Kocaman bir hiç!

Başbakan, 2014’ü  “Avrupa Birliği Yılı” ilan etti. 
Müslüman Türk milletinin hiç mi onuru yok ki, “Siz Müslümansınız, biz sizi sevmiyor, sevmemekle kalmıyor, nefret ediyoruz” diyen ve “Asla aramızda görmek istemiyoruz” resti çeken AB kapılarında diz çökmüş, “İlle de gireceğiz!” diye yalvarıyoruz?
Başbakan; “2014 Avrupa Birliği Yılı”  işaret fişeğini çakar da Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu boş durur mu? 
Duramazdı. Durmadı da..
O da, 2014-2017 yılları arasını, “AB’ye Giriş İçin Eylem Plânı Yılları” ilan ediverdi.
Yahu biz bu AB’ye niye giriyoruz? Bu işten kocaman bir “Hiç” ten başka ne kârımız var?
AB üyesi olunca işsiz insanımıza iş mi bulacağız?
Hayır, yok böyle bir şey!
 “Türkiye Araştırmaları Merkezi”  kurucusu ve Türkiye-AB ilişkilerini hemen pek çok siyasetçi ve akademisyenden daha iyi bilen Prof. Dr. Faruk Şen, “Avrupa’daki Türklerin % 34’ü işsiz” diyor ve ekliyor:  “AB üyesi ülkelerdeki işsizlik oranı ise % 35’lerde.” 
Demek ki 505 milyonluk AB’de işsiz sayısı 180 milyona yaklaşmak üzere..
Gerçek bu kadar açıkken Erdoğan, “Bizim AB’ye değil, AB’nin bize ihtiyacı var” demeyi sürdürmekte. Gerekçe olarak da Avrupa’nın yaşlanan nüfusunu gösteriyor: “Çalışacak insanı kalmayacak”. AB’yi yönetenler aptal sanki. Kendi 180 milyon işsizinin farkında değil de, çalıştırmak için belki işçimiz olurlar diye Türkiye’yi AB üyesi yapacak öyle mi? 
Bir de bir Başbakanın görevi, kendi halkını hizmetçi olarak başka ülkelere sürünmeye göndermek mi olmalıdır, yoksa dün AB’nin efendisi olan Türk milletine kendi topraklarında iş bulmak ve AB’nin işsizlerini getirtip Türkiye’deki çiftliklerde amele, fabrikalarda işçi yapmak mı? İşte Sayın Erdoğan’daki ufuk bu. 
Sen madenlerini sat, hayvancılık ve tarımı öldür, insanını aç açık bırak, işsiz koy, sonra AB’ye girelim de işsizimize iş bulalım diye nutuklar at. Almanya’yı, İtalya’yı, Fransa’yı yönetenlerin sanki hiç kafası çalışmıyor? İşsizini işçisi yapmak için seni niye AB üyesi yapsın, “İşçi alıyorum” ilanı verir. Koyar cebine 4 bin Euro’yu, burada 850 liraya mahkûm ettiğim vatan evlatları AB üyeliğini falan beklemez, soluğu bu ülkelerde alıverir...
Siz, öyle bir imam düşünün ki beş vakit namazın ardından cemaatine, “Ey Rabbim, bu ülke çekilir, yaşanır bir ülke değil. Ne olur bizi topluca Mars’a çıkar ki hem karnımız doysun, hem dinimizi doya doya yaşayabilelim” diye olmayacak bir duaya “Âmin” dedirtiyor. İşte AB karşısında Sayın Erdoğan ve bütün AB’cilerin durumu bu. 
Çünkü böyle bir şey asla olmayacak. Bütün fasıllar açılsa ve geçilse bile oylamalara takılacağız. Görüyorsunuz AB’de ırkçılık yükselen bir değer. Yine AB’de Türkiye’yi istemeyenlerin oranı Fransa’da % 83, Almanya’da % 69, Belçika’da % 68. Bu oran İngiltere’de bile % 66’ya yükselmiş. Dediğimiz gibi, bütün fasıllar açılsa ve geçilse bile “Türkiye AB üyesi olsun mu, olmasın mı?”  diye her ülkede teker teker halk oylaması yapılmak zorunda. Bir ülke bile “Hayır” dese üyelik gerçekleşmiyor, mevzuat bu.
Hangi AB üyesi Türkiye’ye “Evet” diyecek? Erdoğan, bırakınız Fransa’yı Almanya’yı Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’ı bile ikna edemez.
Bir de, “halk” diyen, “demokrasi” diyen, “oy” diyen Erdoğan, Türk halkının yaklaşık yüzde 85’inin AB üyeliğine karşı olduğunu bile bile 2014’ü “Avrupa Birliği Yılı” ilan ediyor ve niye Türkiye 2014-2017 arasındaki koskoca üç yılı, “AB’ye giriş için eylem planı” yılları ilan ediyor? Üstelik bir de AB dağılma sürecine girmişken yapıyor bunu?
Bu halk kendilerini o makama milleti  “dilenci” mi yoksa “efendi” mi yapmaları için mi oturttu?

Yazarın Diğer Yazıları