Ülke Erdoğan’ın mı Türk’ün mü?

Başbakan Erdoğan son balkon konuşmasında Suriye’ye savaş ilan etmiş olmasına rağmen ne Genelkurmay’dan, ne Meclis Başkanı’ndan, ne Cumhurbaşkanı’ndan, “Bu de nereden çıktı, bir ülke ile savaşa girme kararını ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi verir”  diyen çıktı.
Yetkililerin ülkenin gayrikanuni yollarla savaşa sokulması hususunda bile ağızlarını açamıyor olmaları, dünyanın da bu konuda susacağı anlamına gelmiyor. Tek adam Erdoğan’ın şahsî hesapları ve kendisinden beklenti içerisinde olanların sustuğu Türkiye için uluslararası alanda tehlike çanları en yüksek volümde çalmaya devam ediyor. Önümüzdeki süreçte ülkenin başını ağrıtacak, hatta başını taşlara vurduracak bir iddia da Pulitzer Ödüllü dünyaca meşhur Seymour Hersh’ten geldi. 
Hersh, 21 Ağustos’ta Suriye’nin başkenti Şam yakınlarındaki Guata banliyösünde sarin gazının Erdoğan’ın bilgisi dahilinde kullanıldığını iddia eden bir makale yazıyor ve gaz saldırısından hemen sonra Erdoğan’ın  “ABD müdahalesi istediğine”  dikkat çekiyor. Hersh,  “Amerika için kırmızı çizgi aşılmıştı ve ABD’nin Suriye’ye müdahalesi için düğmeye basılmıştı. Ancak gerçek anlaşılınca Obama, Suriye’ye müdahaleden vazgeçti”  şeklinde özetlenebilecek uzun makalenin hakikatle bir payı varsa Türkiye, Erdoğan eliyle yüzlerce masumun kanına giren bir ülke haline gelmiş oluyor.
Biz, Türkiye’nin asla böyle bir ülke olmadığını biliyoruz. Kendinde bir ülke ile savaş açma yetkisi görüyor olsa ve devletin bütün kademelerini susturduğu ve yıldırdığı bu zeminde dahi Erdoğan’ın da bu kadar çıldırabileceğini kabullenemiyoruz. Üstelik Türk’ün düşmanı çoktur, kariyer itibarı zedelenmesine bakmadan, hatta kariyerini kullanarak Türk’e iftira atmak sıradan bir iştir, kabulünü de tutarlı buluyoruz.
Lâkin bu iddia yenilir yutulur ve peşi bırakılabilir bir iddia değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin, özellikle suçlu olarak parmağı Erdoğan’ı gösteren Pulitzer Ödüllü Seymour Hersh’in mahkemeye bizzat Erdoğan tarafından verilmesi bir mecburiyettir. Adam kendini ortaya koymuş böyle ağır bir ithamda bulunmuştur. Bu suç Türk milletinin boynunadır. Erdoğan ilelebet o koltukta oturacak ve dünya durdukça yaşayacak, yani kötü bir şey yaptı ise hesabını malı ve canı ile ödeyecek değildir, onun sebep olduğu her faturayı erinde geçinde bu millet ödemek zorunda kalacaktır. “Ben kimseye hesap vermem, ben hesabı ancak Allah’a veririm”  diyerek her türlü rüşvet ve yolsuzluk iddialarını savcı, hâkim ve Meclis denetiminden kaçıran Erdoğan’ın Seymour Hersh’in bu iddialarına aynı üslupla cevap vermesinin uluslararası anlamı, “Ettim, var mı bir diyeceğin!”  demek olur ki, bu tavrı burada  “yandaşlar”  yer amma sınırların dışında  “yiyen”  olmaz...
Sözün özü Erdoğan hem şahsı hem milleti adına mutlaka Hersh’i mahkemeye vermelidir.  “Mahkemeye veriyorum” deyip sonra milletin unutmasına bırakmak da Sayın Başbakanımızın adetlerinden, bunu da biliyoruz. İsviçre bankalarındaki hesapları olduğunu iddia eden WikiLeaks belgeleri için da mahkemeye verecek, hesap soracağım demiş amma ufak bir araştırmadan sonra mahkemeye veren falan olmamıştı.
Türkiye, Sayın Erdoğan’ın ülkesi değil, Türk geçmişi, hâli ve geleceği ile Türk milletinin ülkesidir. Hiç siyasetçisinden askerine, iş adamından yazar çizerine hiç kimse bu ülkeyi keyfî kararlarla uluslararası mahkemelerde sanık sandalyesine çıkartamaz. Erdoğan’ın da çıkartmayacağına inanıyor, çıkartan Hersh’ten mahkemede hesap sormasını bekliyoruz.
Sormaz, soramazsa, suçu kabul etmiş sayılır.

Yazarın Diğer Yazıları