Serpico

"İş arkadaşlarının çoğu için o yaşayan en tehlikeli insandı… Çünkü dürüst bir polisti…" Daha sonra filmi çekilecek olan gerçek bir hayatın özeti bu cümleydi...

Frank Serpico… İtalyan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1936''da Brooklyn''de dünyaya geldi… 1960''ta New York Polis Departmanı''nda tam zamanlı devriye görevine başladı…

O dönem bir suç cehennemi olan New York''ta, görevi süresince, meslektaşlarının rüşvet, haraç ve yolsuzluğun parçası olduğuna şahit oldu… Şeflerin ve müfettişlerin de içinde yer olduğu genel yozlaşmaya karşı kendini tehlikeye atma pahasına direndi, direndikçe de en sonunda kafasından vurulacak kadar beladan belaya savrulacaktı… 

Rüşvet ve yolsuzluk içinde, çetelerle iş birliği yapan meslektaşlarının zulmüne rağmen yılmadı Serpico… Mesai arkadaşlarının rüşveti ve yolsuzluğu hayatın olağan akışı haline getirdiğini gördükçe, New York Polis Teşkilatı''ndaki yozlaşmayı yukarılara anlatabilmek için çırpındı… Düzenlerine uymadığı meslektaşları tarafından düşmanlaştırıldı, ''suç havuzu''na dahil olmadığı için tuzaklara düşürülmeye çalışıldı…

Serpico, 10 yıl boyunca sürdürdüğü dürüstlük mücadelesi sonuç vermeyince, yüz yüze geldiği bütün yolsuzluk, haraç ve rüşvet olaylarını New York Times''a anlatmaya karar verdi… Şok meydana geldi, Serpico''nun anlattıkları ülke çapında ses getirdi…

New York Belediye Başkanı''nın talimatıyla, iddiaların incelenmesi için komisyon kuruldu… Serpico, federal yargıç ve üyelerden oluşan komisyonun önünde yaşadıklarını anlattıkça, pislik içindeki New York Polis Teşkilatı''nın ona karşı nefreti daha da arttı…

3 Şubat 1971''de bir narkotik operasyonunda ekip arkadaşları tarafından bir tuzağa itildi ve tek başına girdiği bir apartman katında kapı eşiğinde başından vuruldu… Hastaneye haberi ekip arkadaşları değil, dairede oturan yaşlı birisi saatler sonra verecekti… Ameliyatını Türk beyin cerrahı Dr. Zeki Uygur yapacaktı…

Serpico, başında kalan mermi parçaları ve bir kulağının duyma yetisini kaybetmesiyle kurtulacaktı… Daha sonra kendisine ''şeref ödülü'' ve önceleri çok istediği ''dedektiflik'' verilecekti… O ise artık reddedecek, ülkeyi terk edip İsviçre''ye yerleşecekti…

***

Bu yaşananlar, 1973''te ''Serpico'' isimli filmle beyaz perdeye aktarıldı… Yönetmenliğini Sidney Lumet''in yaptığı filmde başroldeki isim Al Pacino''ydu… ''Altın Küre'' dahil, dünyada bir çok ödüle lâyık görülen film, ağır rüşvet çarkına karşı bir avucu geçmeyen insanın büyük mücadelesiyle çok büyük ilgi gördü… Dünya, orantısız bir kirlilik ve güce karşı gerekirse yalnız kalmayı göze alarak mücadele veren, Serpico adlı namuslu, dürüst ve ilkeli bir idealist polisi tanıdı…

Filmdeki şu diyaloglar ne çok şey anlatıyor değil mi?

- Merkezden aradılar… Sana güvenemeyeceğimizi söylediler…

- Niye? Para almadığım için mi?

- Para almayarak riske girdin Frank… Diğerlerinin bunu bilmemesi daha iyi olur… Senin payını saklayacağım… Fikrini değiştirirsen işte burada… Parayı alıp bir hayır kurumuna da bağışlayabilirsin…

***

Keşke dünyanın her yerinde Serpicolar çok olsa… Yalnızlıkları göze alarak, karanlıkları yarmaya çalışıp, suçun, kirin, pasın üzerine gün ışığı düşürüp ifşa etseler… Kimse kimsenin, emeğini, alın terini, hikâyesini, ideallerini, hayallerini kirletemese…

Bir milliyetçi olarak özlemimdir… Keşke her milliyetçi, her vatansever, şerefine düşkün her insan, birer Serpico olsa… Yeryüzünü ve ülkesini, hukuksuzluklardan, haram havuzlarından, çetelerden, milletleri soyan organizasyonlardan kurtarmaya yeminli idealist olsa…

Harama, hırsızlığa ve yolsuzluğa kutsal gerekçeler giydirilip meşru hale getirilen düzenlere, gücünün yettiği her yerde çomak sokacak kararlılığa bürünse… Daha adil bir dünyanın ve daha adil bir ülkenin, fedaisi kesilse… Dünya da güzelleşir, ülkemiz de…

Yazarın Diğer Yazıları