Bir kasetten iki post!

Nasıl bir siyaset ise, MHP’nin her icraatı dönüp dolaşıp AKP’nin işine yarıyor. İsmet Yılmaz’ın,  “Baykal’ın kaseti var” gerekçesi ile Meclis Başkanı olmasının sağlanması da, bu zincirin “şimdilik” son halkası...

“Kaset gerekçesini” ileri sürerek bir AKP’linin Meclis Başkanı olmasını sağlamak aslında “kaseti üreten ve seçim malzemesi yapanlara” hak vermek değil midir, iyi düşünmek gerek...

 O görüntüler bugünkü gibi hafızamızda. Birileri Baykal için kaset üretip getirmiş; zamanın Başbakanı kaseti izliyor, izlerkenki görüntü de çekilmiş, internet ortamına atılmış. Başbakan çıkıyor, “Ne özel hayatı, ne özel hayatı; genel hayat, genel hayat!” diye meydan meydan dolaşıyor, o görüntülerden AKP’ye oy devşiriyor. Oysa yapılması gereken kaseti getirip eline verenlere, “Sizde hiç utanma, ahlâk yok mu? Bir kişinin mahremiyetine böylesine girmek insanlığa sığar mı, İslâm’la bağdaşır mı?” diye azarlayıp, Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırmak olmalıydı. Aynı kaset o gün AKP’ye oy getirmişti, şimdi de Meclis Başkanlığını getirdi... Hem de kimi?

İsmet Yılmaz’ı!

O İsmet Yılmaz ki, Ege Denizi’ndeki 16 Türk adası Yunanistan tarafından önce işgal, ardından da ilhak edildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Milli Savunma Bakanı olarak hiç sesini çıkarmayan İsmet Yılmaz... O gün MHP milletvekilleri İsmet Yılmaz’a çok haklı olarak demediklerini bırakmadılar. Aynı tarihlerde Yunanistan’da seçim olmuştu, Yunan Savunma Bakanı, işgal ettiği 16 Türk adasını ziyaret etti, yani, “Buralar bizim” dedi. İsmet Yılmaz, Milli Savunma Bakanı olarak, “O adalar Lozan’a göre bizim hâkimiyetimizde” demekten öte hiç bir şey yapmıyordu. Bu sözler üzerine, “Adalar, Lozan’a göre bizim ise Yunan Savunma Bakanı işgal ve ilhak ettiği Türk adalarını ziyaret etti, siz aynı adaları ziyaret edebilir misiniz?” diye soruyor, hiçbir cevap alamıyorlardı.

Sözün özü... MHP, Milli Savunma Bakanı olarak 16 Türk adası ve daha yüzlerce adacığı Yunanistan’ın olmasına göz göre göre seyirci kalan İsmet Yılmaz’ın adeta ödüllendirilmesine vesile oldu, Meclis Başkanlığı’na yükselmesinin yolunu açtı. Bahane olarak da Baykal’ın kaseti ileri sürüldü. Baykal o kasetle kendine zarar verdi, İsmet Yılmaz Türk topraklarının terkine göz yumdu. Tamam, Baykal’ı kaset gerekçesi ile istemediniz, millî hassasiyetleri olan başka bir CHP’li yok muydu Meclis Başkanlığı’na aday gösterttirilecek? Neymiş efendim HDP’nin de oyuna ihtiyaç varmış, HDP’nin oyla desteklediği bir adaya MHP destek vermezmiş, veremezmiş... Ölçü böyle olursa MHP’nin ipleri HDP’nin eline geçmiş sayılmaz mı? Bundan böyle HDP, olmasını istemediği ve fakat MHP’nin oyları ile olabilecek her hususta, “Bu konuda ben de destek veriyorum” diyerek hedefine ulaşmaz mı?

MHP’nin ve Türkiye’nin görmesi gereken gerçek şudur. AKP, Öcalan’la masaya oturan partidir. HDP ise Öcalan’ın partisidir. Yani AKP, “asıl”dır, HDP ise “suret.” Sureti bahane ederek aslı desteklemek siyaset olamaz, olmamalı... HDP kızıl PKK, AKP ise yeşil PKK’dır. AKP denilen parti MHP’yi “Kandan beslenen parti” olarak ilân etmiş bir partidir.

Türk topraklarını Yunan’ın gaspına seyirci kalan İsmet Yılmaz’ın Meclis Başkanı olur olmaz yaptığı açıklama ise “Türkiye’nin kantonlara bölünmesine yardımcı olacağım” mesajlarıyla yüklüdür... İşte bu kişiye verilmiştir bu destek. Bu güzel ve doğru bir siyaset ise, eh, hayırlı olsun... 

Yazarın Diğer Yazıları