Trabzonspor cephesinde bundan sonrası…

Dünyanın içine düştüğü son felaketin etkilemediği sektör yok dense yeridir. Bunlar içinde en büyüklerinden biri de hiç şüphesiz dünya çapında borsalara kadar girecek derecede ekonomisi oluşmuş futboldur.

Milyarlarca dolarlık bir finansal hacme ulaşan, milyonlarca kişiyi direk veya dolaylı olarak istihdam eden,  nüfusun yüzde 60-70'nin birebir ilgilendiği futbol ile iştigal edenler her bakımdan, her aşamada olumsuz bir tablonun içindeler.

 *

Aklı selim kulüp yöneticilerine, "Nasıl bir tablo ile karşı karşıyayız" diye sorsak, sanırım alacağımız cevap şöyle olacaktır:

"Tamamen olumsuz bir etkiden söz etmemiz gerekiyor. Naklen yayın geliri yok. Saha reklamları yok. Clup gelirleri yok. Bunun adı bir krizdir. Dünyada da krizdir, Türkiye de de… Zaten Türkiye futbol kulüpleri ekonomik olarak büyük bir krizin içinde idiler. Bu felaketinde bunun üzerine tuz biber ektiğini herkes görüyor. Bundan sonrasında kulüplerin gelecek hesaplarını adeta sil baştan edip, yeniden yapmaları gerekecektir.

İsterseniz yapmayın bakalım! Birincisi giderin çok fazla, gelirin çok az olduğu böyle bir sistemi Türkiye'de kabul görmekten çıkarmak gerekiyor. Kulüplerin ekonomik olarak küçülmeleri şart! Mevcut gelirlerin dışında ek kaynak yaratmaları kaçınılmaz. Kaçınılmaz olan bir gerçek daha var ki, o da idari personelinden, teknik adamına ve futbolcu transferlerine kadar her alanda da savurganlığın bir kenara itilerek, azami tasarrufa yönelinmesidir."

*

Aslında bundan sonrasında, bundan başka yol kalmamıştır. Trabzonspor başka yol kalmadığını koronavirüs belasından önce tespit ederek epeyce yol aldı denebilir. Kulübün kasasını gelirlerin giderlerden çok daha fazla olduğu bir yapıya götürmeye doğru yol haritası bugünkü yönetim göreve geldiği gün çizdi ve olumlu da yol almaya başladı.

Başta Başkan Ahmet Ağaoğlu olmak üzere tüm yöneticilere; "Trabzonspor'un ekonomisi bundan sonra nasıl olacak?" sorusu yöneltirsek alacağımız cevap yüzde doksan şöyle olur:

"Trabzonspor, bundan sonra kazandığından fazlasını asla harcamamalı. Harcarsa ne olur? Neler olduğu zaten ortada. Hep beraber yaşandı, görüldü. Bu yönetim geldiği günden beri bu ilkeye hizmet etti. Zor şartlara rağmen başarma yolunda epeyce mesafe aldı. Bunun için de yönetici pozisyonuna gelen herkesin kendi dönemi için mütesessilen sorumlu olması için karar alındı. Bu Türkiye'de kulüp yönetimlerinde adeta bir devrimdir."

*

Kulüpleri borç batağına iten harcamaların başında hiç şüphesiz çoğu ben diyeyim "rastgele", siz söyleyin, "menajerlerle işbirliği yapılarak" gerçekleştirilen yabancı transferleri geliyor. Bu zaten tüm kulüplerin batak hanesindeki gerekçelerinde başında yer alıyor.

Peki bu yanlışlık nasıl kenara konulacak? Sadece sportif başarının hesap edilerek büyük bir yanlışın içine girildiği kulüplerde bu garabet nasıl son bulacak? Transfer politikaları artık, "yabancı mı, yerli mi, yerlinin yerlisi mi?" sorusuna verilecek hangi cevap üzerine inşa edilecek?

Trabzonspor cenahından bu soruya verilecek ilk cevabın, ilk tercihin geçmişine bakıldığında "Yerlinin yerlisi" olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

Ancak futbolda geçmiş ile övünmekten daha çok, geleceğin hesabını günün şartlarına göre yapmak ilk sıradaki tercih haline gelmiştir, gelmek zorundadır.

Trabzonspor'da bunun cevabı sanırım artık şöyle olacaktır:

 "Trabzonspor'un bundan sonraki süreci başarılara ve para kazanacağı transferler yapması üzerine kuruluyor. Bu politika ile ciddi gelirler elde edip, kulübü ekonomik olarak da selamete çıkarma hesabı ve hedefi var."

Sonuç itibariyle, Trabzonspor koronavirüs öncesinde kendine vermeye başladığı çeki-düzeni, sonrasında pekiştirmekle meşgul olacak gibi gözüküyor. Zaten başka çaresi yoktur. Tüm kulüpler gibi!

 

 

Yazarın Diğer Yazıları