Başbakan mükellef değil mi?

Eski İçişleri Bakanı’nın işsiz güçsüz Bakan çocuklarını trilyonlara boğan ve bir komşu ülkenin ajanı olduğu iddiaları ortalıkta dolaşan birinin  “Takip ediliyorum galiba”  demesi üzerine verdiği o iğrenç cevaba da ikna olmaya teşne kafalara uygun bir kılıf bulunacaktır, hiç şüpheniz olmasın.
Biz bunun, Başbakan gazeteciye kin ve nefretle bakarak:
 “- Urla ile ilgili olay şahsımla alakalı değil. Hukukta bir kaide vardır. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Müddei kim? Mensubu olduğun medya organı. Önce bu gazete iddiasını ispatla mükelleftir.” 
Dediği günden hatta çok daha öncesinden anlamıştık...
İnsan sormadan edemiyor! Her müddei iddiasını ispatla mükellef de Başbakan iddiasını ispatla mükellef değil mi? 
Üstelik, gazeteciye kızarken, kızarak cevap verirken bile  “ispat etmesi gereken”  iddialar ileri sürebiliyorken...  “Müddei, sahibi olduğu medya organı”  imiş! Allah-Allah! Aynı sorunun cevabını biz de merak ediyoruz amma gazete yönetiminin bizim merakımızdan zerre haberi yok. Yani orada olsaydık aynı soruyu biz de sorardık. Öyleyse iddia sahibi olarak medya organını gösterdiğine göre, Erdoğan bunu ispatlamak zorundadır...
Türk siyaset tarihinde rastlamadığımız bir zihin yapısı var Sayın Erdoğan’ın. Gazeteciye  “iddianı ispatla”  denir mi? Gazeteci soru soruyor, bizim anlayamadığımız,  “sorunun ispatı” nın nasıl olacağı?  “İki kere iki kaç eder” diyene,  “İspatla da öyle cevap vereyim”  denilebilir mi? Gazeteci toplum adına soru sorar, o kadar. 
Herhangi bir icraat karşısında sorulan soru, her türlü hak arama karşısında alınan tavır, her türlü eleştiri karşısında alınan tutum hep aynı: “Ânında karşı saldırı!”  Kim ne derse desin bu “suçluluk psikolojisi” bile değil, tam bir  “suçüstülük” psikolojisi. Her şey ama her şey göze alınmış. Yeniçağ’ın dünkü, “HSYK teklifini kan dökerek geçirdiler”  manşeti malum kadronun hâletiruhîyesini yansıtan tarihi bir vesika olarak arşivlerdeki yerini alacaktır. Rüşvet ve yolsuzlukların ortaya çıkmaması için “hukuka deli gömleği giydirilmiş”  olmasına rağmen korku dağları sarmıştır.  “Camide bira içildi” den  Kabataş’taki görüntülere kadar sen her türlü suçlamayı iddia edecek amma ispat etmeyeceksin, sonra birileri, senin yaptığın kötülüğü apaçık öğrenecek, meselâ,  “Öcalan’la görüşüyorsun”  diyecek, sen tutup  “İspat etmeyen şerefsizdir”  diye ağız dolusu hakaretler edeceksin, sonra da tutup,  “Evet görüştük, görüştürdüm, görüşüyoruz” diyebileceksin...
Nefsini ilgilendirdiğinde gazetecinin sorusunu bile ispat ettirmeye çalışan ve fakat bugüne kadar hiçbir iddiasını ispat edemeyen müzmin bir müddei... 
On iki yıldır iktidar olmasına rağmen bir türlü muktedir olamadığını itiraf eden iflah olmaz bir mağdur...
O, bizim Başbakanımız...
Demokrasimizin nadide meyvesi...

Yazarın Diğer Yazıları