Türk milletini ayakta tutacak altın kurallar

Türk milletini ayakta tutacak altın kurallar
Görevde bulunduğu dönemdeki hizmetleriyle Türk kültür tarihine değerli katkılar veren Kültür eski Bakanı Namık Kemal Zeybek, Türk'ün tüm birikiminin temeli olan "töre" konusunu "Türk'ün Töresi" adıyla kitaplaştırdı.

Töre tanımını "İnanç temelleriyle, erdem kurallarıyla, anayasasıyla, önemli yasalarıyla, tüzükleriyle, toplum kurallarıyla, kişiler arası ilişki kurallarıyla, bu kuralların tümünün adı" olarak ifade eden Namık Kemal Zeybek "Bu kurallar yaşarsa Türk yaşar, bu kurallar yok olursa Türk yok olur" tespitinde bulunup şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Elinizdeki bu kitapta Oğuz Kağan töresinden uzaklaşmanın sonuçlarını ayrıntısı ile bulacaksınız. Töre''den uzaklaşarak ortadan kalkan Göktürk, Uygur, Hazar, Karahanlı, Selçuklu, Timurlu, Babürlü Ellerinin örneklerini göreceksiniz

Yıkılıp, yok olmaktayken, Atatürk''ün kurtarıcı, kurucu başkan olarak Türk''ün Töresi''ne göre eli (devleti) yeniden kurduğunu da bu bitikte anlattık.

Bizce Atatürk; Türk''ün Töresi, Türklük bilinciyle, Türklük bilgisinden kaynaklanarak Türk Devrimini gerçekleştirmiştir. Bir anlamda Türk''ün Töresi''ni çağdaşlaştırarak yeni Türk elinin (devlet) temellerini oluşturmuştur. Elin adını Türk olarak koymuştur. Dilerdim ki Türkiye Cumhuriyeti yerine "Türk Eli" denilsin. Bilirim ki o günlerde Türkiye Cumhuriyeti adı bile çetindir, büyük devrimdir.

Bu yapıtın birinci bölümünde, başta Orkun Yazıtlarından, Kutadgu Bilig''den, Atabetül Hakayık''tan, Divan-ı Lugatüt Türk''den, Farabi''den, Cahiz''ın Türklerin Faziletleri adlı eserinden, daha başka eski kaynaklardan yararlandım.

Türklüğün içinde bulunduğu, geçmişin yüksekliklerine, yüceliklerine yakışmayan şimdiki durumundan kurtulması için en geçerli yol gösterici bu son bölüm olacaktır. Şundan ki yazılanlar Türk''ün töresi''nin çağdaşlaştırmasından oluşmaktadır.

Atatürk, Türk Töresi''ni çağdaşlaştırarak Türkiye Cumhuriyetini (Türk El''ini) kurdu. Biz de onun ortaya koyduğu Yeni Türk Töresi''ni, ana ilkeleri koruyarak günümüze taşıdık.

Yarın Türklük sıkıntıya düşerse yapılması gereken yine bu yöntemle çıkış yolunu bulmaktır: Türk''ün Töresi''nin ana kurallarına sımsıkı sarılarak, çağa uygun çözümler bulmak, o çağın çağdaşı olmak. O ana kuralları bir de burada sıralamak uygun olacak:

1 - Türk''ün Tanrı İnancı

2 - Türklük Bilinci

3 - Bilim Bilinci

4 - Türk Töresinde Türk El (Devlet) Yapısı, El Töresi

5 - Türk Töresinde Doğruluk-Düzgünlük

6 - Türk Töresinde Yurttaşların El (Devlet) ile Yurda Karşı Görevleri

7 - Türk Töresinde Ocakbaşı (Odbaşı-Aile)

8 - Türk Töresinde Kadına Saygı

9 - Türk Töresinde Doğaya Sevgi Saygı

10 - Türk Töresinde Tüm Kişioğullarına Sevgi Saygı

Evet, Türkler Türk kaldıkça bu altın kurallar, Türk elinde Türk budununda, Türk yurdunda geçerli olmuşlardır. Türk böyle güçlü olmuş, bunlardan uzaklaşmak ise çöküş getirmiştir. Diriliş yine bu kuralları dirliğe geçirmekle olacaktır."

Atayurt Yayınları

Tel:(0312) 354 44 32

/////////////////////////

Manisalı Hoca''nın İstanbul''u

Prof. Dr. Erol Manisalı, doğduğu şehirden hafızasında kalanları, "Fatih''ten Beyoğlu''na Benim İstanbul''um" adıyla kaleme aldığı kitapta okurlarıyla paylaştı:

"Fatih''ten Beyoğlu''na Benim İstanbul''umu yazmak; Atilla İlhan''dan, Demir Özlü''ye, Aytekin Kotil''den, Nurettin Sözen''e, Müjdat Gezer''den, Cavit Orhan Tütengil''e, Hayrettin Karaca''dan, Server Tanilli''ye dostlarla hayatımın geçtiği, kimi zaman Çınaraltı''nda, kimi zaman Asmalımescit''te ya da Pera Palas''ta bulunduğum bu kenti farklı bir gözle anlatmak istedim.

Üniversitelerinden otellerine, derneklerinden sendikalarına konferans vermediğim, sohbet etmediğim köşesi bulunmuyor. Babıali''nin bir parçası oldum, Üniversite öğrencilerimle her türlü etkinliklere katıldım. Osmanlı''daki ilk Türk lisesi olan ve 1872''de kurulan Vefa Lisesi''nin öğrencisi olarak ve sonrasında İstanbul Üniversitesi''ndeki 55 yıllık akademik yaşamım boyunca Fatih''in bir parçası oldum.

Hem Fatih hem Beyoğlu ile hayatım bütünleşti. Cihangir-Beşiktaş-Levent-Ortaköy hattı içinde çocukluk ve gençlik yıllarımdan beri yüzleştim. Gezi Parkı''nda çift kale maç yapmaktan öte Şeref Stadı''nın tozlu toprağında da oynadım.

1980''de Nagoya'' da (Japonya) İstanbul''u UNDP konferansında anlatmış olmam, 1979''da Başbakan Ecevit''e "İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Projesini" kabul ettirmem, 1984-1994 yılları arasında her ay çıkan Middle East Business and Banking dergisinin kurucusu ve yayıncısı olmam beni bu kente daha başka boyutlarıyla da bağladı.

İşte bu nedenlerle bu kitabı kaleme aldım."

Tarihçi Kitabevi

Tel:(0216) 418 68 86

 

Şiire kapı aralamak

Her metin, yorumbilimsel açıdan sayısız imkân taşımakla birlikte kendini ele vermemek için bir çaba da sergiler. Bu çabayı aşmak, ona yaklaşma gayreti içindeki okur ve eleştirmen için güç olsa da metnin dayattığı engelleyici çabayı zorlamak onu anlayabilmek için yeni kapılar aralayabilir. "Neredeyse Şiir", Emrah Yolcu''nun bazı metinler hakkında yeni kapılar aralamak gayreti içinde kaleme aldığı yazılarını bir araya getiriyor.

"Neredeyse Şiir"de; Yûnus Emre''nin Kendüsüz Sefer''i, Sait Faik''in "Dülger Balığının Ölümü" adlı hikâyesi, Asaf Hâlet Çelebi''nin "Sidharta"sı, Halit Asım''ın Ömür''ü, Behçet Necatigil''in Bile/Yazdı''daki düşünce çizgileri, Turgut Uyar''ın Divan''ı, Gülten Akın''ın gözden kaçırılan kitabı Halk Dilinden Bir Top Gül''ü, Can Alkor''un Güneşdil''i, Baudelaire''in "Albatros"u, Emily Dickinson''ın kimi sufîler ve şairlerle yakınlığı, Rilke''nin "Panter"i, Antonin Artaud''nun askıda bıraktığı varlığı, Mehmet Karaca''nın Size Yardım Edebilirim ve Veysi Erdoğan''ın Kendimden Biri Değilim kitapları inceleniyor. Emrah Yolcu, metinlerin varlığı yankılayan seslerini öne çıkarırken her bir metnin varoluşu gözeten önerisini de güncelliyor.

Çolpan Kitap

Tel:(0312) 419 80 96

 

60 yılın dizeleri

Kültür insanı Dr. Mehmet Yardımcı 2012''de 50. Sanat Yılı anısına hazırlanan "Yazma" adlı kitabının ardından kaleme aldığı 119 yeni şiirini "Gönül Hattı" adını verdiği yeni kitabında topladı. Şiirdeki 60. yılını "Gönül Hattı ile taçlandıran Mehmet Yardımcı, "Şiirin varlık nedeni şairin iç dünyasına ve duyarlılığına bağlıdır" tespitinde bulunup art arda şu dizeleri sıralıyor: Her mızrap vurulmazgönül teline / Gönül tezgahında dokunan / Kök boyaların sevda rengiyle / Alı vurulup yeşiline / Motiflerin diliyle konuşmadan / Uğraşmadan sevda adına / Düşlerimize konan kelebekler gibi / Sevilendeki emanettir gönlün adı / Hasretin öte yakasında / Hoşetmeden cananı / Açılmaz gönül hattı.

Ürün Yayınları

Tel:(0533) 573 23 35

 

 

 

 

 

 

 

KÜTÜPHANEMDEN

Mustafa Kemal''i büyüleyen şehir

İstanbul''un Atatürk''ün hayatında önemli bir yer tutmasına rağmen bu şehirde geçirdiği döneme ait fazla bir şey bilinmemesi Sadi Borak''ın dikkatini çeker. Zaten Atatürk de, "İstiklal tarihinin başı ve başlangıcı olmak üzere benim İstanbul''daki faaliyet ve temaslarım henüz herkesçe malum değildir" sözleriyle bu noktaya vurgu yapmıştır. Gerçekten de İstanbul, diğer kentlere oranla Atatürk''ün hayatında büyük ve önemli bir yer tutar. Atatürk; yüksek öğrenimini bu şehirde yapmıştır. II. Abdülhamid''in istibdat yönetimine karşı mücadelesini burada sürdürmüş, İmparatorluğun üst düzey yöneticileriyle bu kentte ilişkiler kurmuş, 31 Mart ayaklanmasının bastırılmasında rol almış, Çanakkale''de düşmana İstanbul için geçit vermeyerek şehrin bir savaş haline gelip harap olmasını önlemiş, Samsun''a çıkmadan önce vatanın kurtarılması planlarını yine bu şehirde hazırlamıştır.

TURİNG Genel Müdürü Çelik Gülersoy''un da destek ve teşviki ile Atatürk''ün-İstanbul ilişkisinin peşine düşen Sadi Borak 1983 yılında "Ata ve İstanbul" adlı eseri kültürümüze kazandırır. Sadi Borak, TURİNG Yayınları''ndan çıkan "Ata ve İstanbul" adlı kitabının girişinde Mustafa Kemal''in yedi tepeli şehre gelişini şöyle anlatıyor:

"Selanik''ten bindiği vapur İstanbul limanına yaklaştığı zaman alevler içindeki gökyüzüne doğru gölge gibi yükselen minareler ve pembe bir ışık deryasında yıkanan İstanbul''un müthiş güzelliği o''nu da büyülemiştir. Okula yazıldığının beşinci Cuma günü kılıcını kuşanarak ilk kez sokağa çıktı. Artık pembe bir ışık deryasında yıkanan İstanbul''un büyüsü bütün benliğini sarmıştı. Mustafa Kemal annesine yazdığı mektuplarda bile derslerinden değil, İstanbul''un olağanüstü güzelliğinden sanat yapılarından bahsetmektedir."

(Ahmet Yabuloğlu)