Türk tarihi nasıl okunmalı?

Tarihçi Prof. Dr. Konuralp Ercilasun, farklı bir çalışmaya imza attı. "Türk Tarihinin Çağları"nda (Ötüken Neşriyat, 200 s.) kalıpların dışına çıktı. Önce Türk tarihinin nerede başladığı sorusunun cevabını aradı. Sonra "Türk Tarihinin Tasnifi Meselesi", Türk Tarihinde Devirler Yaklaşımı ile Hanedanlar Yaklaşımı Meselesi", "Türk Tarihinde Terim ve Unvanlar Meselesi" başlıkları altında tartışılan konuları masaya yatırdı.

Esere "sunuş" (takriz) yazan İskender Öksüz Hoca "Tarih yazmak için bilmek lazım geldiğini zannedersiniz. Doğru zannedersiniz. Fakat bilgi tarihçi olmaya yetmez. İnternet, yaşayan bütün tarihçilerden daha bilgilidir. Bir bilgisayar diski, hatta bir flaş disk bile öyledir. Tarihçi olmak için kültür gerekir, sezgi gerekir. Bunlarsız tarihçi olunmaz, belki tarih teknisyeni olunur." dedikten sonra sözü Konuralp Ercilasun'un tarih yazıcılığına getirir: "Konuralp Ercilasun'da o sezgiyi gördüm. Bu bir tarih kitabı ama aslında bir tarih felsefesi ve metodolojisi kitabı." olduğu hükmünü verir.

Nihal Atsız, biliyorsunuz, Türk tarihinin meselelerini ele almış ve makalelerini "Türk Tarihinin Meseleleri"nde toplamıştı. Atsız önemli noktaya işaret eder; Türklerde devletlerin sürekli olduğunu, sadece hanedanların değiştiğini belirtir.

Konuralp Ercilasun da bu hususu "Türk Tarihinde Devletler Yaklaşımı ile Hanedanlar Yaklaşımı Meselesi" başlığı altında işler. Önce Atsız'ın görüşünü verir:

"(Atsız) Türklerin çok devlet kurmalarının övünülecek bir durum olmadığını, bu teoriden Türklerin çok sayıda devleti yaşatmadıkları sonucunun çıktığını savunur. Bunun yerine o, Türk tarihinde biri anayurtta, diğeri de göç edilen yurtta kurulmuş olan birbirinin devamı iki devlet teorisini önermektedir. Atsız'a göre birinci devlet, sınırları değişmekle birlikte güçlü zamanlarda Moğolistan, Türkistan ve Karadeniz'in kuzeyine hâkim olan devlettir. İkinci devlet ise 1040'ta kurulmuş olan ve hâlâ Türkiye Cumhuriyeti olarak devam eden devlettir." (s. 55-56)

K. Ercilasun, burada şu yorumda bulunur:

"Atsız'ın ayrı devletler yaklaşımına karşı çıktığı doğrudur ve yerine önermiş olduğu yaklaşım da tartışmaya değerdir. Ancak bu görüşler tarihçiler tarafından tartışılıp belirli bir sistem dâhilinde işlenmedi. Sadece kültür tarihini konu alan araştırmalarda, Türklerin devletin sonsuza kadar yaşayacaklarına inandıkları belirtiliyor. Hem bu inanç hem de farklı bölgelere girmiş olmakla beraber kurumlardaki ve anlayıştaki devamlılık siyasi tarihle birlikte ela alınarak işlenmeye muhtaçtır. Burada, böyle iddialı bir denemeye girişilmeyecek, ancak diğer milletlerin ve özellikle Çin tarihçiliğinin kendi tarihine bakış açısı özetlenerek bu metodun Türk tarihine de uygulanıp uygulanmayacağı sorgulanacaktır."(s. 56).

Konuralp Ercilasun'ın mühim bir hususiyeti, Çin kaynaklarına girebilmiş olmasıdır. Bu yolu kendisinden ders aldığım Prof. Dr. Bahaeddin Ögel Hocamız açmıştır.

K. Ercilasun, "Moğolların Göçebe Ekonomisi" başlıklı yüksek lisans tezini Tayvan'da, "Çin Hanedanı Devrinde Kâşgar" başlıklı doktora tezini de Ankara'da DTCF'de tamamlamıştır. Hâkim olduğu saha, Türk tarihi için hiçbir surette ihmal edilemez.

Türk tarihinin nasıl okunması ve anlaşılması gerektiği üzerinde bir noktaya gelebilecek miyiz?

"Türk Tarihinin Çağları" bize bir ipucu verecektir.

Okumak lâzım.

 

Yazarın Diğer Yazıları