Erdoğan, Kamalak’a mutlaka cevap vermeli!

Hem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, hem halkın oyları ile seçilen ilk Cumhurbaşkanı olmak için meydan meydan dolaşan, hem, her temiz vatandaş gibi yapılan suçlamayı içine sindirememiş bir insan olarak Recep Tayyip Erdoğan...
Eski dâvâ arkadaşı Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak’ın, “Bu tür insanlar dünyada en acınacak insanlardır. O gelirler, o servetler kendilerinin alın teri değil, sattıkları davanın bedelidir” suçlamasına mutlaka bir cevap vermelidir... 
Hatta cevap vermek de yetmez, “İspat et” diye, mahkemeye de başvurmalıdır. Çünkü biliyorsunuz Sayın Erdoğan pek çok kişiyi “Sükût ikrardandır” diye itham etmiştir. Üstelik Sayın Kamalak’ın verileceği mahkemelerin de nasıl hizaya getirilmiş mahkemeler olduğu artık yalnız Türkiye’nin değil, cihanın malûmudur ve uluslararası ilişkilerde mahkemelerin bu durumu yüzümüze çarpılıp durmaktadır. Eğer Erdoğan bu mahkemelere bile güvenemeyip Sayın Kamalak hakkında dâvâ açmayacak, açamayacaksa temiz vicdanların hükmü Erdoğan’ın suçluluğu Kamalak’ın haklılığı, yönünde tecelli edecektir.
Belki, “Kamalak’ın bu sözleri Erdoğan ve arkadaşları için söylediği ne mâlum?” denilebilir amma böyle bir soru muhatabını küçültür, milleti de kendine güldürür. Sayın Kamalak bu ithamı, Deniz Baykal için yahut Kemal Kılıçdaroğlu veya Devlet Bahçeli için yapmış olamaz. Rıza Zarrab için yahut Rahmi Koç için de yapmış olamaz. 
Sayın Erdoğan’ın yapması gereken bir şey daha yaklaşık bir haftadır bekliyoruz o cephede yaprak kımıldamadı. Kur’an ayetleri için “Bakara-Makara” diyen Avrupa Birliği ile ilişkilerden sorumlu eski bakanını kanatları altına alan ve bir seçim zaferi sonrası rakibinin sırtını yere getirmiş gibi tutup kolunu havaya kaldıran Erdoğan, Musul yakınlarındaki Hz. Yunus Aleyhisselam’a ait olduğuna inanılan mezarı baltalarla param parça eden IŞİD militanları hakkında tek söz söylemedi... 
Kamalak’ın “Servetleri sattıkları davanın bedelidir” suçlamasına ve IŞİD teröristlerinin Peygamber mezarı yıkmasına sessiz kalan Erdoğan, Türkiye’nin birlik ve beraberliğinin teminatı olduğunu söyleye söyleye bir hedefe doğru yürüyorken diğer yandan da İstanbul’da Caferi Camisi olarak bilinen iki camiye bazı militanlar tarafından yapılan saldırı ve sabotaj karşısında da dut yemiş bülbül gibi susuyor. Cami, bildiğimiz cami, orada yakılan Kur’an herkesin evindeki Kur’ân’ın aynısı bir Kur’ân, peki, partisinin il ve ilçe binalarına saldırı olduğunda gök gürler gibi gürleyen Erdoğan, bu camilerin kundaklanması ve bu camilerdeki Kur’ân’ın yakılması karşısında niye susuyor?
Hadi o bütün bunları yapıyor, AKP içinde hiç mi bu çelişkilere itiraz edecek yürek kalmadı ve AKP tabanı nasıl oluyor da hâlâ Erdoğan’ı İslâm’ı o makamda temsil eden bir adam olarak görüyor ve nasıl oluyor da Erdoğan’ı geleceğin İslâm Halifesi olarak hayal ediyor?
Bunun sırrı nerede, bir bilsek...

Yazarın Diğer Yazıları