Haçlılar doğru söylüyor!

Başbakan Erdoğan Almanya’da yine “AB üyeliği hedefi” ’nden bahsetmiş. İstenmediğini bile bile, “İlle de ben senin olacağım” diye nasıl içlerine sindiriyorlar, gerçekten anlayabilmiş değiliz. 
Biz, “Siz, tarihte defalarca başarılı olmuş bir milletsiniz. Bize veya başkalarına imrenmek neyinize?” diyen Amerikalı Profesör Rufu Myer’e mi inanalım yoksa içeri delikten girmeye çalışan köpek karikatürleri ile milletimize hakaret eden Haçlılara, “Biz sizsiz olamayız, olmayacağız”  ısrarındaki Erdoğan ve zihniyetine mi inanalım?
Oysa Erdoğanlar AB için “Haçlı Kulübü” diye diye toplumda itibar kazanmış, bugün iktidara geldiler ve bugüne kadar orada kaldılarsa biraz da işte bu “Haçlı karşıtlıkları” sayesinde olmuştur. 
“Gömlek değiştirdik” demelerine rağmen millet hâlâ taşları yerine oturtamadı. Yeşil gömleği çıkartıp koyu yeşil gömlek giydiler zannediyorlar, desteğin sürmesi bundan. Domuz etinin raflarda yer almasından, tek geliri faiz olan bankaların önünü alabildiğine açmalarından ve zinayı suç olmaktan çıkartmalarına kadar icraatlarının bir kısmı halk tarafından idrak edilse, mesele çoktan hallolunacak. Zaten bunlar olmasa, milli varlıklar müstevlilere devredilmese ve Kapitalizm’in değirmenine su taşınmayıp, millet kutuplaştırılmasa, köklerimizle kavga edilmese, siyaset servet edinme aracı haline getirilmese biz niye Sayın Erdoğan’la ters düşelim ki?
Almanya’daki o salonda olanları ve Erdoğan’ı dinlerken hem kendileri adına hem peşlerinden gidenleri nereden nereye taşıdıklarına bir kez daha şahit olduk. Evet, Erdoğan AB üyeliğinden asla vazgeçmiyordu, onu dinleyenler ise, “Bakara-makara” diyen eski AB üyeliğinden sorumlu Bakan Egemen Bağış’ı alkış yağmuruna tutuyorlardı. Evet, Bağış en fazla alkışlanan salon konuğuydu. Ne diyelim, yürüdükleri yol kendilerine hayırlı olsun. 
Ne var ki, milletin itibarı ile oynanıyor. Üstelik bunu, “Millet ne derse o olur” diyerek gözümüzü boyayan Erdoğan ve ekibi yapıyor. Çünkü bugün artık bu millet AB üyesi olmak falan istemiyor. Aynı şeyi Erdoğan, Suriye’nin içişlerine karışma bahsinde de yapmıştı, millete rağmen savaşın tarafı olmuş, tutmuş, “Bunu millet istiyor” diyebilmişti. Kardeşim, ne Suriye, ne Almanya, ne Fransa, ne İtalya, ne Yunanistan yani hiçbir Avrupa ülkesi yani AB seni, bizi istemiyor. Bunu açıkça, gözümüzün içine baka baka söylüyor. 
Bir millet daha ne kadar istiskal edilebilir, buna nasıl tahammül ediyorsunuz? En haklı olduğumuz uluslararası meselelerde bile Türkiye’nin değil karşı tarafın yanında yer alan AB’nin kapısında, “Papaz nikâhı”ndan bahsedeceğinize, milletin varını yoğunu dünkü müstevlileri olan bu adamlara üç beş kuruşa devredeceğinize şahsiyet ve millî varlığınıza sahip çıkarak onları kendinize muhtaç eder hale getirmenin gayretini kuşansanız kötü mü olur? 
Bunun yapılabileceğini bizzat Haçlılar söylüyor. Biz şimdi, “AB’siz, Haçlılarsız yapamayız” diyen size mi inanalım yoksa “Siz Türkler, hazine sandığının üzerinde oturup, sandığın içindeki cevherden habersiz, dilenen dilenciye benziyorsunuz (Anneciğim Türkler Geliyor, Önder Şuşoğlu, Kum Saati Yayınları, s.315)” diyen Oryantalist Anna Masala’ya mı inanalım? 
Kim ne derse desin bu bahiste Haçlılar doğru söylüyor arkadaş!

Yazarın Diğer Yazıları