Türk milletinin hayalî intikamı

Türk milletinin hayalî intikamı

Bilim ömrünü destanlar tarihimize adayan Prof. Dr. Necati Demir, bu alanda önemli çalışmalara imza atıyor. Uzun ve sabırlı araştırmalar sonrasında Türk milletinin geçmişini aydınlatan destanlarımızı günümüz okuruna ulaştıran  Prof. Dr. Necati Demir, "Müseyyeb Gazi Destanı" adlı çalışmasıyla da milli misyonunu sürdürmeye devam ediyor. Prof. Dr. Demir'in bu çalışmasıyla ilgili değerlendirmesi şöyle:

"Destanlar, bir milletin tarihindeki çok derin ve mühim olaylar için yazılır veya söylenir.Türk milleti varlık yokluk mücadelesi verdiği olayları destanlarına taşımıştır. Bununla birlikte mensubu bulunduğu dinin önemli kişilerini ve olaylarını da destanlaştırmıştır. Bunlardan biri de Müseyyeb Gazi Destanı'dır.

 Destan, 680 yılında meydana gelen Kerbela Olayı'ndan sonraki gelişmeleri konu edinmektedir. Hazret-i Hüseyin şehit edildiğinde, sağ kalan sayılı kişilerden olan İmam Zeynelabidin zindana atılmıştır. Demek ki Müseyyeb Gazi Destanı'ndaki olayların başlangıcı ve Müseyyeb Gazi'nin tarih sahnesine çıkışı, yaklaşık 690-695 yılları arasında olmalıdır.

 Müseyyeb Gazi Destanı'nın ne zaman ve kim tarafından kaleme alındığı aydınlığa kavuşturulamamıştır. Fakat Battal Gazi Destanı'nı okuyan biri tarafından yazıldığı kesin gibi görünmektedir. Yazılışı 1480'de bitirilen Saltuk Gazi Destanı'nda ise Müseyyeb Gazi Destanı'ndaki olaylar kısaca özetlenmiştir. Bütün bunların yanında kullanılan söz varlığı ve dil özelliklerini de dikkate aldığımızda Müseyyeb Gazi Destanı'nın yazılış tarihi net olmamakla beraber, 1300-1400 yılları arasında kaleme alındığını söylemek mümkündür.

 Müseyyeb Gazi Destanı; Kerbela Olayı'ndan sonra, Türk milletinin yapılan haksızlardan aldığı bir tür hayalî intikamdır, denilebilir. Zira Hz. Peygamber'in torunu ve Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hüseyin'e yapılan haksızlık ve onun feci biçimde şehit edilmesi, Müslüman Türk milletinin her ferdini çok derinden yaralamıştır…

Ve o yara hâlâ sızlamaktadır."

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

100 yıl önce Avrupa'da bir Türk kızı

Edebiyat dünyamızda yaptığı çevirilerle tanınan Şaziye Berin Kurt'un 1900'lü yılların başında gittiği Almanya'da tuttuğu günlük Hasan Sazyek tarafından "Bir Osmanlı Kızının Almanya Günlüğü" adıyla kitaplaştırıldı.

Şaziye Berin Kurt, İkinci Meşrutiyet döneminde, henüz Birinci Dünya Savaşı sürerken Tıp öğrenimi görmek üzere, Almanya'ya gönderilmiştir. "Bir Osmanlı Kızının Almanya Günlüğü"nü, yirmi yaşında gittiği Almanya'nın Heidelberg şehrindeki ilk senesinde yazmıştır.

9 Ekim 1917'de İstanbul'dan ayrılan genç kız, uzun yıllar Almanya'da kalır. Heidelberg'de yerleştikten üç buçuk ay sonra, 20 Şubat 1918'de bir günlük tutmaya başlar ve gündelik yaşantısını 26 Ocak 1919'a kadar defterine kaydeder. Günlükte savaşın Almanya'nın sosyoekonomik durumu üzerindeki olumsuz etkileri hakkında analizler olmamakla birlikte, savaştan yenik çıkan ülkenin yaşadığı köklü değişimlere ilişkin verilen bilgiler dikkat çekicidir. İmparatorun tahttan inmesi, cumhuriyetin ilanı, bazı şehirlerin Fransız ordusu tarafından işgali, ilk seçimlerin yapılışı gibi…

Şaziye Berin'in günlüğü, kendi deneyimine ilişkin insani boyutun ötesinde tarihi bir önem de taşımakta. Yirminci yüzyılın başında Osmanlı Devleti'nin askeri, kültürel, ekonomik alanlarda yoğunlaşan irtibatı kapsamında Almanya'ya gönderilen binlerce Türk gencinden biridir Şaziye Berin. Onun Heidelberg'deki sadece ilk bir yılını kapsayan günlüğü, söz konusu kitlenin oralarda yaşadıkları hayata dair şimdilik ulaşabildiğimiz içeriden tek belge olarak dikkati çekmektedir.

Bu belge, aynı zamanda yazarının da günlük türünün bizdeki ilk örneğini veren Nigar Hanım'dan sonra bu türde eser veren bir diğer edibe olmasını sağlar.

Dolayısıyla, Şaziye Berin'in Heidelberg hatıratı, günlük türünün erken örneklerinden biri olarak Türk edebiyatına önemli bir katkı getirmekte.

Çolpan Kitap Tel:(0312) 419 80 96

***

HAFTANIN KİTABI:

Cehalet başka türlü yenilmez

Silinmeyen adını verdiği anı öyküleriyle yazarlık serüvenine başlayan Mustafa Kemal Benk, edebiyat yolculuğuna yeni öykü kitabı "Söz" ile devam ediyor.

Benk'in Ege'ye, Tire'ye, çocukluğunun geçtiği memleket toprağına buram buram özlem kokusunun "Söz"deki öykülerine sindiğini kaydeden Öner Yağcı şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Söz'deki öykülerde öğretmenlik günlerinin yaşanmışlıkları ve yaşamına damga vuran eğitimcilik ruhu apaçık görülüyor.

Söz'deki öyküler, ilk kitabındaki topluma bulaşmış olan cahilliğin, din sömürüsünün, boşinanların ne denli bir bela olduğunun örnekleriyle uyarıyor.

Söz'deki öykülerde de Benk, yine çocukluk günlerinden yaşlılık günlerine uzanan yaşam parçacıklarıyla içtenlikli anlatımını sürdürüyor.

Aydınlanma meşalesini hep daha yükseklere taşımaktan asla vazgeçmeyeceği sözü veren Benk, ölene kadar yolunu aydınlıktan, kadınımızı aydınlatmaya çalışmaktan başka bir yöne çevirmeyeceği kararlılığını da vurguluyor."

Kora Kitap Tel:(0212) 513 79 00

***

Dünya bir sahne mi?

Selahattin Nehir'in kaleme aldığı, "Meddah ve Cellat" sayfalar ilerledikçe gerilimi artan, merak ettiren ve şaşırtan bir metin.

Tutkunun, hayal gücünün, aşkın ve öfkenin iç içe geçtiği bu kısa ama içeriği yoğun roman boyunca şu soruyla karşı karşıya buluyoruz kendimizi:

Var olmak mı, görünür olmak mı?

Yeni iletişim teknolojileri sayesinde herkesin çeşitli yöntemlerle "sahne"de olduğu çağımızda, hayal ettiği sahneye bir türlü çıkamayan Ejder'in trajik öyküsü, Meddah ve Cellat...

 

 

Altın Kitaplar Tel:(0212) 446 38 88

***

KÜTÜPHANEMDEN:

Tarih bahçemizin en güzel meyveleri

Ünlü tarih yazarımız ve tarih öğretmeni Enver Behnan Şapolyo 10 yıllık bir çalışma sonunda topladığı 430 menkibeyi "Türk Menkibeleri" adıyla 1964 yılında kitaplaştırmış. Türkiye Yayınevi tarafından Türk kültürüne kazandırılmış olan kitabın önsözünde Enver Behnan Şapolyo 'menkibe' hakkında şunları söylüyor:

"Türk tarihinin gülşeninde yetişmiş nice goncalar ve renk renk çiçekler vardır. Bunların insan ruhuna yapmış olduğu tesir ise pek büyüktür, çünkü tarihin bahçesinde gezenler daima mutlu olarak yaşamışlardır. Bu bahçenin hiç şüphesiz  en güzel meyveleri birer ata yadigarı olan menkibelerdir. Türk tarihi eşsiz menkibeleriyle ulvi bir alemdir.İnsanlık tarihinin en şanlı fazilet ve kahramanlık menkibelerini Türkler süslemişlerdir. İnsan haklarına saygı, mazlumlara merhamet, acizlere yardım, dini hislere müsamaha, küçüklere sevgi, büyüklere sonsuz hürmet Türk seciyesisinin ana vasıflarındandır. Bunlara ait Türk tarihi pek çok menkibelerle dolup taşmıştır."

Kitaptan seçtiğim, "Aldığımız Fiyata" başlıklı bir menkibe ile konumuza noktayı koyalım:

"Fuat Paşa Paris'te iken Fransız devlet ricalile konuşuyordu. Fransız hariciye nazırı Paşa'ya:

- Şu Girit meselesi uzayıp gidiyor. Adayı Yunanlılara verseniz de bitse! deyince Fuat Paşa:

-Evet! Aldığımız fiyata verebiliriz... diyerek bu bedelin Girit alınırken dökülen binlerce şehidin kanını hatırlatarak Fransız'a gereken cevabı vermiş oldu.

                                                                                                                                     (Ahmet Yabuloğlu)