Ülkesinin iç işlerine karışılmasına en fazla içerleyen ve en sert tepkiyi veren Müslümanlar ve Milliyetçiler olmalı değil mi? 
Amma yapamıyorsun, yapamıyoruz?
Gül’ün misafiri olarak Türkiye’ye gelen Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un ODTÜ’de söylediği sözlere bakar mısınız:
 “-Hükümet hoşuna gitmeyen çok sayıda savcı ve polisi yerinden alır ve şahısların kim olduklarına bakmaksızın çarpık gelişmeleri aydınlatmalarına bu şekilde engel olur, ya da kararları kendi lehine etkilemeye veya hoşnut olmayacağı kararlardan kaçınmaya çalışırsa yargı bağımsızlığı hâlen güvence altında olur mu diye soruyorum?” 
Bu sözler yenilir yutulur sözler değil...
Gelin görün ki adama kızamıyoruz. Çünkü adam doğru söylüyor. 
Doğru söze kızmak hem Allah(c.c.)’ın gücüne gider, hem bu “milliyetçilik” ten çıkar,  “ırkçılık” oluverir.
Farkındaysanız, Alman Cumhurbaşkanı bu sözleri Türkiye’yi yönetenlerin şahsî ayıplarını örtmek için yaptıkları hukuk skandalları üzerine söylüyor. Yani başımızdakiler milletin malını ayakkabı kutularında, çelik kasalarda çoluk çocukları ile götürüyor, bu götürme işi mahkeme kararları ile dinlenen kayıtlarda ortaya çıkıyor. Sonra bu beyler ayıplarını örtmek için hâkimlerle, polislerle, savcılarla ve hukuk düzeni ile kavgaya tutuşup, ülkeleri aleyhinde yabancılara söz söyleme fırsatı yaratıyorlar!
Laf işitince de halkın “millî damarına” sığınıp:
  “-Ülkemizin iç işlerine karışılmasına asla tahammül edemeyiz... Herhalde kendini hâlâ rahip zannediyor... Bunlar çirkin şeyler...” 
Diye, esip gürlüyorlar!
Sayın Erdoğan’ın bu tepkisi her tarafı ile sapır sapır dökülen bir tepki. 
Bir kere sen ülke olarak “AB üyesi olacağım” demişsin, Katolik nikâhından bile bahsetmişsin. “Senin yasaların, benim yasalarımdan üstün” diye kanunlar çıkartmışsın. “Gel beni denetle, beğenirsen fasıl aç” yetkisi vermişsin. Adam gelip, “Yöneticileriniz halkın cebinden elini çeksin, rüşvet yemeyin, yiyen varsa devreye hukuk girsin” mealinde laflar söyleyince, “Ülkemizin iç işlerine karışılmasına asla tahammül edemeyiz” koçaklaması söyler olmuşsun.
Daha da ayıbı adamın rahiplik geçmişine hakaret etmişsin, diplomasi diline uymayan  “çirkin şeyler” falan diyerek, ülken adına siyasetçilerin koduna zarar vermişsin..
Dahası, zatıaliniz “Ülkesinin iç işlerine karışılması” için imza atmış, “Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) Eş Başkanlığı”nı kabullenmiş, bu kabulle onur duymuş birisiniz. Hem de BOP’un, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 30’a yakın İslâm ülkesinin rejim ve sınırlarını değiştirme projesi olduğunu bile bile yapmışsınız bunu. BOP Eş Başkanı olarak imza atmak, “Gel benim iç işlerime karış, seninle birlikte ben de diğer İslâm ülkelerinin iç işlerine karışayım”  demek değildir de nedir?
Üstelik yine zatıaliniz Alman Gauck gibi de değil; Libya’nın iç işlerine, Mısır’ın iç işlerine, Suriye’nin iç işlerine bodoslama karışmadı mı? Bu iç işlerine karışmalar dolayısıyla buralarda masum insan kanı dökülmedi mi, hâlâ dökülmüyor mu?
Ülkemizin iç işlerine karışılması gerçekten bizi rencide eder, ediyor. 
Amma sen ekonomik bağımsızlığa kavuşup askeri bakımdan dış güçlere bağımlı hale gelmişsen iç işlerine bal gibi karışırlar. Sana sormadan ülkeni, İsrail’i İran füzelerinden korumak için Patriot bataryaları ile bile doldururlar. “Bunlar Türkiye’yi koruyacak” diye yalan bile söylerler. Sen de bunun yalan olduğunu bilirsin amma güç yetiremediğin için doğru imiş gibi kabul edersin. Bu füzeler Türkiye için olsaydı Suriye’den atılan her şey teröristler gibi hiçbir engele takılmadan Türkiye’ye düşer miydi? 
Sen Suriye’nin iç işlerine karış, Libya’ya karış, Afganistan’a karış, Irak’a karış, hem de bunları o ülkelerle birlikte yap. Sonra da, “İç işlerime karışma” de...
Kendi yaptığın şeyi suç ortağına yapma demek hiç de inandırıcı olmuyor be Reis!
Sonra adamın, Gauck’un papazlığına niye laf edilsin ki? Şimdi o da tutsa, “Kur’an ayetleri ile dalga geçenleri niye yanında tutuyorsun, imamlığını mı unuttun?” dese, hoş olur mu?
------------
BİR KİTAP: Vural Savaş’ın “Ulusalcı mı Milliyetçi mi Olmalıyız” isimli yeni kitabı Bilgi Yayınları arasından çıktı. Çok istifade ettik.