“Dürüst ol!”

Bu gidişle kavramlar intihar edecek. İlk intihar edecek olan kavramlarda biri de muhtemelen  “dürüstlük” kavramı.
Diyor ki Erdoğan muhaliflerine:
“-Dürüst olun, dürüst!” 
Ve Başbakan bu haliyle esrar çeken kendi çocuğunun başını okşadığı halde sigara içen komşu çocuğunu  “ayıptır, günahtır, zehirlidir” diye tokatlayan bir komşuya benziyor.  
Tamam, muhalifler dürüst olsun, herkes dürüst olsun, amma önce iktidar olarak AKP’nin dürüst olması gerekmez mi? Sen hem yolsuzluk ve rüşvet iddiaları kuvvetli delillerle ortaya konan dört bakanın için Meclis’te Araştırma ve Soruşturma Komisyonu kurulmasını önereceksin hem komisyonun teşekkül edip göreve başlamasını engellemek için aylardır komisyona üye vermeyeceksin!
Niye böyle yapacaksın, yaptıracaksın?
Cumhurbaşkanlığı seçimleri geçene, Erdoğan o koltuğa oturana kadar o iddialar Meclis’in gündemine gelmesin, kamuoyuna mal olmasın diye yapacaksın!
Bu mu dürüstlük?
...
PKK militanları Diyarbakır-Bingöl kara yolunu kesecek, bir manga asker kaçıracak ve neredeyse bir tabur asker ve sivil yaralayacak, ölümlere yol açacak, sen tutacak burada görev yapıp  “devlet var” dedirtecek güvenlik güçlerini, Bingöl’de vazifeli Özel Harekâtçıları uçaklarla İstanbul’a taşıyacak,  “Gezi”  eylemlerinin yıldönümünü kutlamak isteyen sivil vatandaşların üzerine süreceksin. Yani Öcalan’ın katillerine merhamet edecek sonra dönüp protesto için kitap okuyan, müzik icra eden çoluk çocuğa, ağabey bacıya plastik mermi ve gaz sıkacak, travmalara, yaralanmalara ve hatta ölümlere sebep olacaksın; dürüstlük bu mu?
...
AB’ye giremeyeceğimizi bile bile..
 AB ülkelerinin tamamının Türkleri AB üyesi olarak görmelerini asla kabullenmeyeceklerini bile bile 2014’ü  “AB’ye Üyelik Yılı”  ilan edecek, 2014-2017 arasındaki koskoca üç yılı, “AB’ye Üyelik İçin Eylem Planı Yılları” ilan ettireceksin... Üstelik bunu bir yandan  “Halkın dediği olur”  der, diğer yandan Türk halkının yüzde 85’inin AB’ye üye olmak istemediğini bile bile yapacaksın; sahi, bu dürüstlük mü?
...
Uzatmaya gerek yok!
Söyleyene ve yapılana bakan yeni nesiller  “dürüstlüğün” ak deyip karayı tercih etmek gibi bir şey olduğuna inanacaklar. Yeni neslin gözünde “dürüstlük”  olmasa da olur bir  “kavram” olup çıkacak, belki de çıktı bile..
İşte bu anlar gerçek aydının, som münevverin kalp olanlarla ayrıldığı  “kavşak anlar, kavşak yıllar” dır.
Öyle bir  “ortaya çıkış”  sergilenmelidir ki  “dürüstlük” ve diğer cümle  “olumlu”  ve  “olmazsa olmaz” kavramlar, bir zamanlar olduğu gibi yeniden, siyah deyince siyah, beyaz deyince beyazın anlaşılması, sıcak deyince terlemenin, soğuk deyince üşümenin, sert denilince taş ve demirin, yumuşak denilince pamuk ve yünün anlaşılması gibi, herkes tarafından aynı şeyin anlaşıldığı herkesin ortak değeri haline gelmeli.
...
Netice olarak..
 “Kavramlar”  da  “vatan” gibi,  “imân” gibidir. 
Öyle olduğu için ikballeri adına her bedeli ödemeyi ve ödetmeyi göze almış siyasilere terk edilemez ve asla içleri boşaltılamaz. İçleri boşaltılırsa gelir birileri oralara kendi ürününü eker yahut o boşluğu çalı-çırpı diken istila eder...
Bugün bir kavram olarak  “Dürüstlük” boğuluyor..
Atlayıp kendisini kurtaracak yüzme bilen yiğit münevverler arıyor!

Yazarın Diğer Yazıları