Şamar oğlanı olduk!

Bir tepki gelir diye üç gün bekledik. Tık yok. Dememiz şu. “Büyüklerimiz”.. Tıpkı Mehmetçiğin başına geçirilen çuval gibi,  “Süpürmeyin, kullanın” gibi Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı ve beraberindekilere Yunanistan’ın reva gördüğü aşağılamayı da bir güzel içlerine sindirdiler.
Daha bir hafta önce,  “Yunanistan’da 7 bin doktor yurt dışında iş arıyormuş. Yunanistan’ın 7 bin doktoruna kapımız açık, onları Türkiye’ye bekliyorum”  diyerek Atina’ya şirinlik mesajları gönderen Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği üyeleri, milletvekilleri ve bâzı gazetecilerle birlikte ölüm yıldönümü dolayısıyla Selanik’e bir  “Atatürk’ü Anma ve Barış Treni”  seferi düzenledi.
10 Kasım günü saat 9’u 5 geçe Selanik’te olacak, Atatürk’ü, doğduğu evde anacaklardı.
Ama öyle olmadı.
Olmadı çünkü Yunan makamları içinde Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı’nın bulunduğu treni Pythion sınır kapısında pasaport ve gümrük işlemleri gerekçesiyle tam bir buçuk saat beklettiler. Yine Yunan yetkililer hesap kitap yaptı, baktılar, tren bir buçuk saat rötarla gitse bile 9’u 5 geçe Selanik’te olacak bu sefer de tam 2 saat bir başka istasyonda  “teknik sebep”  bahanesiyle Türkiye Cumhuriyeti trenini yerinden kımıldatmadılar.
Bu aslında uluslararası bir skandaldı.
Aynı muameleyi bir Yunanlı Bakana Türkiye Cumhuriyeti yapsaydı Atina ayağa kalkar, yetmez, dünyayı ayağa kaldırır, bütün Avrupa  “Türkiye’yi kınama”  sırasına girer, Ankara’dan mutlaka bir özür koparırlardı.
Gelin görün ki itilip kakılan Türkiye olunca bırakınız Avrupa’yı Türkiye’den bile bir ses seda çıkmadı. Ne Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ne dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan’dan küçük harfle de olsa bir itiraz fısıltısı duyduk. Bu sessizlik ne demek? Herhalde, ben böyle davranılmaya layığım demek.
Sağlık Bakanı bile yeterli tepkiyi gösteremedi. Belki de büyüklerinden,  “Bu işi büyütme”  uyarısı aldı, kim bilir! Oysa yine belki kendileri,  “Ben bu ülkenin işsiz doktorlarını Türkiye’ye davet ettim. Kafile başkanı olduğum Barış Treni’ni Yunan Sağlık Bakanı sınırda bekler, bana ’Hoş geldin’der ve elindeki bir demet çiçeği kucağıma koyar”  diye düşünüyor, umuyordu.
Çok üzüntülü günler yaşıyoruz.
AKP iktidarı döneminde Türkiye, ABD’nin azarladığı, Yunanistan’ın işte bu tür muamelelere reva gördüğü, Kandil’dekilerden ortalama haftada bir iki fırça yiyen bir ülke durumuna düşürüldü.
Kıytırık Kıbrıs Rum Kesimi bile,  “Savaş Sebebi”  saydığımız halde Akdeniz’de bizim de hakkımız bulunan bölgelere el koydu, doğal gaz ve petrole ulaştı, şimdi pazarlamanın yollarını arıyor.
Yani Ankara’yı kimsenin iki paraya aldığı yok. Şamar oğlanına döndük derken içimiz sızlıyor amma, bir gerçeği ifade ediyoruz.
Askerinin başına çuval geçirince  “Büyük devlettir, yapar”  der,  “Süpürmeyin, kullanın”  istiskalini içine sindirirsen, böyle tablolar kaçınılmaz hale geliyor işte.

Yazarın Diğer Yazıları