Trump'a rağmen "Kudüs olmadan asla"!

Daima belirttiğimiz gibi, Orta Doğu anılınca akla; petrol, gaz, su kısacası "enerji" geliyor... Tabii ki; tehditler, sabotajlar, çatışmalar, barut, kan ve istilalar.

Bir bakıma Orta Doğu, bu kaynakları ve stratejik konumuyla süper güçlerin her zaman iştahını açıyor, dünyanın başına "bela" oluyor.

Son senelerde, Irak ve Suriye'de akıtılan kan bölgeyi daha da tehlikeli hale sokuyor. Kudüs'ün tamamen İsrail'e bırakılması için yapılan güç gösterisi, vahşete dönüşüyor.

Filistin ve İsrail düşmanlığının en önemli faktörünü Kudüs'ün oluşturduğu bütün dünyada kabul görüyor.

Kudüs'ün üç dinin de şehri olduğu biliniyor.

Ancak, özellikle İsrail, bunca insan kaybına rağmen Kudüs'ten vazgeçmiyor.

Her şeye rağmen İsrailliler için "vaat edilmiş", Araplar'ın vazgeçilmesi mümkün olmayan "kurtarılacak", Hristiyanlarca da "kutsal" sayılan topraklardır "Kenan Elleri."

Kudüs her üç dinin ruhani kenti. Zaten herkes biliyor ve kabul ediyor ki Kudüs'ün statüsü adil, dolayısıyla kalıcı bir şekilde belirlenmeden bu topraklar üzerinde şiddet ve nefretin bitmesi mümkün olmayacak.

Eğer hür dünya; kan ve gözyaşına son vermek istiyorsa, Trump'ın isterilerine karşı, kesinlikle Kudüs kördüğümünü çözmesi gerekiyor.

 Gerçekten de Kudüs, hem Orta Doğu'nun hem de İsrail-Filistin'in "mihenk taşı"nı oluşturuyor.

Kudüs'ün konumunu, ağırlığını ve üç din üzerindeki etkisini kavramadan, kabul etmeden barışı düşünmemek icap ediyor.

Ne var ki her şeye rağmen; taraflar "Kudüs olmadan asla"da direniyor.

Tayyar Arı'nın kapsamlı "Orta Doğu" eserinde, Kudüs'ün önemi şöyle özetleniyor;

"Orta Doğu bugün, dünyada insanlığın tamamına yakınını kapsayan üç büyük dinin doğduğu yer olması açısından önemlidir.

Yahudilerin ilk yerleşim yerleri, ilk kurulan Yahudi devletinin başkenti ve Hz. Süleyman Mabedi'nin burada bulunması gibi nedenlerle Yahudiler için oldukça önemli olan Kudüs, diğer dinler açısından da en az bu kadar önemlidir ve dolayısıyla bu açıdan bakıldığında stratejik bir değer taşımaktadır.

Çünkü İsrailoğulları kendi tarihsel kökenlerini buraya bağlarken; Beytüllahim'de (Betlehem) doğan ve Nasıralı (Nezareth) olarak bilinen Hz. İsa da Peygamberliğin başlamasından (M.S. 27) çarmıha gerildiğine inanıldığı M.S. 30 yılına kadar Kudüs'te yaşamıştır.

Kuran'da adı geçen peygamberlerin yaşamış olduğu yer olmasının dışında Miraç olayının da gerçekleşmesi Kudüs'ün (ve özellikle Mescid-i Aksa, El- Aksa veya Harem-i Şerif) Müslümanlar açısından da ayrı bir değer ve öneme sahip olmasına neden olmaktadır.

Ayrıca Kudüs, İslamiyet'in ilk yıllarında bir süre için de olsa (Hicret'ten iki yıl sonra 624'e kadar) Müslümanlar için kıble işlevi de görmüştür.

Halife Hz. Ömer'in 637'de Yermuk savaşında Bizanslıları yenmesi üzerine bölge, Müslümanların egemenliğine geçmiş ve Hz. Ömer, Kutsal Mabedi diğer adıyla Mescid-i Aksa'yı tamir ettirmişti."

Aslında, Nurettin Taşkesen'in kaleme aldığı "Yüzyıllık Hasret Kudüs 1917" belge roman; Kudüs'ü ve yaşanan trajik olayları ayrıntılarıyla dile getiriyor. Yazar "ilk Osmanlı Halifesi Yavuz Sultan Selim Han'ın, 1517'de, Kudüs'ü işgal etmelerinin 100. yılı, İsrail'in 7 Haziran 1967'de, Kudüs'ün tamamını işgal ederek başşehir ilan etmesinin ise 50. yılıdır." vurgusunu yaparken Kudüs'ün önemini de belirtiyor.

Şimdilerde de "Kudüs" isteminin yanı sıra İsrail'in kanlı egemenliğini yeniden başlatma ve ABD'nin tehditleri fark ediliyor.

Üstelik Trump yönetimi; Filistin ile ilgili bütün maddi yardımları keserken Kudüs'ü İsrail'in başkenti kabul etmesi sarsıntıları da dünyayı etkiliyor.

ABD'nin Evangelist Başkanı Trump ve İsrail'in Siyonistlerinin isterileri, Filistin'de yeni çatışmaların çıkacağını ve büyük savaşlara dönüşeceğinin sinyallerini veriyor.

Ne de olsa İsrail, yeni bir "enerji" hattının Suriye ve Türkiye'den geçecek şekilde, her ne pahasına olursa olsun yapımının  gerçekleştirilmesinin hülyasını çekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları