Şeriat ne ola laiklik ne ola?!

Şeriat ne ola laiklik ne ola?!

Laiklik tartışması dorukta. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş''ın, Saray''la koordineli faaliyeti, lüzumsuz konuşmaları, Taliban''ın gölgesinin düştüğü şu zamanda çok insanı tedirgin etti. "Acaba Taliban bunlara cesaret verdi de bu kadar açıldılar?" düşüncesi yer etmeye başladı.

Ak Partili eski milletvekili, yazar Resul Tosun''un laiklik üzerine sözleri de ayrı bir bahis açtırdı.  

Laiklik tartışmalarının alevleneceğini ne zamandır vurguluyorduk. Laiklik ve İslâm üzerine yazdık; yayınları hatırlattık. "Türk Toplumunun Laiklik Anlayışı" kitabının yazarı, ünlü din sosyoloğumuz Prof. Dr. Yümni Sezen''le dört gün süren bir röportajımızı da biliyorsunuz.

Laiklik neden alevlendi? İktidardakiler, din-siyaset birliğini öne çıkararak, mesafe alacakları hesabını yaptılar. DİB Başkanı Ali Bey''i harekete geçirdiler. Ali Bey, "İnanç insan ile Allah arasında olsun, evine yansımasın, ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adaletine, yargısına yansımasın diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar." sözüyle laikliği bir kalemde sildi.

Ali Bey "inanç" derken "şer''î hükümler"i kastediyor. Evin içini ayrı tutalım. Halkın gözü önünde olanlar: Ticaret, siyaset, adalet, yargı...

"İslâmcı" kanat iktidarda. Cumhuriyet kuruldu kurulalı, ticarette, siyasette, adalette yargıda, bu kadar dibe vurmuş bir dönem gösterebilir misiniz?!

Eğitimi de ekleyelim, her lise imam hatip, her üniversite ilâhiyat olacak şiarı tavan yaptı. Geldiğimiz yer hüsran!

"Şeriat" nedir, ne değildir, bunu tartışmak abes. Dipsiz kuyuya düşersiniz ve çıkamazsın. "Şeriat" derseniz, uygulama da tektir. Acaba öyle mi? İşte İran, işte Suudî Arabistan, işte Afganistan... Hangisinin idaresi birbiriyle örtüşüyor? Üçü de sözüm ona şeriatla idare edilmiyor mu? Birincisinde "velâyet-i fakîh" hâkimiyeti var. İkincisinde ülkede aile söz sahibi, başta kral bulunuyor. Üçüncüsünde ülkede çokluğa sahip etnisite içinde bir aşirete mensubu grup yönetimde.  (Öyle ki, 30 kişilik tepe yöneticileri içinde 28''i aynı aşiretten, Allah bilir diğer ikisiyle de eşler arası bağ vardır.) Üç ülkenin yönetiminin de diktatörlük olmadığını kimse söyleyemez. Nerede Kur''ânî hükümler, nerede âdil idare!

DİB Başkanı Ali Bey, dediğim gibi Saray''la koordineli bir plan içinde yürüyor.

Diyarbakır''a gitti, kanaat önderleriyle, dernek başkanlarıyla buluştu. Güzel şeyler söyledi. Ve... Saray''a bağlandı... Reis Bey de güzel şeyler söyledi.

Bu "güzel sözler"in altında yatan oy kaygısıdır.  R. T. Erdoğan, din üzerinden giderek dindar bilinen halkımızı kendi tarafına döndürmek istiyor.

"Ben Cumhurbaşkanıyım. Diyanet de bana bağlı. Elbette konuşurum." diyecek ama, kendileri aynı zamanda bir parti başkanı ve aynı zamanda halkın seçimiyle gelen bir cumhurbaşkanı. Diyanet''i âlet etmeden gidip konuşabilir. (Diyarbakır''a giden siyasîler PKK''nın tezlerini işlemekten başka bir şey yaptıkları yok. Böyle bir gafleti aklım almıyor. "Ümmet" böyle mi teşekkül eder?)

R. T. Erdoğan''ın yakınındaki isim Resul Tosun''un üzerine yürüyen yürüyene... Ne demişti:

"90 senedir dindarlara hayatı zehir etmeye çalışanların ve toplumu İslâm''dan uzaklaştırmaya çalışanların tek gerekçeleri laiklik. / İşte tam da bu sebeple istismarı önlemek için laiklik ilkesi tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi ya anayasadan çıkarılmalı ya da istismarı engelleyecek netlikte tarif edilerek yer almalıdır." ("Laiklik ya çıkarılmalı ya tarif edilmelidir", Star, 12 Eylül 2021)

Resul Tosun''in sözleri üzerinde duracağız. Sonra.

 

Yazarın Diğer Yazıları