Yurtsuzluğa bak; ibretsizliği gör

Yurtsuzluğa bak; ibretsizliği gör

Üniversitelerin açılmasıyla birlikte nurtopu gibi yeni bir sorunumuz olmuş değil.

Öğrencilerin "barınma sorunu" hep vardı. Ben de öğrenciliğimde yaşadım. Muhtemelen, benden önceki kuşağın dar ve orta gelirli öğrencileri de kendi dönemlerinde yaşadı; bugün ilk defa maruz kalınıyormuş gibi ele alınan sıkıntıları.

Zaten, köklü bir tarihi olmasaydı, tarikattır, cemaattır, siyasi gelenektir, ideolojik teşkilattır, terör örgütüdür; nice "paralel" yahut "paralelleşme heveskârı" yapı,  bunca yıl, gençleri kendine tam da bu zaaf, yoksunluk ve ihtiyaçlarından bağlamaz, bağlayamazdı.

Dolayısıyla, gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalakalmayı gerektiren bir durum da yok; özellikle 15 Temmuz''dan sonra rötarlı da olsa yüzleşilen acı tecrübeleri düşününce, şahit olduğumuz bu hazırlıksızlığı "makul"leştirebilecek mazeret de yok ortada.

Yursuzluğa bak, ibretsizliği gör, halimizin özeti.

***

Bu nasıl "sosyal devlet"?

Gençlerinin anayasal güvence altındaki eğitim haklarına bağlantılı, ve yine anayasal güvence altındaki barınma haklarından faydalanamıyor olmalarının nasıl bir mazereti olabilir?

Yurt yoksa; yapsaydınız.

Kapasite azsa; arttırsaydınız.

***

İş altın varaklı saraylar, yedi yıldızlı oteller, görkemli rezidanslar yaptırmaya, en olmadık yerlere AVM''ler diktirmeye, yaylaları, incirlikleri, zeytinlikleri, dünyada eşi benzeri olmayan longozları şantiyeye çevirmeye gelince bu kadar mahir olup da, kim inanır "vizyonunuz(!)"un memleketi öğrenci yurtlarıyla donatmakta yaya kaldığına!

Her nevi bakanlık ihalesinin müdavimi olan müteahhitleriniz nerede?

Ya, sağladığınız ballı kazançlara minnetlerini "ennnnnnn cami yaptırıcı" olmakla gösteren şu meşhur hayırseverleriniz?

Mevcut ekonomik şartlarda, bu ülkenin çocuklarının mecaz değil ciddi ciddi "sokakta kalması"na yol açabilecek yetersizliği gerçekten de dert etseydiniz; hiçbir şey yapamıyorsanız, dillen dile dolaşan şu "yandaş vakıflara bağış şartı"nın yerine, en azından bir seferliğine "devlete ait öğrenci yurdu yaptırma şartı" getirirdiniz, ayrıcalık kazanabilmek uğruna "her şeyi vermeye" hazır cömert iş insanlarına!

 

SORU-YORUM

Öğrencilerin yurt bulamadıkları için sokakta kalmasını, pandemi yoğunlaşmasıyla, muhalefet istismarıyla ilişkilendirmeyi bile akıl edebiliyorsunuz da, her köşe başına açtığınız üniversitelerle ilişkilendirmeyi nasıl akıl edemiyorsunuz?

Çok basit bir matematik:

Açtığınız üniversite ve kontenjan kadar yurt da açmazsanız, pandemi de olmasa, muhalefetin de ağzını bıçak açmasa, yine açıkta kalmayacak mı çocuklar sonuçta?

 

"Aydın"lık biraz daha öldü

Mesleğini bir gün bile yapma şansı olmamış ama her yazı ve yorumunda mesleğinin kazandırdığı en büyük konfor alanı olan "genel kültür"den dibine kadar faydalanmış bir "sanat tarihçisi yazar" olarak, Prof. Dr. Doğan Kuban''ın ölüm haberi bir şeyi daha kopardı içimden.

Adını koyamadığım ama Kuban''ın adından, şahsından bağımsız memleketin "aydın" kimliği, algısı "aydın"ından beklentisine dair bir şey;

Güven duygusu belki…

Kuban, kendi kuşağının birçok başka "aydın"ı gibi, hemen her gün ekranlarda gördüğümüz ve iki kitap okuyan, ağzı azıcık laf yapan hemen herkesin kolaylıkla ve üstelik de rüsva ederek alt edebildiği isimlere benzemezdi…

Duyum değil bilgi birikimine sahipti.

Balon köpüğü bir popülariteye değil ağırlığa sahipti.

Göze girmeye çalışmaz, gözüne girmeye çalışılırdı.

Ne konuşacağını, ne yazacağını, ne anlatacağını iktidara danışmaz, iktidarlar ona danışırdı (uzmanlığıyla ilgili konularda) öğrenmek üzere izlemeleri gereken yolları…

Sevmediğim bir metafor ama "akademinin namusu"na halel gelmemiş zamanların, "aydın kimliğinin namusu"na halel getirmemiş adlarındandı…

Eksikliğini mümkün olan en az seviyede hissettirecek karakterde öğrenciler bırakmıştır umarım arkasında…

 

"Kadından olmaz"cı kadın

Sabah şekerleri(!) kıvamında bir ''haberimtrak magazinimsi, ciddi olmaya çalışırken gülünçleşme'' programı keşfettim. Tavsiye ederim.

Yanlış da ifade etmiş olabilirim; kelimelerle anlatılacak gibi değil zira konuşulan konular da, üslup da, her dem akıl ve mantığın sınırlarını zorlatan bakış açıları da…

Erol Köse bey ile Sevda Türküsev hanım oturmuşlar, karşılıklı siyaset, ekonomi; gündemde ne varsa artık onu konuşuyorlar.

Hararetle tartışıyorlar.

Bir ara İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener''in Cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı üzerine yüksek analizlerini paylaştılar.

Türküsev, olamayacağını, daha doğrusu olmaması gerektiğini savundu.

Gerekçesini açıklıyorum, sıkı durun:

Çünkü kadın!

Evet evet, bir kadın olarak kadın olduğu için Cumhurbaşkanı adayı daha doğrusu Cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini savundu Tüküsev; Akşener''in.

"Cumhurbaşkanlığı çok farklı bir şey"miş; aşktan meşkten, nihayetinde askerlik için bile "kızları da alın" diye şarkılar yapılmış bir ülkede "cinsiyet şartı" gerektiren nasıl bir farkı varmış acaba bu makamın?

Sorsan Hayme Ana''yı güzellemeye doymazlar; ama bu kadar anlamışlar!

Kendilerine ancak "doğurmayı" yakıştırabiliyorlar.

Kimse yapamadı bu ülkede kadınlığa kadınların yaptığını.

Yazarın Diğer Yazıları