Allah kurtarsın!

Meclis zabıtlarına “Kürdistan” ı sokmak için tevessül edilen yollar mide bulandırmanın ötesine çoktan geçti.
Bütün bunların müsebbibi, “Çözülme sürecini ‘çözüm süreci’ olarak” pazarlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Erdoğan’dan başkası değil.
Kralından başbakanına dünyanın hiçbir ülkesinde ve tarihin hiçbir döneminde bir ülke yöneticisi kendi ülkesinin bir bölümünü ayrı bir devletin temeli olacak şekilde başka bir adla adlandırmamıştır.
Faturayı  “Kürdistan mebusu”  tanımlamaları sebebiyle İlk Meclis ve dolayısıyla Atatürk’e kesenler  “Evinize yağmurdan kaçmak için girdim” masalına sığınan hırsız kadar arsızlar. Türkiye bu  “arsız ve hırsızlar”  ile “Tarihi hakikatlerden nasipsiz” Erdoğan ve kadrosu yüzünden hızla bir iç savaşa doğru sürükleniyor ve bunun böyle olduğunu Erdoğan da çok iyi biliyor.
Hiç bilmese Barzani’yi “Kürdistan’a hoş geldiniz” diyerek Kürdistan paçavraları ile karşılar mıydı!
Hele bu karşılamada yaptığı konuşmada  “Kadı Muhammed”e göndermede bulunur muydu?
Kadı Muhammed denilen adam, 1946’da kurulan ve ancak 11 ay kadar yaşayan Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan eden adamdır.
Kendi topraklarının 25 iline “Kürdistan”  diyen ve Türkiye’nin bu bölümünü “Kuzey Kürdistan” olarak adlandırıp, “Hedefimiz bu toprakların da içinde olduğu Büyük Kürdistan’ı kurmaktır” diye açıkça ve defalarca tekrarlayan Barzani’lere siz bir de tutar Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kuruluşuna gönderme yapar, bu devleti ilan eden Kadı Muhammed’e, yaptığınız konuşmada rahmet dilersen, “Ben bağımsız Kürdistan için sizinle beraberim” demiş olmaz mısın?
Şimdi tutmuş MHP’nin tepkisi üzerine Meclis tutanaklarından “Kürdistan”ı çıkarmak için oy kullanmışsınız, buna kim inanır?
Siz, Şivan Perver’e, kapalı kapılar ardında  “Öcalan’ı serbest bırakacağız, siyasete dönmesinin önünü açacağız”  diyeceksiniz, sonra da millete dönüp, “Öcalan için kesinlikle af yok” diyerek bir seçim dönemi atlatmaya çalışacaksınız.
Pınarhisar Cezaevi’ne girerken ve çıkarken sorulan, “Ayrı bir parti kuracak mısınız?”  sorusuna,  “Bir bölen olmak gibi bir niyetimiz yok” ve “Asla bir bölen olmayacağız” diyen ve fakat Allah tarafından  “AKP’nin temellerini Pınarhisar Cezaevi’nde attık, planı-programı, tüzüğü cezaevinde hazırladık”ı kendi ağzı ile itiraf ettirilen bir Erdoğan’ın bu millet hangi sözüne güvensin?
Erdoğan ve kadrosu şu anda Türkiye’nin üçte birini PKK’ya teslim etmiş, terör örgütünü legalleştirmiş durumdadır. KCK, bu bölgede devletin yerine ikame edilmiş bulunuyor.
Meclis’tekiler de KCK’nın kravatlıları.
Bölge halkı elleri Kalaşinkoflu caniler tarafından rehin alınmış.
AKP iktidarı yandaş medyasını arkasına almış korucu düğünlerindeki Türk Bayrağı ve asker-korucu halayını, “PKK-Asker kucaklaşması” diye pazarlayarak kendi insanının gözünü boyamakla meşgul.
Oysa bölge halkının sadece yüzde 7’si  “özerklik” ve “ayrı bir devlet” arzusunda.
Gelin görün ki Erdoğan-Öcalan’la el ele vermiş yüzde 7’nin dayatmasını yüzde 93’e dayatmanın peşindeler...
Biri silahla kan dökerek, diğeri Meclis’te eğitim dilini tekten çifte çıkartıp, özerk yönetimler kılıfı ile ülkenin üçte birini ayrı bir renge boyayarak..
Bu basiretsizlerden ve bu basiretsizlerin gittiği yolu göremeyen cümle varlıklardan bizi Allah kurtarsın.
İnsan kendi tarlasını bile bu kadar kolay bir başkasına devredemiyor. Tapu göstermek gerekiyor, vergi vermek gerekiyor. Anlaşmazlık varsa kadastro isteniyor, bilirkişiye başvuruluyor.
İnsan, kendi malını bu kadar engeli aşarak devredebiliyorsa, bedeli on milyonlarca şehit olan vatanın bir bölümünü nasıl bu kadar kolay devredebilir?

Yazarın Diğer Yazıları