Zurnaçılar, obskurantizm, kıvam, yalnızlık...

Azerbaycanlı şair dostum rahmetli Fikret Sadıq... Onun o kısacık şiiri neler anlatır neler, ne hikmetler, ironiler, taşlar gizlidir.

Okuyalım önce şiiri, sonra bir yere bağlarız elbet:

Üç cür (tür, türlü) olur zurnaçılar

Biri ele (öyle) zurna çalar

Biri bele (böyle) zurna çalar

Biri de ele-bele zurna çalar

Sevgili okurlar bu şiir bana bugünlerde TBMM'de grubu olan partileri hatırlatıyor. "Hoppala!" dediniz öyle değil mi? Anlatayım izin verin.

5 partinin grubu var öyle değil mi? Biri AKP, o ele zurna çalıyor, iktidar havası çalıyor 16 yıldır... Üç de muhalefet partisi var; CHP, İYİ Parti ve HDP, onlar da bele çalıyorlar, yani muhalefet makamından... Bu ele ve bele'ye hiçbir sözümüz yok... Yok da, Meclis'te bir parti daha var, adı MHP, o "ele-bele" çalıyor, bir iktidar karşılaması, bir muhalefet havası...

Bayburt ve Erzurum'da derlerdi ki "ele de olur, bele de..."

Demek oluyormuş...

***

Obskurantizm ne olduğunu pek bilmez Türk kamuoyu. Oysa nice yıllardır bu kavramla iç içe yaşar... Peki nedir Obskurantizm? Kısaca dersek "Bilmesinlercilik". Peki kim neyi bilmeyecek, kim neyin bilinmesini istemiyor? Bilinmesi istenmeyen "gerçekler"dir. Gerçeklerin, toplumun bazı sınıf ve kesimlerince bilinmesi istenmez ve kasıtlı olarak önlenir. Bu kavramın genellikle muhafazakâr eğilimli kanaat önderleri ve politikacılar tarafından savunulduğunu da bilimsel yapıt ve sözlükler yazmakta.

Eee, ne dersiniz, nasıl oturdu mu ülkemin üzerine?

***

Bu çekememezlikler niyedir, tam tahlil edememişimdir...

Kardeşim Macit Gürbüz, gazeteciliği hakkıyla ve öyle parti kapılarında demeç alarak değil, Doğu'nun dağlarında canı pahasına yapmıştır, neler yaptığını "Kaç Pe Ke KE'li Ölmüş Abe" adlı kitabında yazmıştır...

Dahası fotoğrafın ustası... Ustalığını, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 7-8 yıl hocalık ederek de kanıtlamış... Yetiştirdikleri, eserleri ortada...

İşte bu Macit'e diyor ki bu Balta Kemal kılıklı adam "Macit senin makinen iyi fotoğraf çekiyor, falanın fotoğrafından bir tane yolla bana..."

Yani Macit çekmiyor iyi fotoğrafı, makine çekiyor... İyi fotoğrafı hep başkaları çeker ya...

Macit de altında kalmamış, vurmuş yüzüne...

"Kusura bakma, benim bazı böyle densizliğim tutuyor..." diye "çevir kazı" etmiş hemen...

Aynı adam, beni okuyor, yazılarımı, kitaplarımı okuyor, yarım asırdır da tanır... Aynı takdir cimriliği bana karşı da sürüp gider... Onun takdirine ihtiyacım yok ama insanın zoruna gidiyor böylesi küçük hesaplar içinde olunması ve anlamıyorum sanılması... Yıllardır susuyordum onca yıllık arkadaşlığın hatırına... Ta ki geçen yıl bu adamın ortalık karıştıran bir müzevirliğine tanık oluncaya dek... Sonra kestim ilgiyi...

Bir gün şeytan dürttü, merak edip girdim baktım facebook sayfasına. Onca yıldır övgüden şişmiş, obezleşmiş birine övgüler yağdırıyor şehvetli cümlelerle. Arif Nihat Asya kıvamında şairmiş o muhterem...

Biz onun ne kıvamda olduğunu biliriz.

Sen hangi kıvamdasın? Kıvamını seveyim senin!

***

Bir süredir kendi yalnızlığından veriyor bana Tanrı, beni çok sevdiğine yoruyorum bunu, 'Yalnız kal ve üret' demek istiyor. Öyle yapıyorum, yeminli mali müşavirliğe de veda ettim geçen hafta, birileri kafaya takmışlardı ya, bilgileri olsun. Artık yalnızca ve de yapayalnız bir yazarım...

Yazarın Diğer Yazıları