"Üniversite mezunu işsizler"

Birkaç gün önce açıklanan işsizlik rakamları malumun ilanı gibiydi. İşverenlerin "İşler iyi değil, mecburen personel çıkaracağız"; yeni mezunların ve diğer tüm iş arayanların "İş bulamıyoruz" şeklindeki yakınmalarını ve benzerlerini hepimiz çevremizden duyuyoruz... Şirketlerin konkordato ve iflas haberlerini her gün gazetelerden okuyoruz... Hâl bu iken açıklanan rakamlar, yalnızca malumun verilerle belgelenmesiydi.

'İş arayışında olup iş bulamayan' 15 ve üzeri yaştaki kişi sayısı, 2018 yılının kasım ayında, geçen yıl kasıma göre 706 bin kişi artarak 3 milyon 981 bin oldu. 82 milyon nüfuslu ülkede çalışan sayısı 28 milyon 314 bin. Böylelikle, bu yıl işsizlik oranı, 2001 krizi sonrası işsizlik oranından (yüzde 10,8) bile yüksek bir oranla yüzde 12,3'e ulaştı.

Bu hâliyle işsizlik oranı, Aralık 2016'dan beri en yüksek seviyeye ulaşarak; son 2 yılın zirvesini gördü diyebiliriz. İşsizlik verilerinde son 9 aydır ise düzenli olarak yükseliş gözleniyor. Gidişat bu iken de 2019'da yükselişin devam etmesi, işsizlik oranının yüzde 13'lere tırmanması kimseyi şaşırtmayacak gibi.

Türkiye İş Kurumu'nun (İŞKUR) verilerine göre Ocak 2018'de işsiz sayısı 2 milyon 457 bin idi. Yani, bir yıl içinde işsiz sayısındaki artış yüzde 54!

Tarım, sanayi, hizmet ve hatta inşaat sektöründe dahi işsizlik artmış görünüyor.

Üretim bu denli azalmış, dışarıdan hazır alım artmışken; perakendede alım gücü bu denli düşmüşken işsizliğin artması da elbet kaçınılmaz. İşsizlik problemine çözümü, başta tarımda ve sanayide, özetle "üretimde" aramak gerekiyor. Devamlı tüketerek olmaz, o-la-maz!

Sorun yine eğitim

İşsizlik verilerinde en endişelendiren taraf, 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranının yüzde 23,6'ya ulaşması.

Özellikle de üniversite mezunları arasında görülen işsizlik oranının yüksekliği hayli dikkat çekici. Yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasındaki işsizlik oranı yüzde 12,2'den yüzde 13,1'e yükselmiş vaziyette.

Genç işsizler açısından genel sebeplerin yanı sıra, başlıca sıkıntı her konuda olduğu gibi yine eğitim. Yanlış iş gücü planlamasıyla açılan kontenjanlar, üniversite tercih dönemlerinde gençlere yapılan yanlış yönlendirmeler; avukat, doktor, mühendis dışı mesleklerin tercih edilmesinin başarısızlık anlamına geldiği gibi yanlış bir algı oluşturulması, sonuçta üniversiteli işsizlerin sayısının artmasına neden oluyor. Üniversite mezunları arasında görülen bu yüksek işsizlik oranı da, liseden mezun olan gençlerin tercihlerini yaparken çok dikkatli olmasını gerektiriyor.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) iş gücüne katılımda eğitim faktörünü incelediği 2017 yılını temel alan araştırmasına göre, sağlık ve hukuk işsizlik oranının 2009 yılından bu yana en yüksek ivme ile arttığı bölümlerin başında... 2009 yılında işsizlik oranının yüzde 2,9 olduğu "sağlık" bölümünde, 2017 yılında işsizlik oranı yüzde 9,6. "Hukuk"ta ise 2009 yılında yüzde 3,5 olan işsizlik oranı, 2017 yılında yüzde 11,2'ye yükselmiş halde.

2017 yılında işsizlik oranı en yüksek olan bölümler; yüzde 20,4 ile "sanat"; yüzde 19,1 ile "gazetecilik ve enformasyon" ve yüzde 19,9 ile "bilgisayar". Alında bunlar, şaşırtmayan veriler. Biri, zaten ülkemizde gereken önemin hiçbir zaman verilmediği; diğeri, son zamanlarda 40 yıllık meslek erbaplarının bile açıkta kaldığı, dolayısıyla genç idealistler için iş imkânının oldukça sınırlı olduğu; sonuncusu ise, çağdaşlarını bilim ve teknolojide oldukça geriden takip eden ülkemizde 10 yıla ancak kıymet görebilecek sektörler. Oysa fırsat kapısının oldukça az olduğu bu sektörler, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan gelişmiş demokratik toplumlar açısından oldukça önemli alanlar.

Sağlıklı işleyen bir ekonomi ve sorunsuz bir gelecek için, öncelikle eğitim kurumlarında iyileştirmelerle işe başlamak gerekiyor. Bu konuda MEB'e de YÖK'e de büyük görev düşüyor. Sonrasında ise eğitim olsun sanayi olsun tarım olsun, hepsinin birbiriyle ilişkili olduğunu, birini geride bırakarak diğerinde yol alınamayacağını akla kazıyarak buna uygun, paralel hedefler belirlemek gerekiyor...

Son olarak şunu söyleyelim ki, ülkenin geleceğini tayin edecek olan gençlere istihdam sağlamak, beyin göçünün önüne geçebilmemiz için şart!

***

Günün sözü:

"Bilirsiniz ki, ekonomisi zayıf bir millet fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz; toplumsal ve siyasal felâketlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin yönetimindeki başarı da ekonomisindeki kazançların derecesiyle orantılı olur. Hiçbir uygar devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından evvel ekonomisini düşünmüş olmasın. Memleket ve bağımsızlık savunması için varlığı gerekli olan bütün kuvvetler ve araçlar, ekonomik yaşamın açılma ve gelişmesiyle olabilir." Atatürk (1924)

 

Yazarın Diğer Yazıları