Yazsan suç, yazmasan günah!

Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım...  1150 küsur odalı sarayın mesela 10 bin liralık tuvaletlerini...
Tanesi bin lira olan su bardaklarını...  Her basamağı bir büyükşehirdeki bir apartman dairesi fiyatına mal olan merdivenleri için “Ne bu israf” diyenlere...
“Bu sarayın maliyeti, Bolu-Sinop arası otoyolun sadece 60 km.’lik maliyeti” diyerek karşı çıktı...
Yeni Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan’ın ise devlet harcamalarının usulüne uygun yapılıp yapılmadığını denetleyen Sayıştay’ı ziyaretinde Sayıştay Başkan ve üyelerine, “Bazı şeyleri görmezlikten geliverin” dediği basında yer aldı.
E, biz ve bizimle beraber bütün Türkiye ve bütün dünya Türkiye’de bir “Havuz Medyası”nın olduğunu...
Havuz medyası patronlarının devletten, özellikle de Ulaştırma Bakanlığı’ndan ihaleler aldıklarını, havuza aktarılan 100 milyon dolarların karşılığı olarak “Milletin anasının ....”  diye kendi aralarında telefon konuşmaları yaparken  “tape” lendiklerini dinledik, dinlediler...
Şimdi belki, “Eee, ne demek istiyorsun” diyorsunuzdur. Desek gücünüze gidiyor, suç oluyor; demesek görevimizi yapmamış oluyor, haram yemiş, gerçeği örtmüş velhasıl günaha girmiş oluyoruz...
Bu; bu işi yapanların havuzu doldurabilmek için yolların maliyetini artırdıklarını sonra da maliyeti artırılmış yolla bin küsur odalı sarayı ibraya çalıştıklarını, bunu yaparken de, iddialara göre, bütün bu işleri denetleyen Sayıştay’dan, “Bazı işlerimizi görmezlikten gelin”  ricasında bulunduklarını gösteriyor...
Yani, itiraf gibi bir şey...
Kaç defa söylendi. O binanın temeli,  “Başbakanlık” olarak atıldı. Temel atıldığında da Başbakan, Erdoğan’dı. Sayın Erdoğan,  “Binanın altında tekerlekler yok” diyor.
Tekerlek var mı yok mu, bilmiyoruz.
Lakin Başbakan, Cumhurbaşkanlığına yükseldi, “Başbakanlık binası” da peşi sıra “Cumhurbaşkanlığına” gitti...
Eğer bugün o binada Başbakan ve Bakanlıklar bulunsaydı bu tartışmaların hiç biri olmazdı.
Neyse...
Sayın Erdoğan, “Ben alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağım dedim, olmayacağım”  diyor. Dinleyenler de, “Ne güzel söyledi” diyerek kendilerini ayakta alkışlıyor...
Buradaki “Alışılmış”a sakın ola ki “alışmayın” ...
Bahsedilen “Alışılmış”lıktan kasıt...
“Anayasal sınırlar içerisinde hareket etmeyeceğim”  demenin Erdoğan’cası...
Birkaç gündür olup bitenleri hep birlikte seyrediyoruz.
Cumhurbaşkanı, “İnlerine girdik” diyor, “Cinayet işlemişler”  diyor,  “Güneydeki bir ülkeyle iş tutmuşlar” diyor,  “PKK ile ortak hareket ediyorlar”  diyor...
Bu işler Cumhuriyet Savcısının işleri, Cumhurbaşkanı’nın işleri değil... Üstelik henüz “iddia”  durumundalar... Sanık avukatlarına bile verilmeyen bu bilgi dosyaları Cumhurbaşkanı’nın elinde ne geziyor?
Dosya yoksa, Cumhurbaşkanı, aklına geldiği gibi konuşarak mahkemeyi baskı altına mı alıyor...
Bilmiyoruz amma hakikaten alışmadığımız ve bir türlü alışamayacağımız şeyler oluyor..
“Alışılmış Cumhurbaşkanı olmayacağım” demekle kastedilen demek ki bu ve benzeri şeyler...
Ayakta alkışlanan da bu!
Artık hukuk, savunma hakkı ve bizzat gerçeğin ta kendisi cümleten “makul suçlular”  arasında...

Yazarın Diğer Yazıları