Yolsuzluk ve hâmileri!

Türkiye dün sabaha sarsıcı bir “Yolsuzluk operasyonu” haberi ile günaydın dedi.
Bu operasyon, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın iki özel kalem müdürü ile İçişleri Bakanı Muammer Güler, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğullarının da karıştıkları iddia edilen bir “Yolsuzluk operasyonu”ydu.
İş adamı Ali Ağaoğlu’nun işyerine baskın yapılıyor, bilgisayarlar, belgeler inceleniyor ve Ali Ağaoğlu Mali Suçlarla Mücadele Müdürlüğü’nün Vatan Yerleşkesi’nde sorgulamaya alınıyor. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir de gözaltına alınıyor..
Ve bütün bunlar Başbakan Erdoğan’ın açılışlar yapma bahanesiyle yerel seçim propagandasına başlaması, onlarca televizyon kanalında canlı yayınlanan bu konuşmalar esnasında,  “Yolsuzluğu bitirdik, hırsızların hortumlarını kestik” dediği o saatlerde oluyor.
Sonuç ne çıkar, bilemiyoruz.
Muhtemelen sizler bu satırları okuduğunuzda gözaltına alınanlardan bazıları serbest bırakılacak, bazıları da tutuklanmaları talebiyle adliyeye sevk edilecekler.
Lâkin şurası bir gerçek ki, Türkiye sarsıldı. İçişleri Bakanı Muammer Güler Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan arasında kurulması plânlanan gümrük kapısı ile ilgili anlaşmanın imza törenine katılmak için Sofya’ya gidecekti, vazgeçti, gitmedi.
Elbette, suçu ispat edilene kadar herkes masumdur. Yandaş medya böyle bir ilkeden haberi olmadığını ispat ede ede ve pek çok insanın intihar etmesi ve cezaevlerinde ölmesine sebep ola ola bugünlere geldi, amma, biz onlar gibi yapmayacağız...
Yalnız şöyle bir akıl yürütmekten de kendimizi alamıyoruz. Oğullarının yolsuzluklara karıştığı iddia edilen üç bakan, Sayın Başbakan’ın en gözde bakanları. Daha düne kadar Zafer Çağlayan’ı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı için ikna etmeye o kadar uğraştı ki..
Şimdi insan ister istemez düşünüyor: Tabiri caizse Erdoğan gibi  “intikam alıcılığı” defalarca tescillenmiş bir başbakanın en gözde bakanlarının bürokrat ve çocuklarını bir yolsuzluğun merkezinde gösteren bir operasyonu Mali Şube Polisleri havadan cıvadan duyum ve iddialara binaen hayata geçirebilirler miydi? Sonra, bu şubenin bugüne kadar böyle  “olumsuz bir sicili” var mı?
Ve böyle bir yolsuzluk varsa işin neması da vardır. Bakan babalar çocuklarının gelir giderini bilmezler mi? İnsan oğlundaki maddi farklılığı hissedince,  “Yavrum, bu değirmenin suyu nereden geliyor?”  diye sormaz mı? Hadi bunları da geçelim. Zaten bu aileler zengin aileler, milyarın üzerine yüz milyon konunca çevrenin bunu hissetmesi mümkün olmaz denilebilir. Öyleyse bu bahsi geçelim.
Ve diyelim ki, Mali Şube Polisleri bugüne kadar yaptıklarının aksini yaptılar, yok yere adam suçladılar..
Peki, normal bir demokraside, siyasi ahlakın ve adalet duygusunun var olduğu bir sistemde bürokratları ve aile efradı yolsuzlukla suçlanan bakanların  “soruşturmanın selameti açısından”  görevlerinden istifa etmeleri, etmiyorsa Başbakan tarafından görevden alınmaları gerekmez mi?
Göreceksiniz, Erdoğan böyle yapmayacak. “Ben tertemiz bakanlarımı birilerinin isteği ile kimseye yedirmem” diyerek, halka gavat diyen valisine sahip çıktığı gibi sahip çıkacaktır. Tabii yandaş medya da milletin gözünü Erdoğan’ın istediği renge boyamayı yine başaracaktır. Ne biliyorsun demeyin, öyle olacaktır. Çünkü bir kere böyle oldu ise, bu yine böyle olur. Kaldı ki, bu Erdoğan’la kaç kere böyle oldu!
Olur ya, bu sefer bizi yanıltır.
Biz de,  “Helâl olsun, bin kere özür dileriz” der, kendilerinden helâllik isteriz.

Yazarın Diğer Yazıları