Türklerin inanç sisteminin mimarı

Türklerin inanç sisteminin mimarı

Milletimizin inanç sisteminin şekillenmesine öncülük etmiş önemli şahsiyetlerden büyük Türk bilgini İmam Maturidi'nin hayatı, Mürsel Gündoğdu tarafından romanlaştırıldı. Mahmud el-Matüridi, 862 yılında Semerkand'ın Matürid kasabasında doğmuştur. Ne yazık ki bibliyografya kitaplarında bu büyük Türk âliminin hayatı hakkında fazla bilgi bulunmaması sebebiyle Mürsel Gündoğdu tarafından kaleme alınan roman, bu boşluğu bir ölçüde de olsa dolduracak niteliktedir. Fıkhi konularda Ebu Hanife'nin öğretisini takip eden ve 944 tarihinde yine Semerkant'ta vefat eden Matüridi'nin görüşleri, Türk milleti tarafından benimsenmiştir. Matüridi'nin, tefsir alanında yazdığı Tevilâtül-Kur'an isimli eserinin yanında, Kitabü't-Tevhid, Kitabu Mezhebi'ş-Şerâi, Kitabü'l-Cedel, Kutabü'l-Usul fi Usuli'd-Din ve daha pek çok kitabı bulunmaktadır. İmam Mâtürîdî, bilginin ne olduğu, imkânı, değeri ve bilgi edinme yolları; bilginin nasıl meydana geldiği ve dinî bilginin mahiyetinin ne olduğu gibi önemli meseleleri ele alıp tartışan ve İslâm düşüncesinde kendine has bir bilgi kuramı oluşturan ilk kişidir.

Maturidi, tefekkür tarihimizin kültür havzalarında ortaya çıkan farklı İslâmî yorumlar arasında temelleri İmam-ı Azam Ebu Hanife tarafından atılan Ehl-i Sünnet inanç sisteminin temel ilkelerini belirleyerek aklın ışığında yorumlamış, yıkıcı-ayrılıkçı fikirlere karşı savunmuş ve özgün düşünceler ortaya koymayı başarmıştır.

İmam Maturidi, İslam dünyasında inançla ilgili fikrî savrulmaların yaşandığı bir dönemde akıl-vahiy dengesini kurarak dinî problemlere kalıcı çözümler üretmiş, aynı zamanda toplumun değerleriyle bütünleşen bir inanç sistemi kurarak Türk-İslam medeniyetinin oluşmasına öncülük etmiştir. Yaratılışın merkezine hikmeti yerleştiren ve onu "her şeyi yerli yerine koymak" şeklinde tanımlayan İmam Maturidi'nin iyi anlaşılmasının, yaşadığı döneme olduğu gibi günümüz dünyasının sorunlarına da hayati katkılar sunacağı muhakkaktır.

O'nun iman-amel ayrımı, inançta eşitlik, imanda şüpheye yer olmaması, bilgi nazariyesi, hikmet-adalet ve ahlakı düşünce yapısının merkezine yerleştirmesi, akıl-vahiy dengesi ve benzeri gibi çağları aşan fikirleri günümüzde mezhep çatışmaları ve terörden arınmış sağlam bir din anlayışının oluşmasına, İslam'ın evrenselliğinin pekişmesine ve belki de en önemlisi mazlum coğrafyalarda barış ve kardeşliğin yeniden tesisine çok önemli katkılar sunacaktır.

Mürsel Gündoğdu'nun kaleme aldığı romanı okurken İmam Maturidi ile tanışacak, güneş ışıklarının biteviye yıkadığı kadim Türk şehirlerimizden olan Semerkant'ın gizemli caddelerinde dolaşacak ve muzdarip bir Türk bilgininin gençliğinden itibaren çektiği tefekkür çilelerine şahit olacaksınız.

Ötüken Neşriyat Tel: (0212) 251 03 50

***

Büyük Türkçü Ömer Seyfettin'e vefa

2020 yılı ünlü yazarımız Ömer Seyfettin'in vefatının 100 yıldönümü.  11 Mart 1884'de doğan ve 6 Mart 920'de, daha 35 yayındayken hayata veda etti. 

Ömer Seyfettin, 36 yıl yaşamış ve bu kısa ömrüne, Türk tefekkürünü, Türk edebiyatını sığdırmıştır.

Yaşadığı dönem "çözülme" dönemidir. Osmanlı Devleti için için kaynamaktadır. "Ehl-i Salîb", Türk'ün ölüm fermanını imzalamış, "Şark Meselesi'ni masaya yatırmıştır. Osmanlı sahasında azınlıkları, Müslim ve gayrimüslim unsurları kışkırtmaktadır.

Osmanlı Devleti'nin kurucusu "Turanı" ailedir, kurtarıcısı da Turanı zümre olacaktır: Türk.

O, Osmanlı sahasına "Türkiye" der. Türkiye'de yaşayan herkes Türk kimliğinin bir parçasıdır.

Ömer Seyfettin modern Türk hikâyeciliğinin öncüsüdür. Hikâyelerinin her satırında "millî hissiyat" içimize işler.

Ömer Seyfettin bir mütefekkirdir... "Kimiz?" sorusunun cevabını peşin verir: Türk'üz.

Türk'ün geleceği için yazmıştır. Düne bakıp günümüzü görebileceğimiz yazılar Ömer Seyfettin'in kaleminden çıkmıştır.  Yeni Lisan kapısını açan da odur.

Türk'ün hedeflerini belirlediği üç "Yeni Lisan" makalesi; "Vatan! Yalnız Vatan...", "Yarınki Turan Devleti", "Mektep Çocuklarında Türklük Mefkuren", "Millî Tecrübelerden Çıkarılmış, Amelî Siyaset" kitapçıkları; "milliyet"ine dair Sebilürresad dergisiyle girdiği polemik ilk defa bir araya getirildi.

Türk Ülküsü, Dr. Arslan Tekin'in titiz çalışması; Ömer Seyfettin'in eserlerinin yeni nesillere ulaşmasında büyük emek harcayan Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah'ın derinlikli değerlendirmesiyle okura sunuluyor.

Bilge Kültür Sanat Tel:(0212) 520 72 53

***

HAFTANIN KİTABI:

Muhteşem Türkçemiz

Edebiyatçı, şair, yazar Yağmur Tunalı, Türkçe hassasiyetini "İki Gözüm Türkçe" adıyla kitaplaştırdı:

"Türkçe, evde, sokakta, okulda konuşulan hâliyle, canlı ve güçlü edebiyâtıyla, her bakımdan işlenmişliğiyle bir büyük dünya dilidir. Yeni zamanların bütün gelişmelerini anlamaya, anlatmaya, yorumlamaya yeten bir dünya dilidir. İlim ve sanat dili hâline gelmiş, yüksek kültür yaratmış, büyük bir târihin içinde parlayan, büyük bir milletin dilidir. Unutulmamalıdır ki kimlik bir kültür işidir ve dil ekseninde oluşur. Sağlam bir dil edinmeyen nesillerde millî kimliğin edinilmesi ve savunulması mümkün değildir. Dile dikkatsizlik milletin varlığına kayıtsızlıktır. Bu kitabın anlatmak istediği budur. Yeni zamanların tâbiriyle 'farkındalık' yaratmak mecbûriyetinde bulunduğumuz en köklü meselemizin Türkçe olduğunu düşündürmekdir."

Hülbe Yayınları Tel: (0212) 516 23 56

***

Yaşamak ama nasıl?

Yaşama uğraşı neden bazı insanlardan daha fazla çaba talep eder?

Mutluluk, aile içinde eşitsiz dağıtılmış bir lütuf mudur, yoksa insan mutlu olmayı öğrenebilir mi?

Hayatı yaşamakla hayat üzerine düşünmek arasındaki denge nasıl kurulur?

Felsefecilerden birinin dediği gibi "yegâne ciddi girişim yaşamak"sa eğer, iyi bir hayat ne şekilde yaşanmalıdır?

Günümüzün en önemli eleştirmenlerinden James Wood zarif ve duyarlı romanı "İyi Bir Hayat"ı bu soruların etrafında örerken, bir Eski Dünya'lının gözünden yer yer komik, yer yer alışılmamış izlenimlerden oluşan bir Amerika portresi de sunuyor.

 

Yapı Kredi Yayınları Tel:(0212) 252 47 00

***

KÜTÜPHANEMDEN:

Atayurt ile Anayurt arasındaki köprü

Yıllardır Rus ve Çin işgalindeki Türkistan ile ilgi ve bilgimiz bölgeye gidip araştırma yapmanın kısıtlı veya tamamen imkansızlığı sebebiyle çok sınırlı kalmıştı. Çin egemenliğindeki Doğu Türkistan için bugün de aynı durum söz konusudur. Ancak, Batı Türkistan bölgesine hakim olan Sovyetler Birliği'nde Gorbaçov'un devlet başkanlığı döneminde uygulanmaya başlanan "Yeniden Yapılanma ve Açıklık" politikasıyla birlikte Türk dünyasından haberdar olma imkanı arttı. Oradaki soydaşlarımız ile doğrudan temas imkanı ortaya çıkınca, onların kültürel ürünlerini daha yakından inceleme fırsatı ele geçti. Bahsetmek istediğim kitap işte bu dönemde, 1991 yılında Kültür Bakanlığı tarafından basılan bir çalışma.  "Türkistan ile İlgili Makaleler" kitabın yazarı araştırmacı Çağatay Koçar eserini şu açıklamalarla okura sunuyor:

"Sovyetler birliği'nde yayınlanan eserlere dayanarak yaptığımız araştırmalar sonucunda, Türkistan halkının her türlü baskılara rağmen öz milli benliğini koruduğu ortaya çıkmaktadır. Bugün bu mücadelenin neticesinde tarihini, dilini, edebiyatını, folklorunu ve dinini muhafaza etmeyi başarmıştır. Eserdeki folklor hususundaki makaleler incelendiğindi, Türk'ün anayurdu Türkistan'daki halk edebiyatı türleri ile

Anadolu Türk halk edebiyatı türleri arasında kopmaz bir bağ, düşünce, görgü, ahlak ve güzel faziletlerin olduğu görülür."

Eserde Yunus Emre'nin şiirleri Nasrettin Hoca hikayelerinin Türkistan'daki tercümeleri ile Türkistan -Anadolu deyimlerinin mukayeseleri de yer alıyor.

                                                                                                                                                       (Ahmet Yabuloğlu)