun genel ve ortak gereksinimlerini sağlamak için yapılan ve kamuya dönük olarak tanımlanabilecek, geniş ve değişken içerikli bir kavramdır. (Hukuk Sözlüğü, Prof. Dr. Ejder YILMAZ; Yetkin, Ankara 2002).

Kamu hizmeti gören herkes kamu görevlisidir. Özel okul öğretmenleri de özel banka çalışanları da kamu görevlisidir. Gerekçeli kararın, “İstanbul ilinde, 12.259 adliye personeli, 108.472’si devlet okullarında kadrolu öğretmenler olmak üzere sadece 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre aylık ödenen ve sandık kurullarında görev alabilecek durumda olan yaklaşık 220.000 kamu görevlisi bulunmaktadır.” ifadesinden anlaşıldığına göre YSK’nin 7 hâkimi sandık kurullarında hiç görev almamış ya da İstanbul’da hiç görev almamış. İstanbul’da sandık kurulu başkanı, sabah saat 04’te kalkar, en geç 06’da yola çıkar; belki 07’ye kadar görev yerinde olur, oy verme öncesi işlemlerini bitirir; saat 08’de seçmenler oy kullanmaya gelir. Hele dörtlü genel seçimlerde sandık kurulu başkanının görevi, saat 02’ye, 03’e kadar ortalama 20 saat kesintisiz sürebilmektedir. 220.000 bin devlet görevlisi içinden kaç kişi buna katlanabilir? İçlerinde çocuklu kadın veya sağlığı kesintisiz 20 saat çalışmaya elverişli olmayanlar da var. Filipinler’deki son seçimlerde sandık kurulu görevlisi 320 kişinin görev esnasında öldüğü bilinmektedir. İstanbul’da 31.186 sandık olduğu belirtilmiş. İlçe seçim kurulu başkanı, sandık kurulu başkanı için önce iki kişi seçecek, bunlardan uygun olanı başkan yapacak, sonra bir asıl ve bir yedek üye için iki kişi daha seçecek, daha sonra bu iki kişiden birini ad çekerek asıl üye olarak seçecektir. Başka bir anlatımla sandık kurullarında görev yapabilecek (31.186x3=) 93.558 kişiyi, 220.000 kamu görevlisi içinden bulmak pek kolay değildir.

Özel okul öğretmeninin sandık kurulu başkanı olması ile devlet okulu öğretmeninin olması arasında veya özel banka çalışanı ile kamu bankası çalışanı arasında nitelik olarak ne fark olabilir? Gerekçede buna bir açıklık getirilmemiş. Daha önceki seçimlerde de bu 754 sandık kurulu başkanına görev verildiği ve itiraza uğramadığı, dört seçimin bir arada olması nedeniyle bu işi ilk kez yapacak kamu görevlilerinin hata yapabileceği düşünülerek yeniden aynı kişilere, bu işi bildikleri için görev verildiği bilinmektedir.  

YSK, seçimin iptali gerekçesinin bir yerinde seçim hukukunun şekil hukuku olduğundan söz etmiş ve örnek olarak, “Danıştayın konuya ilişkin tüm içtihatlarında bir kurulun (disiplin kurulu, sınav komisyonu, tez jürisi, doçentlik jürisi, vb.) kanun veya yönetmeliğe aykırı şekilde oluşturulması halinde, hukuka aykırı oluşturulan bu kurulların yapmış olduğu işlemlere karşı açılan davalarda işin esasına girilmeksizin şekil yönünden yapılan işlemlerin iptaline karar verilmektedir,” denilmiştir.

Hukuk bilimine göre bir husus, ancak emsal olabilecek bir başka husus ile açıklanabilir. Ne disiplin kurulu ne sınav komisyonu ne tez jürisi ne doçentlik jürisi ne de benzerleri, sandık kurulu başkanının yaptığı göreve asla emsal olamaz. Verilen örneklerin her biri özel nitelikte olmayı gerektiren koşulları içermektedir. Sandık kurulu başkanı ve kamu görevlisi üye olmadığında, en yaşlı (partili) üye sandık kurulu başkanı olabilmektedir (298 sayılı yasa m. 22/son). Bu durumda başkan olabilmek için en yaşlı üye olmak yeterlidir, başkaca bir nitelik aranmaz. Bu kişi ilkokul çıkışlı biri de olabilir, doğru dürüst okuma yazmayı bilmeyen biri de. YSK’nin yedi hâkimi bu örneği vermekle çok büyük yanlışlık yapmışlar, kendilerine YSK’nin usule ilişkin önceki içtihatları emsal olmalıydı. Örneğin; Yüksek Seçim Kurulunun; gönderdiği oy pusulası ve zarflarında, sandık kurulu mührü olmadığı halde bu oyları geçerli saydığı, 19.04.2017 gün ve 573 sayılı kararı emsal alınabilirdi. Sandıklarda görev yapan kişilerin seçime katılan partiden aday gösterildiği gerekçesiyle seçimin iptaline karar veren Yozgat İl Seçim Kurulunun kararını YSK; “Sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden sonra o seçimlerin iptali için bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez,” diyerek 03.04.2009 gün ve 2009/640 sayılı kararıyla kaldırmıştır. Peki, bu karar niçin emsal alınmadı? Danıştay kararları emsal alınırsa YSK, ikinci bir Danıştay olarak karşımıza çıkar. 

SONUÇ OLARAK

Yasada olmayan bir ifadeyi yasa hükmüne katarsanız o hükmü değiştirmiş olursunuz.

YSK’nin yedi olan asıl üye sayısını, 11 asıl üyeye çıkarmış olması; asıl üye, yedek üye kavramlarını birbirine karıştırmış, ilgili yasa hükümlerine aykırı olmakla kalmamış, Türk hukuk sistemine de aykırı olmuştur.

Yasa hükümlerinin önce Türkçesini çok iyi anlamak sonra anladığını hukuk bilimine göre değerlendirmek her hukukçunun kaçınılmaz görevi olmalıdır.

Yasa maddesinde geçen tek bir tümce ile hüküm kurulamaz. Önce yasa hükmünün bütünü, sonra bağlantılı yasa maddeleri okunur, daha sonra ilgili içtihatlar incelenir, en son olarak Türk hukuk sistemi içinde bu veriler değerlendirilir ve hüküm kurulur.

T.C. Anayasası Madde 11 – “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”

Her ne kadar YSK’nin kararları kesin olarak bağlayıcı ise de bu kararların öncelikle anayasaya aykırı olmaması gerekirdi.

T.C. Anayasası Madde 79/f.2 son tümce; “Yüksek Seçim Kurulunun karaları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz” diyor ise de YSK’ye tanınan seçime ilişkin bu sınırsız yetki, anayasamızın 2. maddesinde ifadesini bulan “Türkiye Cumhuriyeti… demokratik… bir hukuk devletidir,” amir hükmüne karşı bir tehdit unsuru olmaktadır. Anayasa Mahkemesine, ek bir yasa hükmüyle yalnızca ilgili partiye doğrudan başvurma hakkı verilerek YSK’nin kararlarını kanun yararına bozma görevi verilmelidir.

YSK’nin bu iptal kararı gibi; az yukarıda ifadesini bulan anayasamızın 2. maddesindeki “demokratik hukuk devleti” amir ilkesine, ülkemizin birliği ve bütünlüğüne, ekonomisine böyle zarar verebilecek nitelikte bir karar bir daha asla çıkmaz.

 Bu kanun yararına bozma görevi, YSK’nin kararlarının bağlayıcılığına bir etkisi olamayacağı için az yukarıda alıntısını yaptığım anayasamızın 79/f.2 son tümcesine de aykırılık oluşturmaz. YSK’nin sınırsız yetki ve görev alanı, dar da olsa kötü amaçlı kullanılmaya son derece elverişlidir.

Türk hukuk sisteminde birkaç istisna dışında şekilsizlik esastır. Türk hukuk sistemi, deliller ile ispat sistemidir. Yasal delillerle ispat varsa bu sistemde hak vardır, ispat yoksa hak da yoktur. Bu seçimin iptalini isteyenler, seçimin sonucuna etki yapacak hiçbir delili sunmamışlar, ama haklı çıkmışlardır. Bu iptal kararı da Türk hukuk sistemine aykırı olmuştur.

Her ne kadar 298 sayılı yasada sandık kurulu başkanı mülki idare amirinin listesinden seçilir denmiş ise de bir başka hükmünde, sandık kurulunun en yaşlı (partili) üyesi, başkan olabilir dendiğine göre; 754 sandık kurulu başkanı mülki idare amirinin listesinden seçilmedi diye hem de bu sandıklarda görev yapan kurul başkanlarının seçimin sonucunu etkileyecek hiçbir kusuru bulunmadığı halde bu İBBB seçimini iptal etmek, TAM KANUNSUZLUKTUR.

30.05.2019

Not: T.C. Yüksek Seçim Kurulunun K. 4219 sayılı İBBB seçimini iptal kararına muhalefet şerhi yazan başta Sayın Başkan Sadi GÜVEN olmak üzere, Sayın Hâkim Cengiz TOPAKTAŞ, Sayın Hâkim Kürşat HAMURCU, Sayın Hâkim Yunus AYKIN;

Türk seçim hukukuna örnek olacak nitelikteki, İBBB seçiminin iptaline ilişkin olarak yazdığınız muhalefet şerhlerinizden dolayı sizleri saygıyla kutluyorum.