Derbi, tribün ve siyaset

Pazar akşamı Fenerbahçe-Galatasaray derbisini canlı izledim. O kadar saha, seyirci ve tezahürat ortamında dahi hakem tartışmalı pozisyonlardaki takdir hakkını genellikle Galatasaray'dan yana kullandı. Oysa teamüller bunun tam tersi gerçekleştiği şeklindeydi. Mazide hakemler düdüklerini "saha ve seyirciyi de dikkate alarak adaletle" çalarlardı. Bu kez böyle olmadı. O nedenle de 4-5 pozisyondan birinde Galatasaray golü buldu ve birinci devre bitmeden beraberliği yakaladı. Galatasaray takımı iyi olmakla birlikte ikinci yarıda "tartışılır bir penaltı" ile gelen gol, Fenerbahçe'nin kendi evinde kaybettiği derbiye vesile oldu. Daha önceki haftalarda da bazı siyasilerin tesiriyle canı yanan kulüp başkanı ne yapmalıydı? "Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık" misali, bulunduğu makamın sorumluluğunu da hesap ederek nezaketi elden bırakmadan karşılaşmadan önce birilerinin dikkatlerini çekti. Çekti çekmesine de nezaket ve üslubu nedeniyle de çokta anlaşılır olmadı. İş ortada kaldı.

***

Fenerbahçe-Galatasaray maçında da benzer hakem hataları yinelendi. Oysa eskiden "Başkent Ankara ama payitaht İstanbul'dadır" anlayışı ile bu tür röportaj ve açıklamalar daha net daha öznesi belli yapılırdı. Hatta bu ikaz ve önerileri değerlendiren siyasi mahfiller, spordaki kurumları (TFF) bu önerileri dikkate alması noktasında ikaz eder, bunu da kulüplerin yönetime bir katkısı sayardı. Fenerbahçe-Galatasaray derbisi göstermiştir ki; maç öncesi Fenerbahçe kulüp başkanının ikazları "üsluptaki nezaket nedeniyle" kafi derecede anlaşılamamış. O halde ben bu zevatın anlayacağı dilden kendim söyleyeyim. Niçin? Daha modern daha mutlu bir ülkede, kederde tasada ve kıvançta birlikte ve müreffeh yaşamak için. Nasıl yapalım? Şöyle seslenelim. Ey aziz ve çok muhterem siyaset büyüklerim... Biliniz ki bizim kulüplerin bir siyasi mensubiyeti ve bir siyasi tavrı yoktur. Onların işi spordur ve bölücülük hariç, milliyetçi hassasiyetlerle herkese eşit mesafededirler. Ancak bazı bakanlar ve siyasiler bazı spor kulüplerinin şampiyonluk ipini göğüslemesi için gayret sarf edip taraf olmaktadır. Ya da bu yönde algı yaratılmaktadır. Bundan da Federasyon ve hakemler etkilenmektedir.

***

Esasen böyle olmasa bile bazı işgüzarlar bu siyasilere yaranmak için böyle zannetmekte, "Vur" deyince öldürmekte ve canımızı yakmaktadır. Bu yanlıştır ve esasen siyaset kurumuna da zarar vermektedir. Fenerbahçe maçında da gördüğünüz gibi çalınan adaletsiz düdük ve bunu önleyemeyen Türkiye Futbol Federasyonu tribünlerin tahrik olmasına neden olmuştur. Yarın bu tribünler nezaket kuralları içinde haklarını aramak için protestoda bulunursa, bilin ki bunun müsebbibi biz ve kulübümüz değildir. Bunun müsebbibi olsa olsa spor kulüpleri adına statlarda teberrulu loca satılmasına vesile olanlardır. Gidiş bu istikamete doğrudur. Siz siz olun yarın "Tribünleri kulüpler organize ediyor, tribünler siyasallaşıyor" demeyin. Kulüplerimizi de herhangi bir ceza ile tecziyeye kalkmayın.

****

SPOR POLEMİK

Bir kavuk devrildi

Günlerdir tartışılan, yüze yakın senaryo ile maç öncesi tahminlere sığdırılamayan büyük derbimiz, nihayet 20 yıllık kavuğun devrilmesiyle bitti. Sarı-kırmızı kartların havada uçuştuğu, penaltıların ve Onyekuru'nun sonucu oluşturduğu, unutulmaz bir derbi izledik. Onyekuru, konuk takımın ilk ve son gösteri elemanı olarak Altay'ın kalesine şutlar savurdu. İlki olmadı ama son golü atarak Kadıköy'de son sözü söyleyen oydu.

Anlaşılan o ki Kadıköy'ün efendisi Fenerbahçe, 20 yıldan beri elinde bulundurduğu "invictus-yenilemez" unvanının baskısını üzerinde hissetmeye başlamış... Belki de o nedenle ev sahibi Fenerbahçe tutuk oynuyordu.

Hakem Halil Umut Meler'e bakalım. Maçın sonucunu etkileyen ilk penaltı kararı doğru. İkinci penaltı doğru değil, yanlış! Oradan da 20 yıllık rekoru bozan bir gol çıktı. Serdar Aziz'in Falcao'ya sert müdahalesi elbette sarı kart. Ancak Marcao'nun Muriç'e havada boyundan vuruşu da bir kart gerektiriyordu. Ersun Yanal'a gösterdiği kırmızı kart bir derbiye hiç yakışmayacak görüntü. Belhanda ve Deniz Türüç'e gösterilen kırmızılar da doğru. Terim'e gösterilen sarı kart için yorum yok.

Oynanan oyunda zarafet, taktiklerde maharet, davranışlarda asalet yoktu. Skor tabelasına diyeceğimiz yok.

Attila Gökçe (Milliyet)

***

Rezalet Onyekuru'yu yıldız yaptı

Fenerbahçe kendi sahasında coşkulu seyircisi önünde hem defansif hem ofansif açıdan tahmin edilmeyecek kadar çok kötü bir 90 dakika sergiledi. İlk yarıda oyun sürekli rakibin kontrolündeydi. Bu kötü tabloda bir bonus geldi. İlk pozisyon girişiminde penaltı kazanıldı ve skor avantajı elde edildi. Bunun moraline rağmen Fenerbahçe kıpırdamıyor, Galatasaray oyunu domine ediyordu.

İkinci yarıda Fenerbahçe biraz kıpırdadı ama hücum girişimlerinde üretkenlik sıfırdı. Bu arada esas üstünde durulması gereken felaket tablosu takım savunması idi. Defans bloğu çizgi halinde kalıp, arkasında genişlik bırakırsa rakipler çok kolay pozisyon bulur. Ankaragücü geçen hafta burada rekora ulaştı. Devam eden bu taktik rezalet, tam olarak hazır olmayan Onyekuru'yu gecenin yıldızı yaptığı gibi Galatasaray'a da 20 sene sonra galibiyeti getirdi. Galatasaray'ın, önemli ofansif bekleri Mariano ve Saracchi'nin hiçbir kanat organizasyonu yapmamasına rağmen sadece defans arkasına atılan toplarla pozisyonlar bulması gerçekten günümüz futboluna tam zıt kutup teşkil eden durumdu.

Ömer Üründül (Sabah)

***

Penaltılar hatalı

Halil Umut Meler maç boyu çaldığı ve çalmadığı düdüklerle, gösterdiği ve göstermediği kartlarla maçı birbirine karıştırdı. Oyuncular itiraz ederken neredeyse hakemi tartaklayacaklardı ama hakem tamamına tepkisiz kaldı. Fenerbahçe lehine verilen penaltıda Galatasaraylı oyuncu topa hamle yaparken çok tedbirli davranıyor. Ayaklarını dizden büküyor ve hedefinde top var. Pozisyonu devam ettirmek ve penaltı vermemek daha doğru olurdu. 68. dakikada Donk, Deniz'i düşürdü, sarı gördü. Düşürmemiş olsa, Deniz kaleciyle karşı karşıya kalacaktı. Donk kırmızı kart görmeliydi.

Galatasaray lehine verilen penaltıda da Jailson topla oynuyor. Kayarak geliyor ve amacına ulaşıyor. Penaltı verilmemesi gerekirdi.

Belhanda ve Deniz'in atıldığı pozisyon tamamen yönetim eksikliği. Böylesi gergin bir ortamda oyunculara bu fırsatı vermemek gerekir. Sahadan çıkmış oyuncunun tekrar sahaya alınması, giren oyuncunun sahadan çıkartılması hakemin kontrolü ne kadar kaybettiğini gösterdi. Böylesi karışık pozisyonların olduğu ve kontrolün kaybolduğu maçta Ersun Yanal'ın atılması ise fazla titiz bir tutum oldu.

Deniz Çoban (Fanatik)

 

***

Korkak Yanal cesur Terim

Ersun Yanal'ın korkaklığı Fenerbahçe'yi hem şampiyonluktan etti hem de Kadıköy'de kaybeden hoca olarak tarihe geçti. Fatih Terim'i çok eleştirdim ancak Terim uzun zamandır unutturduğu büyük hocalığını Kadıköy'de gösterdi. Fenerbahçe'yi çok iyi analiz etmesinin yanında, cesur futboluyla da maçı kazanmak istediğini başlama düdüğüyle birlikte ezeli rakibine hissettirdi. Galatasaray oynuyor Fenerbahçe seyrediyordu. Dalga dalga gelen sarı-kırmızılılar gol kaçırma yarışına girdiği sırada penaltı Kanarya'nın imdadına yetişti. Kruse ile öne geçilmesi bile Fenerbahçe'yi ayağa kaldıramadı. Çünkü Yanal'ın ne kadar defansif orta saha oyuncusu varsa sahaya sürme ve kaybetmeme hastalığı yüzünden ileri gitme şansı da yoktu. Sezon boyunca oynamayan Tolgay'dan kurtarıcı olmasını beklemek de Tolga Ciğerci'den kanat oynamasını beklemek de hayalcilikti. El freni çekilmiş Fenerbahçe, Kadıköy'de ilk defa bir derbide bu kadar aciz bir futbol oynadı. Donk'un golü, 20 yıllık serinin biteceğinin işaret fişeği oldu. Falcao, Kadıköy'ü yıktı. G.Saray'ın yer uçağı Onyekuru tarihe geçen golü attı.

Sonuç, Fenerbahçelilerin en mutlu olduğu şey artık ellerinde yok. 

Yasin Yıldırım (Sözcü)

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları