2019-2020 karanlık!

Ben diyeyim "Görünen köy kılavuz istemez", siz söyleyin; "Bu hâl ve gidişin varacağı yer bellidir!"

Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de ister-istemez sekteye uğrayan futbolda 2019-2020 sezonunun akıbetinin ne olacağı konusunda belirsizlik devam ededursun, senaryoların da ardı arkası kesilmiyor.

Durumun, daha doğrusu koronavirüs vahametinin akıbetinin "ucu açık" olduğu için de "Şu veya bu zaman" diyerek karar verebilme imkânı da bulunmuyor.

Ortadaki böylesine bir toz dumandan görülmeyen tablonun mevcudiyetinde de yetki sahibi otoritede haklı olarak ne yapacağını bilemez, dolayısıyla karar veremez durumdadır.

Yetki sahipleri, hiçbir şartta adaleti tam olarak sağlayamayacağı aşikar olacak bir karar için ne yapacaklarını bilmez durumda arayışlarını sürdürürken, liglerde mevcut haliyle sıralanmış olanların, adaleti bir kenara koyarak sadece ve sadece kendi pozisyonlarına bakarak, kendi çıkarlarına yönelik söylem içinde olmalarını, hedeflerine yönelik kamuoyu oluşturmaya çalışmalarını "anlamak mümkün değil" diyeceğim ama "Burası Türkiye!" Anlamak lazım!

Yani; adaletin hak ve hukuka göre değil de hemen hemen her alanda güç ve güçlüye göre dizayn edildiği, kararların alındığı bir Dünya ülkesi!

Alın bakın, koronovirüs belası yüzünden devletin "ekonomik tedbirler paketi" diye açıkladığı akçeli işlerde en çok kimlerin gözetildiğine.

"Herkes için aynı adalet var mı, yok mu?" anlarsınız.

*

Neyse biz dönelim yine futbolun ille de en başa dikilmiş olan Süper Lig'de durumun ne olduğuna ve nasıl karar verilmesi gerektiğine?

Senaryo üzerine senaryolar yazılıp çizilip, söylenip, ben diyeyim "kamuoyu oluşturulmaya", siz söyleyin "algı yaratılmaya" çalışılıyor!

Hem de kağıt üzerindeki kayıtlarda üzerinde "tarafsız" damgası bulunan medya ve onun bitaraf olması gereken muhabirleri eliyle!

"Yazar" statüsünde olup, "takip ettiği takım" hesabı ile değil, "fanatiği olduğu kulüp" aidiyeti ile hareket edenler de apayrı bir vahamet!

*

Sonuç itibari ile Avrupa'da UEFA veya ülke federasyonları tarafından verilen kararlar, o coğrafyadaki devletlerin vatandaşlarınca, "Olağanüstü bir hal. Yapacak bir şey yok" denilerek kabul görecektir.

Ama Türkiye'de öyle mi?

Hangi kararı verilirse verilsin, uygulama her daim yıllarca tartışılacaktır. Tıpkı 2010-2011 sezonu için olduğu gibi…

Son zamanlarda "kamuoyunda mı" desem, ya da konuda sözü ve hükmü kendilerinden başkalarına zerre kadar vermeyen "spor uleması, yazan-çizen-konuşan takımında mı" desem, alternatif sayısını 2'ye indirmiş gibiler.

Birisi liglerin bu haliyle tescil edilmesi: Ki büyük bir kısmı "tescil edilmesi demek, en tepedekinin sezonun şampiyonu ilan edilmesi anlamına gelmez" inancı da içindeler!

Diğeri de, "Geri kalan 8 maçın hafta da 2 maç yöntemiyle oynanıp, ligin bir ayda tamamlanması."

Ancak buna izin verilmesi, daha doğrusu koronanın izin vermesi gerekmektedir. Bu hal ve şerait içinde böyle bir izinin çıkması da çok zor bir ihtimal, imkân olarak ortada durduğuna göre…

Gel de, "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" deyip, istek ve görüşlerin birbirinden çok ama çok uzak olduğunu da görüp, 2019-2020 sezonunu kayıtlarda karanlığa bırakma bakayım!

Yazarın Diğer Yazıları