''Welcome turist''

Size de bir türlü yaranılmıyor şekerim.
Hemen bir alınganlık…
Ön yargı…
Hemen bir "Öz yurdunda garip, öz vatanında parya" edebiyatı…
Anlamadan, dinlemeden, hemen bir atar, gider…
Neymiş efendim?
"Aşılama" beklerken "aşağılamaya" uğramışız…
***
Hemen bir sulandırma furyası;
"Turist de bizi görebilecek mi"ymiş?
"Aşıların tam mı" diye sorabilecek miymiş?
Ne sandınız; dişlerinizi bile kontrol edecekler!
Hatta, sırf daha fazla turist gelsin diye sahilleri komple Yılmaz Özdil''in hatırlattığı o "insanat bahçeleri"ne çevirecekler…
Etrafınız tel örgülerle sarılı olarak yahut dev kafeslerin içinde fındık fıstık atmasını bekleyeceksiniz ziyaretçilerin size!
Sizinle selfi çektirip, bütün dünyaya böyle ifşa edecekler:
"Turist karşısına çıkmaya hazır hale getirilmiş aşılı bir Türk kişisi!"
***
Altı üstü bir "Turistin görebileceği herkesi aşılayacağız" sözü için bu kadar yaygara…
Böyle çarpıtma…
Düpedüz nankörlük denir buna!
"Hiçbirinizi aşılayamayacağız. Dünyanın dört bir köşesinden, varyantın envai çeşidiyle, test bile yapmadan buyur edeceğimiz turistlerle ölüm ebesi oynatacağız. Hatta, ''kim kalır, kim gider'' diye bahis açıp bir de oradan para kazanacağız" deseydi daha mı iyiydi?
Ama yok, illa o buzağı aranacak öküz altında…
***
Orta Anadolu bozkırında patatesini çapalayandan, dağdaki çobana, Erzurum''da kıtlama çayını yudumlayandan, kütüphaneye kapanmış tezini yazan müstakbel akademisyene kadar herkeste bir haysiyet ayaklanması…
Hayır size ne oluyor acaba?
Bakan Bey, tek tek açıklamadı mı "turistin görüş açısında olma kontenjanı"na girenleri; rehberler, resepsiyon görevlileri, havaalanı ve ulaşım personeli, otel hizmetlileri…
"Sadece potansiyel temaslılar" veya "olağan temas şüphelileri"!
O da -her ne kadar açıklamayı turist göndermesini beklediğimiz ülkelere garanti vermek şeklinde yapmış olsak da- kendi vatandaşımızın canını düşündüğümüzden, yoksa bize ne elin Hans''ından, Maria''sından!..
Demedi demeyin, turist için bile olsa kendileri aşılanmayacak olanlar var ya; bütün bu kıyamet onun fitnesi; hasetlerinden hepsi!
***
Hayır, sanırsın "Bugüne kadar görülmüş, duyulmuş şey" değil de onun hayreti içindeler…
Sene 1946…
ABD, Washington Büyükelçimiz Münir Ertegün''ün cenazesini, ordusundaki en büyük savaş gemisi olan Missouri zırhlısıyla göndereceğini açıklamış…
Providence kruvazörüyle, Power destroyeri de refakatçileri…
Turistin gördüğünü aşılamak ne ki; üç günde "Missouri Cumhuriyeti"ne çevirdiler yedi düvele posta koymak suretiyle kurulmuş tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti''ni!
Sigarası mı üretilmedi, halısı mı dokunmadı, eşarbı mı yapılmadı, pulu mu basılmadı!..
Beşiktaş''tan Karaköy''e kadar bütün binalar tek tek boyandı, sokaklar yıkandı, yollar asfaltlandı…
Yine, "sadece potansiyel temaslılar" veya "olağan temas şüphelileri" kriteri uyarınca, genelev çalışanı kadınlar tepeden tırnağa muayene edildi; Amerikan askerlerinin "görüş" ve dahi "temas" mesafesine girecek bu mesele erbabının çürüğü, çarığı varsa itinayla ayıklandı!
***
Demem o ki; bu ülkede doğan, büyüyen, yaşayan, gören az biraz okuyan dününe meraklı olanlar için ortada çok da ş''apılacak bir durum yok aslında! Maruz kaldığımız ne varsa "istikrar" alameti bir anlamda!
75 yıl sonra hâlâ aynı kafa…
En azından hâlâ "Welcome turist" mahyaları, "Türk ayağı değmemiş steril plaj" tabelaları asmamış olmalarına, Antalya havalimanından delüks oteller bölgesine kadar olan güzergahı "koronasavar" kimyasallarla kırklamamış olmalarına filan bakıp her şeye rağmen ümitvar bile olabiliriz hatta!
 
SORU-YORUM
 
Vaktiyle Ahmet Altan''ın yönettiği Taraf''ta yazmış, Ahmet Altan''ın da parçası olduğu kumpasları alkışlamış, aynı ağızla "devlet"i "seri katil"likle suçlamış olan biri, CHP yönetiminin, kendi ifadesiyle "Taraf''ın tetikçisi dediği kim varsa sahip çıkmasına" neden bozulur ki?
Aksine, "devri sabık" paranoyasından kurtularak "Yarın bir gün başıma bir haksızlık, hukuksuzluk gelse demek ki bana da sahip çıkacaklar" deyip sevinmesi gerekmez mi?
 
Yandaşa bu da mı serbest?
 
Ebru Baki''nin "Yeni Anayasa taslağı tartışılırkenki" tebessümünden işkillenip de "Habertürk TV izlemiyorum" kampanyası başlatanlar, Sabah yazarı Engin Ardıç''ın, hazırladıkları yeni Anayasa taslağını "kepek şampuanı" dair benzetmediği şey kalmayan yazısı karşısında, bu kadar kayıtsız kaldıklarına göre, demek artık ''yandaşın hakaret ettiği yerde gül biter'' saymaya da başladılar.
 
 
 

Yazarın Diğer Yazıları