Temiz bir Türk milliyetçisi

Temiz bir Türk milliyetçisi
Temiz bir Türk milliyetçisi

Nemrut Mustafa Paşa tarafından alçakça bir komplo sonucu idam edilen Mutasarrıf Nusret Bey, özü sözü birbirinden temiz bir Türk

Hayri KÖKLÜ
---------------------
İnceleme-Araştırma

 

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, grup konuşmasında Nemrut Mustafa Paşa mahkemeleri ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’in idamından bahsedince Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” isimli eşsiz eserini yeniden gözden geçirdim. Mutasarrıf Nusret Bey’le aynı kaderi paylaşan Hayran Baba’nın hazin öykülerini Atay’ın anlatımıyla sizinle paylaşmak istedim...

***

Terbiyeli, özü sözü birbirinden temiz bir Türk milliyetçisi idi. Tehcir sanığı olarak bizim koğuşta yatıyordu. Bir gün kendisini acele Merkez komutanlığı’na istemişlerdi. Malta’ya sürüleceği havadisini duyduk ve sevindik.
Sapsarı geri döndü:
- Benden hayır yok, beni öldürecekler... dedi.
Sonra anlattı:
- Kulağımla duydum. Yan odada İngilizlerden gelen subaya Mustafa Paşa yalvararak: “Onu bırakınız. Birkaç güne kadar idam edeceğiz” diyordu. Bu söz üzerine beni tekrar aranıza yolladılar.
Birinci Divan-ı Harbde muhakeme edilerek, sadece vazifesini kötüye kullanmak suçu ile 3 yıla mahkum edilmişti.
Yeni Reis Mustafa Paşa üyelerden bir ikisiyle birleşerek Nusret’in idamını istemiş. Ötekiler muhalif kaldıklarından on beş yıl kürek cezası üzerinde anlaşmışlar. İkinci tutanak böyle yazılmış. Fakat Divan-ı Harb katibi tutanağı bir türlü beyaza çekmez, soranlara :
- İşlerimiz çok, birkaç güne kadar çıkartırız, cevabını vermiş...
Mustafa Paşa arada kendiliğinden bir şahit daha icad eder. Kararın yeniden ağırlaştırılmasına karşı koyan üyelerle kavga çıkar. Bir iki gün sonra bu üyelerin değiştirildiğine dair Nezaret’ten emir gelir. Merkez komutanlığı vakası bu sırada olmuştur.
Nusret’i tekrar mahkemeye çağırdılar. Patrikhaneden dört yeni kadın şahit getirilmişti. Nusret hakimlerin karşısında iken, ezberlediklerini söyleyen kadınlara:
- Nusret Bey burada mı? Tanıyor musunuz? diye sorulunca kadınlar:
- Tanıyoruz ama burada değil! Cevabını vermeleri üzerine, tekrar dışarıya çıkarılmışlar, bir müddet sonra dönerek:
- Nusret budur, diye göstermişlerdir.
Hükümetin düşmesi üzerine Mustafa Paşa aleyhine kovuşturma yapıldığı zaman bu çift tutanaklar meydana çıkmıştı.
Nusret, kullanılmaktan kayış haline gelen iskambil kağıtları ile fal açarak ölümünü bekliyordu. Nihayet bir akşam locaya indirmek üzere aramızdan aldılar. Bize ağlayışlı bir sesle veda etti. Sanki hayattan kopup gittiğine değil de dostlarından ayrıldığına yanıyordu. Kapıdan çıkarken pantolonunun yamasını gördüm.
Sabaha doğru koridorda süngülü muhafızların ayak seslerini duyduk. Nusret, sehpaya gidiyordu. İbrahim Fevzi karyolasının ucuna çıktı, ezan okumaya başladı.
Karısına ve çocuklarına bile gösterilmemişti. Göğsüne asılan yaftada, “para çalmak için kıtal (-öldürme- H.K) yaptığı” söylenen Nusret’in yamalı pantolonunun cebindeki cüzdanında yalnız bir kağıt lira bulmuşlardı.
Sabahın ilk saatlerinde tevkifhane avlusundan, zavallı karısının çığlıkları geliyordu.

 

İdama giderken sevindi!
Hayran Baba, Erzincan eşrafından Hafız Avni Efendi’nin saz şiirlerinde kullandığı ismi idi. Olgun bir ehl-i dil olduğundan bütün derdi, gamı kendi içinde idi.
Tevkifhanede içkiye vurmuştu. Gitgide sinir muvazenesi iyiden iyiye bozulduğu için doktor raporu üzerine hastaneye yolladılar. Ertesi gün Divan-ı Harb Reisi Hayran Baba’yı istedi. Hastanede olduğundan getirmediler. Mustafa Paşa müdürü çağırarak:
- Bu adamı niçin getirmediniz?
Diye sordu. Hastanede olduğunu söylediler:
- Ben bu adamı asacağım! Nasıl şuraya buraya gönderirsiniz? diye bağırdı.
Nihayet iş Muhafız komutana geldi. Muhafız, Doktor Necip Beyi yanına çağırıp:
- Hayran Baba’yı niçin hastaneye gönderdiniz? diye sordu.
Doktor:
- Bu emirle! diyerek cebinden hasta mevkuflar hakkındaki tamimi çıkarıp okudu, ve:
- Ben rapor vermeye mecburum, gönderip göndermemek makama aittir, dedi.
Merkez Komutanı, Hayran Baba’nın Divan-ı Harbe yollanmasını emretti. Muhakeme günü hastaneye bildirildiyse de hastane doktorları Hayran Baba’nın bir yere çıkamayacağı hakkında bir rapor verdiler.
Daha hiçbir muhakemeye çağırılmayan Hayran Baba’nın idam olunacağı ağızdan ağıza söylenmekte idi. Bu sırada bütün hasta mevkufların ancak Selimiye Hastanesi’nde tedavi olunacağı hakkında bir karar verildiğinden Hayran Baba da Selimiye’ye gönderilmek üzere raporu ile beraber tevkifhaneye teslim edilmiş, fakat Selimiye’ye gönderilmeyip hapsedilmişti.
Hayran Baba’nın sağlık durumu gitgide fenalaştığından doktor yeni bir rapor daha verdiyse de okumadılar bile.
Bir gün Hayran Baba’nın çektiği ıstıraba kalbi dayanamayan doktor her türlü tehlikeyi göze alıp bir rapor daha vermeye cesaret etti. Hayran Baba’yı muhafaza altında Selimiye Hastanesi’ne gönderdiler. Divan-ı Harb Reisi vakayı haber alır almaz gece yarısı bir zabit yolladı, hastanın bileklerine kelepçe vurdurdu. Hayran Baba’yı sürükleye sürükleye Haydarpaşa iskelesine indirdiler, zavallı adam doğruca sehpaya gittiğini sanıyordu:
- Beni asmaya götürüyorsunuz, biliyorum, sabaha kadar sabretseniz ne olur? diyordu.
Hayran Baba’yı getirdiler, o bitkin halinde taş locaya attılar. Eline kelepçe vurulduğunu ve omuzuna bütün eşyasının yüklendiğini gören Hayran Baba:
- Ölüm eziyeti dediğin beş dakikalıktır. Bu cevrü cefaya ne lüzum var? diye inliyordu.
Hayran Baba idam olunacağını bilerek yirmi gün yirmi gece taş locada aç ve ilaçsız yattı. Biraz merhamet duygusu bulunan gardiyanlar bile aynı locanın yanındaki locada yatan bir öğretmene:
- Şu pencereden zavallıya biraz süt veriniz! diye yalvarıyorlardı.
Hayran Baba bu yirmi günün ölüm bekleyişi içinde kıvrandı.
“Şu kapıyı bir lahza açınız, biraz hava alayım!” diyordu.
Ve böylece loca rutubeti ve açlık içinde yirmi gün işkence çektikten sonra, bir gece sabaha karşı kendini asılmak için uyandırdıkları zaman, tıpkı hürriyete kavuşuyor gibi sevindi, subayın omuzlarını okşadı....

---------------------------------------------------------------------------------------
Yasal Uyarı:
Yayınlanan araştırma yazısı/haberin tüm hakları Yeniçağ Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş'ye aittir. Kaynak gösterilse dahi araştırma yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan araştırma yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın