Zamanımıza ışık tutan nasihatler

Zamanımıza ışık tutan nasihatler

Tarih, biyografi dâhil birçok dalda eser vermiş olan güçlü âlim İbnü'l-Cevzî'nin 20 yıl boyunca tuttuğu notlardan oluşan "Bir Âlimin Günlüğü" adlı eseri günümüzde de

insanlar için sıkıntı oluşturan pek çok konunun çözümünde rehberlik edecek bilgileri barındırıyor. İslâm âlimleri arasında maalesef hatırat yazanı yok denecek kadar azdır. Oysa hatıralar ve günlükler eski dönemleri aydınlatan belgeler niteliğindedir. O eserlerde sadece sıradan insanların ve din bilginlerinin değil, tarihçilerin, sosyologların da faydalanacağı bilgiler bulunur. Sufi Yayınları arasında çıkan ve Cemal Aydın tarafından dilimize kazandırılan "Bir Âlimin Günlüğü" işte bu türden eserlerin nadir örneklerinden biri. Eser "Gördüklerim, Düşündüklerim, Eleştirilerim, Öğütlerim" alt başlığını taşıyor ve gündelik hayatın çok farklı alanlarında paha biçilmez bilgiler veriyor.

 Üç yaşında yetim kalan, altı yaşından itibaren kendisine dedesi tarafından çok iyi bir eğitim verilen İbnü'l-Cevzî 300 kadar esere imza atmış ve bir Kur'ân tefsiri de yazmış kabına sığmaz bir bilgin ve aynı zamanda da gerçek bir bilgedir.

İbnü'l-Cevzî, bundan 850 sene kadar önce ilim şehri ve hilâfet merkezi Bağdat'ta görüp yaşadıklarını, gelişen olaylar hakkındaki düşündüklerini, tenkitlerini ve nasihatlerini 373 konu başlığı altında topluyor. Birbirinden tamamen bağımsız ve zamanla aklına gelen veya karşı karşıya kaldığı meseleleri birer birer not etmekle hayli farklı ve okuması hayli zevkli bir eseri okuruna takdim ediyor.

Bu kıymetli esere şöyle bir göz attığınızda, günümüzde tartışılan ve yaşanılan sayısız hadisenin o dönemde de tartışıldığını ve yaşandığını hayretle görüyorsunuz. Sanki bugünlerde aynı olayları bir kere daha yaşıyormuşuz hissine kapılıyorsunuz.

Kitapta geniş halk kesimlerine öğütler veriliyor. Görüşünden taviz vermeyen bilim adamları övülüyor, devlet yetkililerinden himmet bekleyen âlimlerse yeriliyor. Peygamberimiz ve sahabenin gittiği yoldan sapmayan tasavvuf erbabına hürmet edilirken, kendilerine göre dinî kurallar koyan mutasavvıflara ve tarikatçılara da veryansın ediliyor.

"Bir Âlimin Günlüğü", okuryazarından profesörüne, dinini yaşamak isteyeninden kelâm, hadis, tefsir hocalarına kadar uzanan çok geniş bir kitleye sesleniyor. Dahası müritlerden tutun da tarikat şeyhlerinin de dikkate alması gereken bilgiler veriyor.

***

Eserden bir alıntı:

Belâların ilacı

Başına bir bedbahtlık gelen ve ondan kurtulmak isteyen kimse, onu görmezden gelip kendisinin onu yenecek güçte olduğunu düşünsün, o zaman o belâ ona anlamsız gelir. Ondan kazanacağı sevabı aklına getirsin, ondan daha beterine uğrayabileceğini bir hayal etsin, o zaman bu musibetin kendisi için bir nimet olduğunu görecektir. Onun ne kadar çabuk kaybolup gideceğini de bir tasavvur etsin, çünkü şiddetli sıkıntılar olmasaydı, rahatlayıp huzur bulma umudu olmazdı. O belâyı, evine gelmiş ve her an onun arzusunu yerine getirmeye çalıştığı bir misafiriymiş gibi görsün, ne kadar çabuk gittiğini işte o zaman fark eder! Eli açık ve yüce gönüllü bir ev sahibi olarak övülmek ne güzel şeydir!

Zor durumda bulunan müminin hali de bunun gibidir. Bu zorluğun süreceği zamanı dikkate almalı, bir öfkeyi dile getiren bir sözün ağzından çıkmaması veya gönlünden böyle bir düşüncenin geçmemesi için, kendisini sürekli kontrol etmelidir. İşte o zaman sevap şafağı sökecek, belâ gecesi sona erecek, karanlıkları kat ettiği için yolcu alkışlanacak ve sonunda selâmet yurduna erişmiş olacaktır.

Sufi Kitap Tel:(0212) 511 24 24

***

Tasavvuf ama nereye kadar?..

Prof. Dr. Yümni Sezen, Allah'ın yarattığı bu dünyayı necis görenlere bakmadan yeni kitabı "Aşk Sarhoşu Dervişlerin Dini Tasavvuf" ile ezber bozmaya devam ediyor.

Bir  İslam yorumu iddiası ile sunulan tasavvufu, bu iddia ile yetinmeyip, bir düşünüşü, bir felsefeyi, bir anlayış tarzını; tahlile, özellikle İslam ile test ederek masaya yatırdığını belirten Prof. Dr. Yümni Sezen, çalışması hakkında şu bilgiyi veriyor:

"Tasavvufi düşünceyi, buradan doğmuş tarikatları övenler de, tenkit edenler de çok oldu. Bizim yaptığımızın onlardan farkı var mı? Şöyle bir farktan bahsedilebilir: Hemen karşıya geçip, kılıcı çekip saldırmaya çalışmadık. Bazı sonuçlar, böyle yapanlarınkiyle aynı çıksa da sufi düşünceyle birlikte yola çıkarak bunu anlamak ve değerlendirmek istedik. Yolculukta beraber olduğumuz yollar, konaklar oldu, fakat bir çıkmazsokak gördüğümüzde bunu göstermeye çalıştık. Önümüzün karanlık olduğu yerlerde ayrılmak istedik. Uçurumlara rastlayınca sorumluluğumuzu yitirmedik.

Düşüncelerinden, anlayış ve kanaatlerinden dolayı kimseyi itham etmedik.Yani kesin yargılarla kafir, müşrik, münafık, sapık gibi hükümler vermedik. İlimde esas olan şüpheyi gidermek, doğrusunu açığa çıkarmak olduğuna göre, ithama gerek kalmadan resmi çizmeye çalışmak yeterlidir. Artık deve resminin altına 'bu devedir' diye yazmak gerekmez. Tabiatıyla resmi doğru çizebilmişsek. Ayrıca bu konuda okuyucunun iz'anına, anlayışına, sahip olduğu bilgisine saygı göstermek de gerekir."

Kitabın sunuş yazısını kaleme alan Prof. Dr. Öner Gelişken de şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Yümni hocamın, 'İman, yokluğa değil, gaybe, yani bilgimiz içine girmeyene inanmaktır' sözünden hareketle aklımızın eremediği konularda belirginleşen sessizlik ve sonsuzluk karşısında imanımızın bizleri iç huzura erdirmesi çabaları sürecinde insan olma özelliğimizin ve varlığımızın yok sayılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Diğer yandan hiçbir şekilde kendimizi ve benliğimizi bir başkası(ları)na teslim etmemesi ve Allah'ın yarattığı tüm kulların arasında eşitliği bozmaması, belirli kişi veya yapılara ayrıcalıklı bir statü verilmemesi gerekliliği haykırılmaktadır."

İrfan Yayıncılık Tel:(0212) 518 38 66

***

HAFTANIN KİTABI

Casuslar dünyası

İnsanlık tarihinin en eski mesleklerinden birisi olan casusluk, teknolojinin gelişmesiyle bir hayli değişmiş olmasına karşın hala devletlerin en önemli bilgi edinme unsuru olarak varlığını sürdürmektedir. Özellikle 2.Dünya Savaşı sonrasındaki soğuk savaş yılları casusluk faaliyetlerinin arttığı bir dönemdir. Hâkim güçler, bu dönemde düşman devletlerin öneme haiz bilgilerini casusları aracılığıyla elde etmişlerdir. Soğuk savaş sonrasında ise casuslar ülkeleri politik karışıklıklara sürüklemek, ekonomik krizler çıkarmak, darbeler yapmak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır.

"De-Şifre" ülkemizde de etkilerini gördüğümüz bu tarz casusluk faaliyetlerine Millî İstihbarat Teşkilatı bünyesinde özverili çalışmalarıyla çok defa karşı koymuş, bazıları medyaya da yansımış olan birçok casusun yakalanmasına yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda bulunmuş Mehmet Eymür'ün engin tecrübelerinin siz değerli okuyucularımıza aktarılması çalışması. Eymür'ün Millî İstihbarat Teşkilatı'nda (MİT) geçirdiği 33 yıllık meslek hayatı boyunca edindiği bilgi ve birikimlerden istifade ederek kaleme aldığı bu kitapla casusların gizemli dünyasına adım atacak ve Castro suikastından Kıbrıs Harekâtı'na birçok önemli olayın ardındaki sır perdesini aralarken Mehmet Ali Ağca'dan Deniz Gezmiş'e, Hiram Abas'tan Uğur Mumcu'ya önemli birçok kişiyle ilgili ilk defa duyacağınız bilgileri okuyacaksınız.

Eftalya Kitap Tel:(0212) 506 13 84

***

Sıradışı prenses

Araştırmacı yazar Bülent Kalaycı, "Hadi Gel Anadolu'ya Geçelim-Mustafa Kemal ve Prenses Mevhibe Celalettin" kitabıyla tarihimizin pek bilinmeyen bir sayfasını aralıyor.

Prenses Mevhibe Celalettin, Abdülhamit'in kız kardeşi Cemile Sultanın torunudur. Sarayda doğmuş ve büyümüş, evlenmiş, sevdiği adam uğruna evliliğini terk etmiştir. Kıbrıs, Fransa ve Almanya'da çok hızlı bir hayat yaşamış, Osmanlı'nın tutuculuğuna rağmen tam bir Avrupalı gibi davranmıştır.

Mütareke dönemi Mustafa Kemal Paşa ile tanışmış, onun evinde yaptığı gizli toplantılara katılmış, hatta verdiği gizli görevle İtalyan elçiliğindeki baloya katılarak bilgi toplamıştır.

Mustafa Kemal Paşa, Ulusal Kurtuluş Savaşı'na başlamak için yola çıkacağında yolculuk için bizzat davet ettiği kadındır.

Togan Yayınları Tel:(0212) 542 77 33

***

KÜTÜPHANEMDEN

Anadolu topraklarında bir İngiliz diplomat

Bugün bahsedeceğim, "Dans Eden Dervişler" sıradan Batılı bakış açısıyla Anadolu'yu gezen bir seyyahın değil, onu anlamaya da çalışan bir Batılının seyahatnamesi...  Sir Harry Charles Luke'nin bu geziyi yaparken ülkesi adına bir istihbarat çalışması görevini de yerine getirme gibi bir misyonu varmı mıydı, bilmemiz mümkün değil. Luke'nin kaleme aldığı seyahatname çok yakın bir zamanda, 2006'da Türk okuruyla buluşabilmiş. İlk baskısı bu tarihte Gri Yayınevi tarafından yapılmış.

Seyahathamenin yazarı Sir Harry Charles Luke, 1884'te doğdu. Eton College, Trinity College ve Oxford'da eğitim gördü. Hayatı boyunca Ortadoğu'da, Kıbrıs'ta ülkesi İngiltere adına çeşitli görevlerde bulundu. 1920 -1924 yıllarında Kudüs vali yardımcılığı yaptı. Ülkesinden uzakta geçen hayatı boyunca gezdiği, gördüğü yerlerin, insanlarını, toplumlarını, kültürlerini anlamaya çalıştı ve gözlemlerini ince detayları atlamadan kaleme aldı. "Anatolica, Cyprus under the Turks, Making of Modern Turkey, Malta: an account an Apprecaciation, Mosul and its Minorities, The Traveler's Hadbook for Palestine and Syria" gibi pek çok eseri bulunan yazar "Dans Eden Dervişler" adını verdiği seyahatnamesine; "1908 devriminden bu yana yolculuk yapmamış birisi için. Mersin limanına indiğinde, eski rejimde önemlice bir yeri olan can sıkıcı formalitelerin artık olmaması oldukça rahatlatıcı." diyerek başlar.

Türkiye'de İslamın etkinlerinden başlayarak onun kültürel alt yapısını ve tarihini inceleyerek yaşadığı ana gelir ve bu kültürel motiflerin tarihsel arka planını da anlamaya çalışır.  

                                                                                                                                             (Ahmet Yabuloğlu)