Yolculuk nereye?

Yolculuk nereye?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Zirvesi kapsamında katıldığı oturumda, "PKK/PYD''den DEAŞ ve FETÖ''ye kadar birçok terör örgütü ile sınırlarımız içinde ve dışında yoğun bir mücadelenin içindeyiz. DEAŞ''la göğüs göğüse çarpışan ve bu uğurda gencecik evlatlarını şehit veren tek NATO müttefikiyiz… Terörün her türlüsüne karşı yürüttüğümüz mücadelede maalesef müttefik ve ortaklarımızdan beklediğimiz destek ve dayanışmayı göremedik. Suriye, Irak ve Türkiye''de eli Müslümanların kanına bulaşmış terör örgütü elebaşlarının meşru bir aktör gibi en üst seviyede muhatap alındığına, desteklendiğine şahit olduk" dedi.

Ki, son derece haklı bir sitemdi.

***

Anlamadığım, aynı Erdoğan''ın, ABD Başkanı Biden''la görüşmesinden sonra, bütün diğer NATO ülkeleri çekilirken, Türkiye''nin Afganistan''da kalması konusunda aralarında bir mutabakatın söz konusu olduğunu söyleyip, "Bir sıkıntı söz konusu değil" demesi.

Neden değil?

Nasıl değil?

Aynı zirvede yapılmış yukarıdaki konuşmada ortaya konan gerçekler "sıkıntı"nın ta kendisi değil mi?

Bir yandan PKK/PYD, DEAŞ gibi terör örgütlerinde karşı "yalnız bırakılmış" olmaktan yakınıp, diğer yandan Afganistan''da Taliban''a yahut potansiyel başka terör odaklarına karşı aynı "yalnızlığa" talip olmak anlaşılır iş mi?

Irak ve Suriye''de müttefiklerimizden yediğimiz "dost kazıkları"nı uğradığımız ihanetleri bir bir sıraladıktan sonra sahi yolculuk nereye; Afganistan''da da mı hançerlenmeye?

***

Madem ki, bugüne kadar başta ABD olmak üzere NATO ülkeleri, coğrafi olarak "aynı zamanda NATO''nun da sınırı" durumunda olan Türkiye Cumhuriyeti''nin sınır güvenliğini hedef alan terör saldırılarına karşı bile Türkiye''yi gerektiği ölçü ve şekilde desteklemedi. Hatta, tuttu, Türkiye''yi hedef almış terör gruplarına destek verdi. Türkiye''ye karşı terör örgütlerini silahlandırdı. O silahlarla binlerce evladı katledildi bu ülkenin…

Türkiye, şimdi neden, sırf NATO''nun yeni konseptinin gereği olarak, Rusya, Çin ve dahi Asya''nın etkinliğine karşı Afganistan yine "supap" olarak kullanılabilsin ve ABD''nin bölgedeki ali menfaatleri zarar görmesin diye, kendi sınırlarıyla ilgisi alakası olmayan bir coğrafyada "bekçilik" yapmaya soyunsun ki?

Üstelik de bir diğer komşusu Rusya ile karşı karşıya gelmek pahasına!..

Yeni şehitler vermek üzere mi!

***

Bu çelişki de, teknik olarak, en az;

NATO Zirvesi''ndeki ikili görüşme öncesi, Biden''ın "tehcir"i "soykırım" olarak tanımlaması konusunu mutlaka gündeme getirecekleri vurgusuyla "Bu yaklaşım bizi ciddi manada üzmüştür. Bunu gündeme getirmeden geçmemiz doğru değildir. Türkiye rastgele bir ülke değildir" deyip, görüşmeden sonra garip bir hoşnutlukla ve dahi şükredermiş gibi "Hamdolsun hiç gündeme gelmedi" demek kadar tartışmaya değer değil mi?

***

Türk gençleri kendi vatanlarını savunurken "militarizm karşıtı", "dünya vatandaşı", "hümanizmin ete kemiğe bürünmüş hali" kesilip de aynı Türk gençleri "emperyalizmin askeri" yapılmak istendiğinde coşkuyla alkışlayan tayfa var bir de…

Bu yardakçı zihniyet ve döngüden ne zaman kurtulacak acaba Türkiye?

Kurtulabilecek mi ya da!

BİR DE DEĞİLİZ, BERABER DE…

Sürprizsiz; üç aşağı beş yukarı geçen hafta düştüğüm "Avrupa" şerhini doğrulayan, yani ABD''nin Çin ve Rusya''yı hedef gösterip de yaptığı "Yürüyelim arkadaşlar" çağrısının Avrupa frenine uğradığı, özellikle Çin konusunda az daha diplomatik bir mesajla noktalandı aylardır, milyonlarca yorumun konusu olan NATO zirvesi.

***

Oturumlar, toplantılar, sözlü ve yazılı mesajlardan ziyade liderlerin "beden dili" ile verdikleri kora kor mücadele daha ilgi çekiciydi.

Yiğidi öldür hakkını yeme; son anda uğradığı Amerikan tezgahını saymazsak -ki bence o rezil algı operasyonundan zevk almak, memnuniyet duymak asla dahil değildir/olamaz "muhalefet" dediğimiz şeye-, Cumhurbaşkanı da, el ense çekme işlerinde öyle çok da kündeye gelmedi, hatta aleni üstünlük sağladığı kareler az değildi.

Bu alanda açık ara hezimeti yaşayan isim Macron oldu sanki; gençlik, atiklik yetmedi. Hemen her hamlesi muhataplarının ya tecrübe ya da sezgileri sayesinde iade edildi. Velhasıl; verdiği fiziki mücadele öne geçmekten ziyade komik duruma düşmekle neticelendi.

***

"Son tahlil" namına benim için en kekremsi yorumların adresi yine Türkiye''ydi; zira Batı, Batı''lığını yapacak ne gam da bizim "NATO" kafalılar bunu ne zaman anlayacak acaba?

Önceki gün akşam saatlerinden itibaren bir "NATO''nun birlik mesajı" türküsü tutturulmuştu ekranlarda.

Hiç mi utanmıyorsunuz bunu söylerken; başta Suriye olmak üzere, "en büyük ikinci ordusuna" sahip olan üyesine karşı terör örgütlerinin yanında durmakta ısrar eden bir yapı içinde hangi birlikten söz ediyorsunuz?

Türkiye''ye karşıysa; evet, o var.

Ama onun dışında;

PYG/YPG''yi silahlandırmaktan vazgeçme taahhüdünde mi bulundu NATO ülkeleri?

Suriye''de de Irak''takine benzer bir "bölünmüş" yapılanmayı desteklemeyeceklerinin garantisini mi verdiler?

Türkiye''nin "meşru savunma hakkı"na bile saygı duymayan bir sözde ittifakta neyin birliğinden söz ediyorsunuz?

Yazarın Diğer Yazıları