Kömür değil, devlet özelleşmiş!

Soma’da özelleştirilen yalnızca kömür madeni değil tepeden tırnağa devlet ve devletin icra gücü hükümet de özelleştirilip madencinin hanesine yazılmış!
Devletin müfettişleri maden sahibinin “İç denetimde” çizdiği yol haritasına göre teftiş yapmış. İktidar milletvekilleri, madenci istemediği için, Uluslararası Sağlık Örgütü’nün 176’nolu, “Madende Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesini” 12 yıldır imzalamamış. 
Niye? Niyesi var mı, madenciye maddi manevi ağır yükümlülükler getiriyor da ondan. 
Bitti mi?
Biter mi hiç?
Hükümetin Enerji Bakanlığı’ndan Çalışma Bakanlığı’na kadar cümle yetkilileri, Soma’daki tehlikeli gidişle ilgili Meclis’te verilen araştırma ve soruşturma önergeleri aleyhine öyle direnişler sergilemiş ki dinleyenler onları resmen ve şahsen tanımasalar, kürsüdekinin madenin sahibi olduğunu sanmaları işten bile değil..
Yine bitmedi!
Madencilerin hakkını savunmak için var olan sendika bile,“Her şey mükemmel, suçlu madenci” demeye getiren açıklama üstüne açıklama yaptı, insanlar kömür mazgallarında cayır cayır yanarken, yani madencinin sendikası bile maden sahibinin zimmetine geçmiş.
Yine bitmedi...
Mahkûmların cezaevlerinden kaçmak için kazdıkları tünellerden daha dar, daha karanlık tünellerde dizleri üzerinde sırt derileri yırtıla yırtıla kazma sallayan işçiler bir anne-babanın evladı, bir gelinin kocası, bir çocuğun babası değil, maden sahibinin kara-kuru robotları haline getirilmiş; istedikleri zaman madende, istedikleri zaman seçim meydanlarında görevlendirdiği alet edevat olmuş çıkmış; eşrefi mahlukat bile ruhsuz ve fakat canlı et ve kemikler gibi özelleştirilmiş...
Taammüden işlenen SOMA faciası karşısında millet uyanır gibi olmuş, adını böyle koyamasa da, “Özelleştirme, devlete ait olanı şahsa vermekte bu kadar ileri gidilir mi, devletin kendisi ve icra organı da özelleştirilir mi?” anlamında itirazlar yükseldiğinde devletin müşavirinden tekme, başbakanından yumruk yemiş, yediği tekme tokat da devletin bakanı tarafından, “Madenci yalancı” diye adeta savunulmuş, her şeyi apaçık gösteren kamera kayıtları bile, “yalan söylemek” ve “iftira atmakla” suçlanabilmiştir!?
Neredeyse tekerleğin bile icat edilmediği dönemlerdeki maden kazaları en yetkili ağızlar tarafından örnek gösterilerek, “Olur böyle şeyler, işin fıtratı bu, literatürde iş kazası diye bir şey işte bunun için var” denilebilmiş, madenci için milletin aklı ile dünyanın gözü önünde alay edildiği tarihî günler yaşanmıştır.
Daha kazadan 20 gün önce CHP’nin Soma’daki madenden adeta ceset kokuları taşıyan önergesini ret eden AKP’liler, 301 şehit verdikten sonra kendileri bir araştırma ve soruşturma önergesi vererek, devlet ve partinin madenci adına özelleştirilmenin adeta tescilini yapmıştır.
Niye böyle söylüyorsun, işte meseleye sahip çıkıyorlar demeyiniz, çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuştur. AKP’nin Soma için Meclis’e verdiği önerge, Rıza Sarraf’la ilgili bir sürü çirkinliğe adı karışan kendi bakanları ile ilgili verdikleri önergeye benzer bir önerge. 
Çünkü önergede, AKP’nin Soma önergesi işveren hataları değil, işveren meziyetleri ile dolu. AKP’lilerin önergesinde Soma, dünyanın iş güvenliği bakımından en güvenli madenlerinden biri ve Soma’da madenler dünyadaki en son teknolojilerle çalışıyor(muş). İnsan bu önergede yazılanları okuyunca Soma’daki işçilerin gerçekten Japon teknolojisinin son ürünlerinden  “örümcek robotlar” olduğuna inanmak zorunda. Madenci ile, milletin aklı ve vicdanı ile bu kadar alay edilmez ve Türkiye dünyanın gözü önünde bu kadar da küçük düşürülmez, düşürülmemeli..
Bu satırları duyan bir Avrupalı, bir Amerikalı, Türklerin yeni teknolojilerden haberleri yok, madencilikte son teknolojiyi 60 yıl önceki teknoloji sanıyorlar, yazık diye düşünmesi normal değil mi?
Velhasıl, ister önden, ister arkadan bakın, ister sağdan ister soldan, ister alttan ister üstten bakın, Soma’da yalnızca kömür değil, devlet ve hükümet dâhil sendikasından bürokrasisine kadar hemen her şey özelleştirilmiş, madencinin aktifine yazılmış...
Ne diyelim!
Tekme tokat yememek için burada keselim de hayatımız tehlikeye girmesin. Böylece kendilerini ne kadar sevdiğimiz de anlaşılsın.
Ellerini kanımıza bulatmayalım, katilimiz olup cehennemlik olmasınlar, biz de, normal ecelimizle ölelim...

Yazarın Diğer Yazıları