​​​​​​​Suriyeli Sığınmacıları silah gibi kullanabilirler!

Türkiye'nin sınır ötesine başlattığı operasyon zamanlama ve yaklaşım olarak son derece yerinde oldu.

ABD ile kontrollü sürdürülen müzakerelerden sonuç alınamayınca ciddi bir adım atıldı. Amerikan kamuoyunda Başkan Donald Trump'a yönelik önemli eleştiriler geliyor.

Trump'ın bu eleştirilere verdiği yanıtlardan bir tanesi özellikle dikkatimi çekti. Aynen şu ifadeleri kullandı: "Türkiye olmasaydı milyonlarca Suriyeli dünyaya yayılacaktı."

Bu söz son derece önemli, son derece çarpıcı.

Trump, kendisine yönelen eleştirileri aklayabilmek adına Suriyelileri adeta bir "mikrop" gibi tanımlayıp, Türkiye'ye ihale ettiklerini itiraf ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da operasyona tepki gösteren AB ülkelerine şu açıklamayı yaptı:

"Ey Avrupa Birliği kendinize gelin. Bizim şu andaki operasyonumuzu bir işgal operasyonu diye nitelendirmeye çalışırsanız işimiz kolay. Kapıları açarız, 3,6 milyon Suriyeliyi size göndeririz."

Hani ensar-muhacir kardeşliği? Hani Müslüman kardeşlerimize sahip çıkıyorduk?

Trump ve Erdoğan'ın açıklamaları birçok gerçeği tekrar tekrar yüzümüze çarpıyor:

-   Suriyeliler uluslararası bir mutabakatın sonucunda Türkiye'ye yerleştirilmiştir,

-   Suriyelileri Türkiye'den başka barındırabilecek bir ülke yokmuş gibi davranılmaktadır,

-   Suriyeliler birçok ülke için "sorun" olarak görülmekte, Türkiye ise bu büyük sorunu üzerine almaktadır,

-   Cumhurbaşkanı Erdoğan sığınmacı sayısında kamuoyunun tepkisini artırmamak adına gerçek rakamları paylaşamamaktadır.

Operasyon sığınmacıları etkileyecek mi?

Türkiye'nin Suriye'de gerçekleştirdiği operasyon, fiziki şartlarıyla birçok orduyu kıskandıracak seviyede.

Son derece sistematik ve kontrollü gidiliyor. Askeri personelde büyük bir motivasyon var. Türk kamuoyunun bu konuda tek yürek olması da son derece önemli.

Operasyonun en büyük amacı sınırımızın yanı başında oluşan terör koridoruna son vermek. Askerlerimizin sınırı geçmesiyle birlikte Şanlıurfa ve Mardin'deki sivil yerleşim noktalarına havan topu atılması da terör örgütlerinin ne kadar bitişiğimize geldiğini gösteriyor.

Bu koridorun kırılması mutlak ihtiyaçtı. Büyük bir aksilik olmazsa başarıya ulaşacağız.

Asıl sorun ise bundan sonrası… Bölgeden hemen çıkmamak gerekiyor. Gaziantep Üniversitesi'nin Afrin'e iki fakülte açması önemli bir olay. Çünkü bir şekilde Türk devletinin varlığını sürdürmeniz, bölgede yerleşik düzene geçmeniz gerekiyor.

Çünkü bölgede öyle bir dağınıklık var ki, çekildiğiniz veya arkanızı döndüğünüz an aşireti, terör örgütü, silah tüccarı ortalığı karıştırıyor. Yıllarca verilen emek bir günde heba ediliyor.

Operasyonun en önemli aşaması ise Suriyeli sığınmacılar için yeni yaşam alanları oluşturmak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tam sayısını vermekte bile çekindiği bir sığınmacı nüfusuyla karşı karşıyayız. Dünyanın en etkili lideri Trump bu nüfusu adeta "mikrop" olarak tanımlıyor. AB ülkeleri ise bir tek Suriyeliyi kabul etmiyor.

Peki biz bu tabloda nerede durmalıyız?

Yapılması gerekenler çok açık.

Göç Bakanlığı kurulmalı. Hem de acilen. Uluslararası toplumun desteği aranarak yeni yaşam alanları ve kentler inşa edilmeli. Sonrasında geri dönüşler başlamalı.

Terör koridoru yıkılır, dağıtılır, bozulur… Ama içerideki demografik yapıya sığınmacı operasyonu sürdürülmeye devam ederse Türkiye'nin işi çok zor.

Sınırda yapamadıklarını, ülke içini karıştırarak yapmaya meyilli birçok devlet aç kurt gibi yanı başımızda bekliyor.

Bu sınır ötesi operasyona karşı çıkan Arap Birliği, Avrupa Birliği ve ABD'deki belirli gruplar Türkiye'yi kaos ve kargaşa ortamına sürüklemek için ellerinden geleni yapabilirler.

Bunun için de kullanacakları yegâne yöntem sığınmacıların kışkırtılmasıdır.

Vatandaşla, sığınmacılar kitlesel olarak karşı karşıya getirilmek isteniyor. Bu büyük planı bozabilmek için, operasyonun ikinci ana amacı ciddi bir şekilde hayata geçirilmeli.

Türkiye bu kadar büyük bir göç hareketini ve bozuk bir demografiyi kolay kolay kaldıramaz.

 

Yazarın Diğer Yazıları