Yeni rejimin simgesi kobra yılanı mı?

Mehmet Fatih Köroğlu, yeni havaalanı kulesinin kobra yılanı gibi olmasının sebebini incelememi rica etti. Yeni rejimin simgesi olabilir mi acaba? Dua edelim ki Güney Afrikalı mimarın yeni inşa ettiği gökdelende olduğu gibi başka bir şeyden ilham almamışlar! (Bilenler bilmeyenlere anlatsın!)

***

Dünyada yeni bir durum var. Kitleler, Trump gibi her gün zehir kusan liderleri, mevcut düzenlere tepki duydukları için başa getiriyor.

New York Times, iki köşe yazarı Frank Bruni ve Ross Douthat'ın sohbetini yayınladı.

Yazının başlığı "Trump bizi birleştiremez. Herhangi biri bunu yapabilir mi?" şeklinde...

Alt başlıkta ise "Son terörist saldırılardan sonra cumhurbaşkanı en iyi yaptığı şeyi yapıyor; kutuplaştırıyor." deniliyor. Kısaltarak bir bölümünü vereyim:

Frank Bruni: Sadece Pittsburgh sinagogunda 11 Yahudi Amerikalının katledilmesinden sonra değil... Geçen haftaki boru bombalarından sonra değil... Trump'ın çirkin konuşmalarından ve çirkin tweetlerinden de değil... Bu ülke hakkında çok endişeliyim ve Başkan Trump'ın bizi birleştirmek ve yaralarımızı iyileştirecek birikime ve niyete sahip olduğuna inanmıyorum. Lütfen, lütfen, lütfen yanıldığımı söyle.

Ross Douthat: Tabii ki yanlış değilsin Frank. Böyle bir travmanın ortasında bile twitter'dan retorik el bombalarını fırlatarak kutuplaştırıcılık yapıyor.

Frank Bruni: Trump'un başkanlığı ve onu yürütme biçimi Amerika'da hızlı bir şekilde ortak zemin ve ortak hedefleri yok ediyor. Bu boşluğu nefret dolduruyor.

Ross Douthat: Ortalık Mançuryalı kobay adaylarıyla dolu. Bu da faşizmi haykırıyor. Dünya sahnesindeki en son Trumpian figürü, Brezilya'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Jair Bolsonaro'dur. Dünyada popülistlere oy veren insanlar, gidişatın farkında bile değil.

***

Uygur Karahan ise Twitter'da Yahudi asıllı Alman kadın düşünür Hannah Arendt'in sözlerini paylaştı:

-Totaliter örgütlerin üst yönetiminde herkes şefin yalan söylediğini bilir. Ama şef kaybederse hepsi kaybedeceğinden susarlar. İlke, şefin yanılmazlığı değil yenilmezliğidir; buna olan inanç biterse totalitarizmin hayal dünyası bir anda çökecek ve gerçek kazanacaktır.

-Herkes sürekli yalan söylediği zaman sonuçta buna inanmazsınız ama hiç kimse de hiçbir şeye inanmaz. Böyle bir toplum, hiçbir konuda fikir sahibi olamaz. Giderek düşünme, yargılama ve eylem yetisini kaybeder. Böyle bir topluma her istediklerini yaptırabilirler.

-Diktatörlerin o kadar göz göre göre yalan söylemelerinin sebebi, tabanlarının ahlâkını bozmak ve suç ortağı haline getirmektir. Biliyorlar ki ertesi gün o yalanın tam tersini söyleyecekler ve taban bunu 'ne büyük taktik deha' diyerek bir kez daha alkışlayacak.

***

Aslında Hannah Arendt, bu tespitlere Hitler ve Stalin yönetimindeki Almanya ve Sovyetler Birliği'ni inceleyerek ulaşmıştı. Hitler, zaten Goebbels'in "Yalan ne kadar büyük olursa, kitlelerin ona inanması ihtimali o kadar artar." taktiğini kullanıyordu.  

Hürriyet gazetesi adına geçen yıl Çınar Oskay'ın konuştuğu Oxford Üniversitesi profesörü, The Guardian yazarı Timothy Garton Ash ise şöyle diyordu:

-Otoriterlerin repertuvarı çok kısıtlıdır. Ulusal güvenliğe tehdit, vatana ihanet, terörizm, halk düşmanlığı suçlamaları gibi...

-Mesele şu: Güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü gibi demokrasinin taşıyıcı sütunları ayakta kalacak mı kalmayacak mı? Yeni dönemde devletin şiddet kullanımında artış kesinlikle olacak. Çoğu zaman da kendi vatandaşlarına karşı...

***

Trump, şimdi kendi vatandaşını Türkiye'de öldürten Suudi Arabistan prensinin şahsında 110 milyar Dolarlık silâh satışlarını kurtarmaya çalışıyor. Bunu yaparken kendisini eleştiren gazetecileri, "halk düşmanı" diye nitelendiriyor.

Ya Türkiye'de ne oluyor?

Yazarın Diğer Yazıları